3

22 2 0
                                    

Bugün altı yaşımdayım.

Evde yankılanan çığlıklara uyandığım yeni bir gündeyim.

"Ercan, yapma bebeğe zarar gelecek!"

O adam yine anneme vuruyordu, annem karnında kardeşimi taşırken.

"Dur, yalvarırım!"

Üstelik annem bu evden kaçıp gitmek yerine hala o adama yalvarıyordu.

"Sence o çocuk benim umurumda mı? Kızı doğurdun da ne oldu! Konuşmaktan bile aciz!"

"SENİN YÜZÜNDEN! BENİM KIZIM SENİN YÜZÜNDEN KONUŞAMIYOR!"

"Aldığın her nefes, çıkardığın her ses sadece sana olan nefretimi harlıyor Alya, hiç doğmamış olmanı dilerdim."

Artık aldığım her nefes intihar duasıydı. Sesimi sonsuza kadar kesebilmeyi dilemiştim.

Tokat sesi, annemin ağlama sesine son vermişti, korkmuştum, neden annemin sesi gelmiyordu?

Odamın kapısına yöneldim, kapının deliğinden anneme ne olduğunu görmeye çalıştım. Hiçbir şey göremiyordum.

O adamdan korkuyordum ama annemi görmem gerekiyordu. Ürkek hareketlerle kapıyı açtım. Önce sadece kafamı çıkarıp etrafa baktım, görünürde yoklardı.

Çıplak ayaklarım ve beyaz elbisemle boş koridordan salona doğru yürümeye başladım. Karşılaşacağım manzaradan o kadar korkuyordum ki adımlarım geri gitmek istiyordu.

Salonun kapısını açtığımda o adamın bakışları beni bulmuştu. Bense yerde kendinden geçmiş bir şekilde yatan anneme bakıyordum.

Çığlık atıp yardım istemem gereken noktada ben fısıldayamıyordum bile.

Annemin yüzünü göremiyordum, gözleri açık mıydı? Görmek için onun yanına koştum, yüzünü küçük ellerimle kendime çevirdim. Gözleri kapalıydı, yoksa ölmüş müydü? Birinin öldüğü nasıl anlaşılır bilmiyordum, nefes alması gerekliydi. Gözyaşlarım yanaklarımı yıkarken, kulağımı ağzına götürdüm, nefesinin sıcaklığını hissetmeye çalıştım. Yüzümü eğdiğim tarafta o adam duruyordu. Koltuğa yayılmış sigarasını içerken kaçamak ifadelerle bana bakıyordu.

Anneme odaklandım, nefesini hissetmem gerekiyordu. Olmuyordu, hissedemiyordum.

Gözümü şişip inmesi gereken göğsüne sabitlediğimde zar zor da olsa bir hareket vardı. Annem ölmemişti!

Yere serilen uzun sarı saçlarını elimle bir tarafa toplayıp okşamaya başladım, ona seslenemiyordum bile, elimden tek gelen saçlarını okşayıp gözlerine bakmak, yanında olduğumu anlaması için dua etmek oluyordu.

Ellerim yanaklarını buldu, eskiden pürüzsüz olan cildi şimdi morluk ve çürüklerle dolmuştu. Şimdi dokunsam acır mıydı? Belki canı acır ve uyanırdı. Ben olsam uyanırdım, canımın acıması beni uyandırırdı.

Nazik bir şekilde yaralarını okşadım. Sonra elimi göğsünün sol tarafına, kalbine, indirdim. Beni asla duyamayacaktı belki ama hissedebilirdi. Anneler hissederdi değil mi?

"Anne," dedim içimden. "Uyan, sen ölürsen kardeşim de yaşayamaz." Sessiz ağlamalarım iç çekişlere dönmüştü. "Ama yaşamak sana çok acı veriyorsa uyanma anne, acı çekmeni istemiyorum. Benim içinse sakın uyanma ama kardeşim içinse uyanabilirsin. O daha küçücük, doğmadı bile. Yaşamak isteyebilir anne."

Eşik NoktasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin