Yine geldim. Gelemeye devam edeceğim. Çok uzatmadan iyi okumalar. Karmaşık bir bölümdü.. 🧸🧸
Medya:Hayat
Eşyalarımı yerleştirmeyi bitirdiğimde inanılmaz yorulmuştum. Derin bir nefes alıp kendimi yatağa attım.
"Vay be! Ne kadar rahatmış."
Yatağın üstünde sanki bir yığın karın ortasında yatıyormuş gibi kollarımı hareket ettirmeye başladım. Yatağın o soğukluğunu hissetmek beni rahatlattı.
Odanın içinde sessiz sakin bir şekilde tavanı izlerken kapı büyük bir şiddetle açıldı."Ay!"
Yerimden resmen fırlamıştım. "Kız ne bu? Neler oluyor?" Duru zıplayarak odanın içinde dolanıyordu. Onu kolundan çekip yatağa oturttum. "Ya yavaş olsana azıcık. Ne bu heyecan?"
"Abla! Bu ev çok güzel, harika, harika ötesi, muhteşe..."
Elimle Duru'nun ağzını kapattığımda susmak zorunda kaldı. "Duru sussana şimdi duyacaklar." Anlamsız ifadelerle beni izleyen kardeşime baktığımda ne var anlamında kafamı salladım.
"E abla, bırak duysunlar. Yanlış bir şey demedim ki. Evin ne kadar güzel, harika, harika ötesi ve muhteşem olduğunu söyledim. Üstelik senin de böyle düşündüğüne adım kadar eminim."
Duru'nu dedikleri daha da fazla duyulmasın diye açık unuttuğu kapıyı kapatmak için ayağa kalktım. Kapıyı tam kapatacakken arka taraftan biri eliyle kapıyı kapatmama engel oldu. Kapı ve duvar arasında kalan mesafeden bir kafa odanın içinde doğru girdiğinde gözlerim kocaman açıldı.
"Gözlerin çok güzelmiş."
Oha! Ne oluyor? Hayır, hayır, hayır. İç ses şimdi sırası değil.
"Bildiğimiz kahverengi göz işte."
"Gördüğüm en güzel kahverengi gözler."
Yuh! "Biraz daha susarsan ondan hoşlandığını düşünecek." Hayır! Öyle bir şey olmayacak.
"Bir şeye hiç bir zaman 'en güzel' deme. Çünkü söylenmemiş sözler, yaşanmamış hayaller, okunmamış kitaplar ve benzer daha bir sürü örnek her zaman en güzelidir. Yani Tuna, en güzel gözlerde bakılamayan gözlerdir."
Bir süre konuşmadık ve sadece bribirimize baktık. Ne o konuşmuştu ne de ben. Bir yandan gözlerimin güzel olduğunu söylemesi hoşuma gitse de aşırı derece de stres olmuş ve bunu belli etmek istememiştim.
"Iı şey," diye söze girince ikimiz de Duru'ya baktık. "sen neden gelmiştin? Bir şey mi oldu?"
Tuna kendini dikleştirip odanın içine biraz daha girdi. Ve "Nida abla sizi konrtol etmemi, işiniz bitmediyse yardım etmemi sonra da hep birlikte aşağı yemek yemeye inmemizi söyledi. İlk senin odana uğradım ama yoktun." dedi.
Tam konuşmak için dudaklarımı oynatmıştım ki Duru lafa atladı.
"Tamam, sen git geliyoruz."
"İşiniz varsa yardım edeyim."
"Hayır, teşekkürler. Ablama bir şey soracağım sonra hemen geliyoruz."
Duru'ya baktığım da bana gizliden göz kırptı. Tuna odadan çıkınca kapıyı kapatım üstüne de kitleyip hızlıca balkona çıktım. Biz az önce ne yaşamıştık? Ellerim fena halde terlemişti ve titremeye başladı. Balkonda temiz havayı içime çekmek biraz olsun iyi gelmişti. Balkon kapısının kapandığını duyduğum da arkama baktım. Duru da yanıma geldiğin de bir süre sadece dışarıyı izledik. "Vay be!" dedi. Ne demek istediğini anlamamıştım. Hiç bir şey demedim ve dışarıyı izlemeye devam ettim. Hava neredeyse kararmak üzereydi. Gök yüzündeki o muhteşem renk cümbüşü harika görünüyordu. Kırmzılar, turuncular birbirine girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanaldan Çalınanlar
Teen Fiction"Aşk, yanan bir ormanın ortasında dans etmek gibiydi. Ve biz o ormanda kül olmuştuk." 🧸🧸🧸 "Her şey çalınabilir. Eşyalar, hayaller, duygular ve düşünceler... Herkes bunları senden alabilir. Üzülürsün ama ne kadar sürer ki bu üzüntü? Bilemezsin. E...