Reo elini masaya vurdu sinirle. Barou'ya bunu ödetecekti. Aynı zamanda Kunigami varken bu daha da zor olacaktı. Yine de işin ucunda Nagi varken Reo için Kunigami'nin geçmişi önemsiz kalırdı.Birini mi öldürecekti?
Onu tutamazdı.
Odadakiler koltuklara dizilmiş kara kara düşünürlerken Hiori içeri girdi.
"İzlendiğimize dair hiçbir iz yok. Kameralara yansıyan şüpheli birisi de görünmüyor. Sadece bir kişi, o da bir kaç görüntüde var, hakkımızda bu kadar çok bilgi sahibi olmalarına imkan yok."
Reo sinirle burnunun kemerini sıktı.
"Göster şu görüntüleri."
Hiori bilgisayarı ortaya yerleştirip görüntüdeki adama odakladı ve netleştirdi.
"Yaklaşık iki üç görüntüde var adı da Gu-"
Sözünü kesen Shidou olmuştu.
"Gurimu Igarashi, kısaca İgaguri. Kendi başına bir işe yaramaz ama beklemediğiniz anda bir yerlerden çıkagelir. Tam bir piç."
Kunigami ona döndü.
"Bu da demek oluyor ki bu Barou'nun işi."
Herkes Kunigami'nin yorumuyla gerilmişti ve bunu gizlemeye çalışıyordu. Kunigami ise hiç olmadığı kadar rahat ama bir o kadar da düşünceli görünüyordu.
"O piçi öldüreceğim. Peki ya sen şeytan? Bu sefer boynuzunu bize mi geçiriyorsun?"
Shidou sinirle ayağa kalktı.
"Ne ima ediyorsun orospu çocuğu?"
Kunigami de karşısında dikildiğinde arada büyük bir gerginlik oluşmuştu.
"Barou'yu bırakıp buraya gelmedin mi? Çocukları öldürecek kadar acizsin sen, aynı acizlikle bilgilerimizi ona aktarmadığını nasıl kanıtlayabilirsin?"
Shidou eklemlerini çatırdatırken yanıt verdi.
"Zebella'nın minik kalbi geçmişi unutamamış anlaşılan. Son kez söylüyorum, ben o veletlere dokunmadım. Dengim olmayan herkes sıkıcı ve sen de öylesin. Üstelik hiçbiriniz umrumda değilsiniz ama Sae ile anlaşmalıyım. Yani aptal fikirlerini al ve acını başka bir yerde yaşa."
Kunigami sinirle üzerine atıldığında araya Bachira girdi. Gerçi o da Kunigami'yi durdurmakta pek yeterli sayılmazdı ama Kunigami kendisine hakim oldu.
"Madem öyle bize onlar hakkında bilgi verebilir misin Shidou?"
diye bir soru yöneltti. Shidou ellerini cebine atıp söylendi.
"Size günahımı bile verecek değilim. Özellikle patronunuz sevdiği adam için gözünü kırpmadan hepinizi cehenneme sürükleyebilecekken ona tapmanız beni sinir ediyor."
Sözünü bitirdiğinde kendisine dönen öldürücü bakışlar ile sırıttı.
"Ne dediğine dikkat et, iblis."
diye uyardı onu İsagi. Shidou ise hiçbirini umursamadan salonun kapısına doğru yöneldi.
"Bana Sae'yi getirin. Onu görmeden konuşmayacağım."
ve odadan ayrıldı. Rin sinirle elini yumruk yapıp sıkarken salondaki kapıdan bahçeye çıktı. İsagi peşinden gitmesi gerektiğini hissediyordu. Ayaklanırken gözleri Bachira'nınkilerle buluştu.
Onu durdurmak isteyen bakışlardı sanki ama İsagi'nin kalbi daha ağır basıyordu bu bakışların etkisine. Rin'in peşinden koşarken aslında ona ne demesi gerektiğini bile tam olarak bilmiyordu.