Ay sonunda yazabildim. Beklettiğim için özür dilerim ama aklıma bir türlü fikir gelmiyor.Lütfen okuyup oy ve yorum yapar mısınız?
Bakın arkadaşlar, ben emek veriyorum ve sizde lütfen emeklerimin karşılığını verin. Oylarınızı yorumlarınızı eksik etmeyin.
Yorumlarınız motive ediyor.
Sizleri seviyorum.
Karnımda hissettiğim inanılmaz acıyla yüzümü buruşturarak gözlerimi açtığımda hastane odasında olduğumu fark ettim. Buraya nasıl gelmezdim? En son hatırladığım yakışıklı, ela gözlüyü kurtardığımı hatırlıyordum dahası yoktu. Beni kim getirmişti? Nasıl gelmiştim?
O çocuk seni bırakıp kaçtı.
Namuran belki çocuk kan görmeye alışık olmadığı için kaçtı.
Külah getiretim mi?
Ne külahı?
Külahama anlat külahı,
Uff, seninle uğraşamayağım.
Namuran'ı susturup yanımdaki komidiye baktım. Su dolu bir bardak vardı. Çok susamıştım. Kendimi hafifçe yatakta geriye doğru çekerek oturur pozisyona ulaştığımda karnımdaki acı inanılmaz arttı. Vicdansız hangi kurşunla vurduysa, salak Nehir, hangi kurşun olur mu? Ama anlamadığım şey o minicik kurşun benim vücuduma nasıl girdi? Bilim adamları açıklama isterim.
En azından iyi tarafından bakalım, Ramazan'da Nihat Hatipoğluna soracağım bir soru oldu.
Sorum şu,
Oruçluyken tanımadığınız biri tarafından vururduk doktorlarda ameliyata aldılar kurşun yemek orucu bozar mı?
Boğazımın kuruluğunu geçirmek için elim su bardağına uzanırken benden önce bir el su bardağını almasıyla kaşlarımı çatarak alan kişiye baktım.
Suyu alan kişi Ege'ydi. İyi de Ege'nin vururduğumdan nasıl haberi oldu?
Ege yanımdaki boşluğa oturarak elindeki suyu yavaş hareketlerle bana içirtiyordu bunu yaparken çok dikkat ediyordu. Su bitince Ege bardağı geri çekti.
"Teşekkür ederim."
"Biraz daha iyi misin?"
"Hafif sancım var ama iyiyim."dedim, "benim vururduğumu nasıl öğrendin?"
Ege bardağı komidiye tekrar koyarak yeşil harererini bana çevirdi. "Öğrenmedim gördüm."
Anlamayarak, "Nasıl?"
"Seni takip ettim. Sapık olduğumu düşünme sadece senin için endişelendim. O deli hastanesinden çıktıktan sonra yürümeye başladın bende seninle beraber yürüdüm. Sonra olayları biliyorsun."
"O çocuk iyi mi?"
Ege kaşlarını çatarak "seni bırakıp giden çocuğumu soruyorsun bana,"
Başımı salladım. "Evet, belki o çocuk kan görmeye alışık değil."Dedim. Ege tam ağzını açıp bir şey diyecekken odanın kapısı açılınca ikimizin bakışları oraya gitti. Gelen kişi hemşireydi, "Kendini nasıl hissediyorsun?"
"hafif sancım var ama iyiyim."
"Dikişlerin ağrıyordur."
"Ben ne zaman gidebilirim?"
Hemşire elindeki dosyayı ayak ucumdaki küçük masaya koyarak "kurşun sıyırmış o yüzden serum bittikten sonra gidebilirsiniz," hemşire odadan çıkınca kafamı Ege'ye çevirdiğimde telefonla biriyle mesajlaştığını gördüm. Sevgilisimi vardı.