5. Bölüm

44 4 8
                                    

Oturuyorduk. Parkta. Barış Burak'ı salıncakta sallıyordu. O kadar komik bir manzara vardı ki karşımda en son ne zaman bu kadar samimi güldüğümü hatırlamıyordum.

"Daha hızlı!" diye bağırıyordu Burak ellerini iki yana açmış ayaklarını sallarken. Barış ona uyup onu her seferinde daha sert ittiriyordu ama biraz daha hızlanırsa büyük ihtimalle salıncak ters dönecekti. Ateş ve Ares bir bankta oturmuş gülerek onları izliyordu. Boncuk ortamı çekiyordu. Video mu fotoğraf mı bilmiyordum ama gözükmemek için kadraj dışında durmaya çalışıyordum.

"Yavaş olun lan." diye seslendi Ateş. "Salıncak kopar şimdi bu salağın şansına." Herkes kahkaha atmaya başladığında gülümsemem daha da büyüdü. Eğlenmeyi sonuna kadar yaşıyorlardı. Durumumuz karışık olsa da, olmasa da bile onların neşesi bile buraya ait olmadığımı gösteriyordu. Resmen gökkuşağının yanında siyah gibiydim onlarla. Ama bırakmak da istemiyordu bir yanım. Gülmek isteyen bir kız çocuğu yaşıyordu içimde.

"Bir dakika." dedi Burak kaşları çatık ciddi bir şekilde. "Ateş haklı usta. Benim bu şansa bakarsak ölürüm ben şimdi. Barış yavaşla abicim."

Boncuk beni evine kabul edince zaten her türlü onlarla olacağıma karar verip parka gelmiştik, kayalıkların biraz ilerisindeydik. Çekirdek ve kola alıp gelmişlerdi. Burak salıncakta sallanmak isteyene kadar kaldırımda oturmuş çekirdek çitliyorduk. Onlar kendi aralarında bir şeyler konuşuyor, ben de arada onlara gülümsüyordum. Beni de katmaya çalışıyorlardı muhabbete ama olmuyordu. Onlara iyi yaklaşmak istemiyordum.

Burak sonunda salıncaktan indiğinde salıncak bir anda kopup yere düştü.

"Hassiktir." dedi Burak bağırarak. Hepimiz önce yerde duran zincirleri kopmuş zavallı salıncağa sonra Burak'a bakıp kahkaha attık. Bu manzara karşısında gülmemek mümkün değildi.

"Siz oradakiler." diye bir ses geldi arkamızda. Gülüşmelerimiz dururken suçlu bakışlarla arkaya döndük. Bekçi bize doğru geliyordu.

"Herkes yavaşça ayağa kalksın." dedi Ares ayağa kalkarken. Oturduğum kaldırımdan kalkıp Boncuk'un yanına ilerledim. "İşaret verdiğimde koşmaya başlayın." dedi neredeyse fısıldayarak.

Bekçi abi bize doğru gelirken arkasından iki bekçi daha olduğu gördüm. Hepimiz adrenalin içinde kalırken bekçi abi bize bağırmaya başladı. "Salıncağı mı kırdınız siz? Kaç yaşındasınız siz?"

Bekçinin park sınırlarına girmesiyle Ares'in "Koş!" diye bağırması bir oldu. Boncuk elimi tuttu ve koşmaya başladı. İlk başta tökezlesem de anında hızına ayak uydurup hızlanmaya çalıştım. Kız voleybolcu, süper hızlı koşuyor.

Bir anda elimi bıraktı. Duraksadığımda arkamdaki erkekler bana bağırmaya başladı. Tekrar koşmaya başladığımda Boncuk'a neden elimi bıraktığını sormak için baktım. Telefonuyla fotoğrafımızı çekiyor. Köy yanarken....

"Güzelim hiç sırası değil." diye bağıran Barış'ın sesini duyduğunda telefonunu kaldırıp tam gaz koşmaya devam etti. Nefesimin kesildiğini hissettiğimde arkama bakmaya çalıştım. Bekçi abilerin üçü de koşuyor bize doğru. O sırada ayağıma takılan taşla dengemi kaybedecekken Ateş beni tuttu.

"Düşecek zaman değil Mahru, koş." dedi kolumdan beni çekiştirirken. Bu sefer ona ayak uydurmaya çalışıp hızlandım. Adrenalin bütün bedenimi ele geçirmişti. Korkuyordum ama en çok eğleniyordum. Koşmak. Uzun zamandır yapmadığım bir şeydi. Herhangi bir acelem yoktu çünkü beni bekleyen biri yoktu.

Ara sokaklardan birine girdik. Fakat şansımıza çıkmaz sokağa girmiş bulunduk. Herkes birbirine 'sıçtık' bakışı atmaya başladığında yolun sonunda terk edilmiş bir bina gördüm. Bekçiler gelmeden girebilirsek bir şansımız olabilirdi.

yeni bir mesajınız var I yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin