Gon ile birlikte uyurken kendimi çok huzurlu hissediyorum. Aynı o ilk gecede olduğu gibi güvende ve sakin hissediyorum.
Yanağımda hissettiğim bi bastıkyla uyandım.
"Uyan hadi uykucu kahvaltı yapıcaz."
"Mmhhh ama ben uyumak istiyorum"
"Sana bir süprizim var ama kedicik uyan hadi"
Kızaran yüzümle Gona doğru baktığımda Gonda pişkin pişkin gülümsüyodu.
.
.
.
Kahvaltımızı yapmıştık benim gelmemin üstünden 3 gün geçmişti. Içimde hala anlam veremediğim bi korku vardı.
Sonra telefonum titredi. O an korkumun körüklendiği andı. Yazan abimdi mesajda söyle yazıyodu:
"On ikinci günün akşamı..."
Ellerim titriyodu. Ne anlatmak istemişti? On ikinci günün akşamı ne demekti şimdi??
Elimi kavrayan bişey hissetmemle gona baktım. Bana endişeli bi şekilde bakıp elimi tutuyodu.
"Killua... iyimisin titriyosun?"
"A-abim..."
Sesim kırık çıkmıştı. Gon hemen telefonumu alıp mesaja baktı. Klasik Gon tabikide hemen Illumi ye "bu ne demek??" Yazdı.
Illumiden cevap gelmedi. Gon da telefonu bi kenara koyup bana sarıldı.
"Bidaha seni benden ayırmalarına izin vermem korkma..."
Dedi saçlarımı okşayarak.
Biraz sakinleşerek Gona sarıldım."Hadi ama gülümse. Bak bugün için sana güzel bir süprizim var hem"
Zorlama bir gülümseme yaparak Gona baktım.
"Dört gözle bekliyorum sevgilim..."
.
.
.
Biraz kafa dağıtmak için dışarı çıktık. Ilk önce bi kafeye gittik, sonra manzarası güzel olan biyere.
"Şafak vaktini çok seviyorum..."
"Hm? Nedenki Killua?"
"Güneşin gökyüzüne yaydığı o sarı turuncu renk aynı senin gözlerine benziyor"
Gözümü manzaradan çekip Gona baktım. Çünkü asıl manzaram karşımdaydı...
"Şafak vakti bitincede gökyüzü mavi lacivert bi renk alıyo. Aynı senin gözlerin gibi" dedi Gon sırıtarak.
Elini hep cebinde tutuyodu. Bu gözümden kaçmamıştı. Onu boşvererek önüme döndüm.
BU KISMI FOURTY JULY DINLEYEREK OKUYUN
"Killua..."
"Hm ne ol-"
Sözüm yarıda kalmıştı hava koyu bir lacivert renge bürünmüştü. Gona doğru döndüm. Birden üstümde hissettiğim ağırlıkla tökezledim ama yere düşmedim. Gon... üstüme düşmüştü.
"Gon-"
ellerime baktım...
Kan... bu Gonun kanı.
Sırtından vurulmuştu... bir iğneyle...
"GON!"
Gonu kucağıma alıp en yakın hastaneye gittim. Gözlerimden sanki şelale akıyomuş gibi hiç durmadan ağlıyodum...
Gonu acile kaldırdılar. Ceketinide bana vermiştiler. Ben yıkılmış şekilde Gonun ceketiyle yerde oturuyodum. Sonra bi cisim hissettim.
Elimi cebe daldırdım. Bir kutu... yüzük kutusu...
Gözlerime inanamadım. Kutuyu açtığımda kapağın içinde.
"Güneş her zaman ben oldum, benim Ay'ım olurmusun?" Yazıyodu.
Gözlerimden gelen yaşa engel olamadım. Gonun süprizi buydu ha...
..
.
Tam 2 gün hastanede kaldım. Gonun yanından hiç ayrılmadım. Sekretere gidip raporları almam gerekiyodu. Kağıtları alıp aynı yerime oturduğumda yazılanları okuyodum.
"Giriş tarihi 12/04/?? Saat: 20.09"
On iki nisan...
O zaman büyük bir şok geçirdim. Abimin "on ikinci günün akşamı" dediği mesaj buydu...
Ben bile yazarken ağladım ya :')