121 22 135
                                    


Gözlerini açtığında yine aynı olduğu yerindeydi Karasu. Elleri arkadan bağlanmıştı ve yüzündeki kan hâlâ duruyordu. Dakikalarca mı dayak yemişti yoksa saatlerce mi? Bunu anlaması onun için biraz zordu, farkındalığı olan tek şey sadece acıydı.

Ne nerede olduğu, ne kim tarafından kaçırıldığı ne de zaman hakkında bir fikri vardı. Etrafa bakınmak amacıyla hafifçe başını kaldırdığında içeri uzun boylu, gözlerinin rengi farklı olan bir adam girdi. Eğilerek Karasu'nun çenesini tuttu.

"Oh...Sanırım bizimkiler seni iyi benzetmişler. İleri gitmemelerini söylemiştim."

Çenesini bırakıp ayağa kalktı.

"Elimden gelenin en iyisi bu, o nedenle nefret dolu bakışlarını benden uzak tut. En azından seni öldürmüyoruz."

Elindeki eldivenleri çıkarttı ve yandaki çöp kutusuna fırlattı.

"Aslında sen planda bile yoktun...Sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydin. Ne kadar da şanssızsın."

Karasu onu dinlerken bile sinirlenmişti. Kimdi bu adam? Neden bu kadar patavatsız bir şekilde konuşuyordu? Adam telefonu ile bir şeylerle uğraştıktan sonra tekrar Karasu'ya döndü.

"Ben Aiku. Sana söyleyeceğim çünkü buradan çıkamayacak iki şeyden birisi ismim. İkincisini ise anladığını düşünüyorum."

Karasu dişlerini sıktı ama bununla birlikte başına katlanılamaz bir ağrı girmişti.

"Ne istiyorsun?"

diye sordu zorlanarak. Aiku kahkaha attı.

"Senden bir şey istemiyorum. Sadece ufak bir yemsin. Benim işim senin arkadaşınla. Neydi adı...?"

diye düşünürken sırıtıyordu. Bulduğuna işaret olarak parmağını şıklattı.

"Nagi Seishiro olması lazım."

Karasu şaşırmıştı. Nagi ile ne tür bir işleri olabilirdi?

"Ne istiyorsunuz ondan...?"

"Hm? Ne mi istiyoruz? Her türlü senden daha işe yarar olduğu aşikar. Ayrıca Mikage Reo ile ortaklığımızı kolaylaştırır."

Ortaklık mı? Neyden bahsediyordu? Karasu'nun aklı tamamen karışmıştı.

"Nagi size istediğinizi vermez. O tamamen keyfine buyruk yaşar."

Aiku bu sefer gülümsemeyi bıraktı ve baygın gözlerle Karasu'ya döndü.

"Durum öyle olursa, seni öldürürüm. Eminim ki Nagi bunu anlamayacak kadar aptal değildir."

Çekmeceden yeni eldivenler çıkarttı, eline eldivenleri geçirirken keyifli hâli geri gelmişti.

"Ve biz hiçbir şeyi kibarlıkla yapmayız."

Tekrar Karasu'nun önüne geldiğinde diz çöktü. Yüzü Karasu'ya yakınken Karasu iplerin izin verdiği kadarıyla Aiku'ya sertçe kafa attı. Uzun boylu adam burnunu tutarak acıyla uzaklaştı.

"Hay lanet... Taşaklarını satsam daha çok işe yarardın sikik herif. Belli ki sana yediğin dayak yetmemiş."

Ayaklanıp kapının yanına gitti ve içerideki bir düğmeye bastı.

"Hiçbir zaman daha fazla eğlenceye hayır diyemeyen birisini tanıyorum."

dedi ve odadan çıktı. Karasu o düğmenin ne işe yaradığını bilmiyordu. Aiku denen adamın eğlenceden kastının ne olduğunu bilmek dahi istemiyordu. Bir kaç dakika sonra içeriye birisi girdi. Bu Karasu'nun bayılmadan önce gördüğü son yüzdü. Gözleri korkuyla kocaman açılırken karşısındaki adam ona sıcak bir gülümseme vermişti.

𝐂𝐲𝐧𝐨𝐬𝐮𝐫𝐞 - 𖤐Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin