0.8

611 45 9
                                    




-İyi Okumalarr-




Gözlerimi zorlukla araladığımda beyaz hastane duvarı karşıladı beni. Ne olmuştu bana en son? Nasıl gelmiştim buraya? Doğru ya beni takip ediyorlardı sonra ben Aras'ı aradım. O beni getirmiş olmalıydı. Başımda iki tane hemşire vardı bana bir şeyler söylüyorlardı fakat tam anlayamıyordum. Tek merak ettiğim şey çıktı dudaklarımdan, "Ailem.." hemşirelerden biri bana yoğun bakım camını gösterdiğinde bakışlarımı oraya çevirdiğimde ailem ve arkadaşlar oradaydı.

Babam, annem, Yiğit, Ecem, Ata ve Aras. Hepsinin gözleri kızarmıştı. Benim için mi bu kadar ağlamışlardı? O kadar değerli miydim onların gözünde?

Onlara iyi olduğumu belirtmek üzere tebessüm ettim. Ya da edemedim bilmiyorum, onu yaparken bile çok zorlanıyordum. Gözlerimi tekrardan hemşirelere çevirdiğimde onlar serumlarla ve bedenimdeki kablolarla uğraşıyordu.

Hemşirelerden birisi bakışlarını bana çevirerek, "Geçmiş olsun Ala Hanım, birazdan normal odaya alınacaksınız ama biraz hastanemizde tedavinize devam edilecek." dedi ve tebessüm etti. "Tam olarak ne-neyim var?" dedim oldukça ruhsuz bir sesle.

Hemşire sadece "Doktorunuz sizi bilgilendirecektir. Tekrardan geçmiş olsun." dedi ve çıkıp gitti. Bakışlarımı tekrardan cama çevirdiğimde hepsi gülerek bana bakıyorlardı. Ben ise onların aksine oldukça ruhsuz, düpdüz olduğum gibi bitkin bir şekilde bakıyordum. Yiğit dikkat çekmek ister gibi cama vurunca bakışlarım onu buldu. Eliyle kalp yaptı ve bana gösterdi. Ata ise Yiğit'in kafasına bir tane şaplak atmıştı.


Bu hallerine içimden gülerken bakışlarımı aşinası olduğum gözlere çevirdim. Ama onun gözleri zaten bendeydi. Hafif bir tebessümle bana bakıyordu. Ne istiyor bu çocuk benden? Ben ona yaklaşınca uzaklaşıyor, ben ondan uzaklaştıkça bana yaklaşıyor. Amacın ne Aras? diye sormak istedim ama soramadım.

Dudak okumayı bildiğini bildiğim için dudaklarımı araladım ve, "Saat kaç?" dedim. O ise zaten bir şey dememi bekliyor gibi hemen dediğimi anladı ve cebinden telefonunu çıkartıp cama dayadı. Benimse dikkat ettiğim saatten çok kilit ekranındaki fotoğraftaydı. Ona ilk attığım sadece saçlarımın gözüktüğü fotoğrafı kilit ekranı fotoğrafı yapmıştı.

Nereye baktığımı anlamak ister gibi ekranı kendisine çevirdiğinde, anlamış olacak ki yüzünde ufak bir sırıtış belirdi. Sonra gözlerini yine bana çevirdi ve tek gözünü kırptı. Utandığım için hemen bakışlarımı kaçırdım. Bu yaptığım onun dikkatinden kaçmamıştı ve daha da sırıtmaya başlamıştı. Ben artık utançtan kıp kırmızı olmuştum.

Bir süre sonra yine yoğun bakıma geldiler ve beni normal odaya aldılar. Hemşireler çıktıktan sonra odaya önce babam sonra annem, Yiğit, Ecem, Aras, Ata ve doktor girdi. Herkes hemen yanıma gelip bana iyi olup olmadığımı sorarken ben tepkisiz bir şekilde onlara bakıyordum. Konuşacak mecalim kalmadığı için izlemek daha makbul geliyordu.

"Acaba ağzına vurdular da küçük dilini yuttu konuşmayı mı unuttu?" dedi Yiğit. "Sadece sana sövmeyi bilir benim dilim onun haricinde konuşamıyorum canım kardeşim." sondaki kelimelerimi bastırarak söylemiştim daha fazla konuşmasın diye. Ama o susar mı??? Tabi ki de susmaazz

"Abla senin benimle sorunun nE? Hee pardon ailenin en zeki, en muhteşem, en mükemmel, en hayırlı, en en en iyi evladı benim ya kıskanıyorsundur sen şimdi beni." sinirle gözümü kapatıp derin nefesler aldım tekrar açtığımda direk Yiğit'e baktım ve "Yiğit dikiş, ağrı falan demem kalkar çakarım ağzına iki tane!" bunu biraz yüksek sesle söylediğim için bedenimdeki yaralar ve dikişler beni epey zorlamıştı.

GÜN IŞIĞI/ TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin