2.1

123K 3.7K 467
                                    

Ayak bileklerime kadar uzanan bornoza sarılıp banyodan çıktığımda kapının önüne yatmış Şımbır ayaklanıp bacaklarıma dolandı. Bu kedi bana aşıktı he, sahibi de aşık olsaydı da bu evin hanımı olsaydım keşke.

Neyse, o günleri de görecektik elbette.

İnşallah yani.

"Naber Şımbır?" dedim mutfağa doğru yürürken. "Gel bakalım baba bize ne kahvaltı hazırlamış."

Ayaklarıma dolanan Şımbır ile birlikte mutfağa girdiğimde siyah bir eşofmanla masayı kuran Meriç'e göz gezdirdim. Bu adamın her haliyle çekici ve yakışıklı görünmesi halis miydi ya.

Bakışları bana döndüğünde ben gülümseyerek ona doğru yürürken o da gözlerini üzerimde gezdirdi ve aynı şekilde gülümseyerek yanıma yaklaştı. "Daha iyi misin yavrum?"

"Hıhı," dedim Meriç hâlâ biraz ıslak olan alnımı öperken. Aynı anda hem onun yanında hem de kötü olmam nasıl mümkün olabilirdi ki?

"Üstünü giyin gel, kahvaltı yapalım. Kıyafet ayarladım sana, yatağın üzerinde." Kollarımı boynuna dolayıp onu kendime çektim ve dudağını öptüm. Ellerimi omuzlarına indirdiğimde derin bir nefes aldım ve Beril'in söylemiyle hormonlarıma sahip çıkmak için büyük bir çaba sarfettim.

"Benimkiler?" dedim mırıldanarak çünkü ellerim Meriç'in kaslı omuzlarındayken sesimi net çıkaracak kadar güçlü bir iradeye sahip değildim.

Meriç'in yüzü asıldığında kaşlarım çatıldı, ne olmuş olabilirdi kıyafetlerime?

"Sabah benim kıyafetlerimle birlikte makineye attım yanlışlıkla." Salaklığına ve yüzündeki suçlu ifadeye gülerek ellerimi Meriç'in üzerinden çektim ve belime koydum.

"Nasıl becerdin onu?" dedikten sonra Meriç'in omuz silkmesiyle ona gülerek arkamı döndüm ve üzerimi giyinmek için mutfaktan çıktım.

Odaya gidip Meriç'in yatağın üzerine bıraktığı tişörtü ve çamaşırı giydikten sonra saçlarımı güzelce havluya sardım ve mutfağa döndüm.

Şımbır bacaklarıma dolanmaya devam ederken masaya oturup, "Ayy çok beceriklisin," dedim. Masa kurmayı biliyordu, çamaşır yıkıyordu, mutfağı topluyordu, yemek de hazırlıyordu. İşi gücü de olduğuna göre dört dörtlük adamdı, bundan harika damat olurdu ama sadece benim babama tabii.

Bu işi ben babamla bir konuşayım.

"Afiyet olsun," derken karşıma oturan Meriç'in tişörtünü giymediği için tam gözlerimin önünde duran kaslarını bir sanat eseriymişcesine izlerken keyifle tabağımı doldurdum ve kahvaltıma başladım.

"Salona ne zaman gideceksin?" dedim bardağıma su doldururken, sessiz sessiz yemek yemeyi sevmediğini çok iyi biliyordum o yüzden sohbet başlatmak istemiştim.

"Öğlene doğru gideceğim, senin işin yok mu bugün?" Kafamı sağa sola salladım ama işim var mıydı yok muydu inanın bana bilmiyordum, varsa da artık yoktu çünkü hayatımın aşkı, kaslı kaplanımla vakit geçirmek istiyordum ve bu benim için her şeyden önemliydi.

"Salona giderken beni eve bırakır mısın?" dediğimde kaşlarını çatarak nedenini sorar gibi kafasını salladı. "E burada mı durayım sen işteyken?"

"Dur, kedi sıkılıyor zaten." Gözlerimi devirirken arkama yaslandım ve bakışlarımı önce kucağımda yatan Şımbır'a ve daha sonra da mal babasına çevirdim.

"Kedi sıkıldığı için yani? Olur Meriç, senin kedin sıkılmasın diye burada dururum ben." Meriç gülümseyerek tepki verdiğinde şakayla karışık söylediğim şey gerçekten de sinirimi bozmaya başlamıştı.

ANTRENÖR +18 | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin