1. Bölüm

19.6K 310 23
                                    


Bugün benim doğum günüm. İnsanlar doğum günlerinde ,özelliklede on sekizinci doğum günlerinde reşit oldukları için sevinirler fakat benim içimde sadece derin bir hüzün ve korku var. Oturduğum yumuşak ve tüylü halının üzerinde elime tutuşturulan bebeklerle oynuyormuş gibi yapıyorum. Zaten tüm hayatım bir şeyleri "yapıyormuş" gibi davranmak üzerine kurulu.

Çok küçük yaşlarımdan beri bir çocuk gibi davranıyor,hareket ediyor ve öyle hissetmem sağlanmaya çalışılıyordu. Bazen durup neden bu işgenceye katlanıyorum diye düşünmeden edemiyordum sonra aklıma kaçarsam yaşayacağım hayat geliyor ve kaderime çaresice boyun eğiyordum.

Ben kimdim? Burası neresiydi? Neden bebek gibi davranmak zorundaydım? On sekiz yaşına gelince ne olacaktı? Bunlar aklınıza gelebilecek başlıca sorular.

Ben Mira. En azından bana öyle sesleniyorlar. Hiçbir zaman gerçek adımı bilemeyeceğim çünkü annem adımı söyleyebilecek kadar uzun yaşamadı. Doğumumdan birkaç saat sonra ölen annemin bir isim düşünmeye zamanı oldu mu bilmiyorum ama buradaki çalışanlar bana Mira diyor.

İnsanların istekleri üzerine kurulmuş bir yetimhanede kalıyorum. Gerçi burası dümdüz bir yetimhane değil. Buradaki çocuklar asla büyümüyorlar. Büyümelerine izin verilmiyor. O çocuklardan biride benim. Zihinsel olarak büyüsemde bedenim hala sekiz yaşında bir çocuğunkine denk.

Doktorlar buraya geldiğimizdeki yaşımızdan itibaren bize fiziksel olarak büyümemizi engelleyen ilaçlar veriyor. Böylece insanlar on sekiz yaşımıza geldiğimizde bizi evcil bir hayvan gibi sahiplenebiliyorlar. Çocuk gibi görünen ama bir çocuk kadar sorumluluk istemeyen genç kız ve oğlanlar ebeveynler için oldukca çekici olmalı.

Tabi kimsenin gönüllü olarak çocuk kalmak isteyeceğini sanmıyorum. En azından bana kalsaydı istemezdim ama buna bir bakıma mecburdum. Küçücük yaşımda kaldığım yetimhaneden kaçtığımda burası bana cazip bir fırsat olarak görünmüştü.

Yetimhanede zor şartlar altında kalıyordum. Gördüğüm fiziksel ve piskolojik şiddetin haddi hesabı yoktu. O yerden kurtulmak zorundaydım. Küçük yaşta sokaklarsa kalamazdım. Sekiz yaşındaki küçük bir kıza kimsenin iş veremeyeceğini anlayacak kadar büyüktüm.

Issız sokaklarda çaresiz bir şekilde gezerken bir adama rastlamıştım. Beni yağan sağanak yağmurun altından kurtarmış ve bu lanet yere getirmişti. Genç ablalar benimle o kadar güzel ilgilenmişlerdi ki. Hemen ıslak kiyafetlerimi çıkarmış ve temiz kıyafetler giydirmişlerdi.

Onlardan gördüğüm en ufak şefkat beni mutlu etmiş bu tuzağa düşmemi kolaylaştırmıştı. Kurtarıcım olduğunu düşündüğüm adamın elinde bir dosyayla gelmesiyle yavaş yavaş bir şeyler olduğunu anlamıştım.

Burada kalırsam tüm bu ablaların benimle ilgileneceğini, bir sürü arkadaşımın olacağını, istediğim kadar oyun oynayabileceğimi ve en önemlisi on sekiz yaşına gelince bir ailem olacağını vaat etmişlerdi.

Sekiz yaşındaki hiç sevgi görmemiş bir çocuk için bunlar mükemmel şeylerdi. Karşılığında benden sadece büyümemi engelleyecek iğneler ve tedaviler olmam isteniyordu. Nasıl sevindiğimi dün gibi hatırlıyordum.

Şimdi tekliflerini kabul etmemin üzerinden yaklaşık on yıl geçmişti. Eski ben bir ailesi olacağı için sevinirdi fakat şimdiki ben aile dedikleri şeyin bir aile olmadığını çoktan anlamıştım.

Buradaki çocukların başına çoğunlukla aynı senaryo gelirdi. Birileri seni evlat edinir ve sadece kendi zevkleri için kullanıp bir çöpmüşcesine kenara atardı. Çok nadir kendine mutlu bir yuva bulan çocuklar olurdu. Onları o kadar çok kıskanıyordum ki. Yaşayamadıkları çocukluklarını baştan yaşamak iyi bir his olmalıydı.

Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan şey oturduğum odanın canıma tıklatılmasıyla çıkan sesti. Baş görevlimiz kafasını kapıdan uzatıp tatlı çıkarmaya çalıştığı sesiyle bana seslendi.

"Mira! Tatlım yanıma gelde seni hazırlayalım. Bugün görücülerin geliyor uslu bir kız olmalısın."

Kafamı oynadığım bebeklerden kaldırmadım bile. Bu görücü saçmalığınıda herhangi bir aileyide istemiyordum. Gururumu alaşağı etmeye hazır olduğumu zannetmiyordum.

"Hemen yanıma gelmen lazım fazla vaktimiz kalmadı."

"Lanet olasıca bir eşya gibi açık artırmaya çıkmak istemiyorum!"

"Aman tanrım Mira saçmalama! Bunu yapmak zorundasın bir anlaşma imzaladın ve kurallara uymazsan ne olacağını çok iyi biliyorsun!"

Görevli kadının sözleri beni sustururken dolan gözlerimi saklamak istercesine sırtımı ona döndüm. Çok korkuyordum. Başıma gelebilecek her şeyden o kadar çok korkuyordumki vücudumdaki istemsiz titremeler her saniye artmaya devam ediyordu.

Onunla gelmeyeceğimi anlayan görevli kadın yanıma geldi ve hafif bedenimi tüm çırpınmalarıma rağmen kolayca kucağına aldı. Ben sessiz sessiz ağlamaya devam ederken o kendince tatlı olduğunu düşündüğü ama benim zerre hoşuma gitmeyen cırtlak pembe bir elbiseyi eline aldı.

O elbiseyi giymek istemiyordum, bir aileye gitmek istemiyordum, çocuk gibi davranmak istemiyordum. Ben özgür olmak istiyordum ama bunun için çok geç olduğunun da farkındaydım.

O elbiseyi bir kabulleniş olarak gördüm. Kendi kendime tekrarladım. O çirkin elbiseyi giydiğin anda her şeyi kabulleneceksin dedim. Evet bana o elbiseyi giydirdiler ama tüm bunları kabullendim mi emin değilim. Tek bildiğim hiçbir şey yapmadan görücülerin bana bakıp satın alıp almayacaklarına karar verecekleri o salona doğru ilerlediğimdi.

Görevli kadın beni kafes gibi tamamen camdan oluşan bir odanın içine bıraktı. İçeriye sıkılmayayım diye birkaç oyuncak koyulmuştu. Açıkçası hiçbiriyle oynamak istemiyordum. Onları gelen görücülere fırlatmak benim için daha cazipti fakat aramızdaki cam buna engel olurdu.

Yaklaşık birkaç saat boyunca o camın arkasında oturdum. Bir sürü görücü kadın ve erkek gelip beni izledi ve saçma sorularına bir yanıt vermemi beklediler. Hiçbirine cevap vermedim. Belki beni beğenmezler umutuyla en agresif yüz ifademle onları izledim.

Yaptığım agresiflikler bir tek kişiyi bile vaz geçiremedi. Bana bakan herkes kişiliğimi önemsemeyip görevli ablalara tatlı dış görünüşüm hakkında abartılı yorumlar yapmakla meşguldü.

Bu işgencenin sonuna geldiğimi zanettiğim dakikalarda son bir görücü gelip bana bakmaya başladı. Bir erkekti ve genç görünüyordu. Bana yukardan bakmak yerine dizlerinin üzerine çöktü ve ellerini cama yasladı.

"Hey merhaba!"

Cevabım sadece sessizlikti. Genç adam bozulmak yerine bana hafif bir tebessüm etmiş ve yandaki görevlilere hitaben konuşmaya başlamıştı.

"Kızı ne için kafes gibi görünen bu odada tutuyorsunuz? Canı sıkılmış gibi görünüyor."

Beklenmedik sorusu karşısında hem ben hemde görevli kadınlar şaşırmıştı. Anlık olarak yüzümde sabit tuttuğum agresif ifade bozulurken yerini şaşkınlığım almıştı.

"B-bu bir kafes değil efendim. Eminim Mira orada oyuncaklarıyla çok mutlu değil mi Mira?"

Cevabım tekrar sessizlikti. Genç adam beni işaret etti.

"Hiç mutlu görünmediğini söylemem gerek. Bence onu oradan çıkarmalısınız."

Gözlerimi oyuncaklardan çevirip hemen genç adamın yüzüne baktım. Bunu benim için istemesi gerçekten çok garipti. Onca görücünün arasında benim nasıl olduğumu önemseyen tek kişi oydu.Genç adamın sözleri üzerine görevlilerden biri hızla kapımı açmış ve beni kucağına almıştı.

"Ah zaten bizde müzayede için onu çıkarmak üzereydik. İsterseniz siz salona geçin biz onu getiriyoruz."

Genç adam görevlinin sözlerini onaylamış hemen ardından çaktırmadan bana göz kırpıp müzayedenin yapılacağı salona doğru adımlamıştı.

Hellooo!! Bu kurguyu öyle canım istedi taslak gibi yayınlıyorum henüz yb atmayacağım. Nasıl olmuş diye bir sormak istedim. Beğenirseniz diğer kurguma ara verip buna devam edebilirim bilmiyorum.

Hepinize iyi gecelerr 🤸‍♀️🤸‍♀️

Yeni Ev (Age Play)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin