Gözlerim filtreli camın diğer tarafında birbirinin üstüne çıkmaya çalışan, tek bir poz için birbirini öldürmeye hazır onlarca zavallı erkek ve kadının üzerinde geziniyordu. Ellerindeki kameralarla koyu camın ardındaki beni veya elini tuttuğum adamı görebilmek için canhıraş bir çabanın içerisindeydiler. Korumaların etten duvar ördüğü kapıdan tek bir sinek bile geçmiyor, olduğumuz tarafa dair kimse bir haber alamıyordu. Menajerime göre arka kapıda da durum farklı değildi.
"Bu koşullarda çıkamam buradan," diyerek bu gece kameraların beni çekmesine asla izin vermeyeceğimi belirttim. Bugün herhangi bir gün değildi; bugün içimde öldürmek için çaba sarf ettiğim o korkak çocuğun sırasıydı. Hiçbir flaş ışığına ya da hiçbir muhabir sorusuna hazır hissetmiyordum. Üstelik yanımda dikilen işi çoktan bitmiş adamla görünmek yürüyen namıma yapacağım büyük bir haksızlıktı.
"Onca insanı evine göndermem mümkün değil."
Menajerim kaygılı ifadesiyle bana bakıyordu. Ağzımdan çıkacak herhangi bir komutu yerine getirmeye bu kadar hazır olmasını sağlıklı bulmasam da çevremde daima bana hizmet etmeye aç insanların bulunduğunu bilmek ilginç bir ego tatmini yaşatıyordu bana ve gözleri benimkilerle buluştuğunda tırnaklarımla kazıyarak geldiğim bu şöhret basamaklarının tepesinde dikilirken onun için ne kadar ilahlaştığımı fark ediyordum. Onun için geri çevrilmesi imkansız biriydim. Gençtim, güzeldim, zengindim ve istediğim herkesi elde edebiliyordum. Ona, hatta beni tanıyan herkese göre basit dinamiklerden oluşan basit biriydim sadece. Kadınların kulaktan kulağa fısıldaşırken benim hakkımda ne dediklerini, gazetelerin ilk sayfalarına devasa puntolarla atılan manşetleri ya da geceleri başımı yastığa koyduğumda hissettiğim tarifsiz yalnızlığı hiç bilmese de olurdu; onun için basit biri olarak kalmak, belki hayatta edinebileceğim en konforlu alandı. En basit halimle dahi olsa ona hükmedebilmekse beni tatmin eden bir imtiyaz.
"Para ver, tehdit et... Ne yaparsan yap gönder bu insanları."
"Ne parasından bahsediyorsun sen?" Menajerim duyduğuna inanamıyormuş gibi baktı bana. "Onca insana para mı teklif edeyim?"
İstemsizce devirdim gözlerimi. Alt tabakadaki insanların asla anlayamayacağı güçlerden biri de paranın yalnızca sahibine hizmet ettiği hususuydu. Basit bir denklemle, elimdeki parayla, bugün burada tek bir kare fotoğrafımı çekmek için sıraya girmiş herhangi bir muhabirin çalıştığı şirketi almak çocuk oyuncağıydı. Ben olmasam asla var olamayacakları bir sektörde de, dinamikleri yalnızca ben belirleyebilirdim. Para konuşurdu. Doğru şeyi söyletmeyi bilmek bunun için yeterliydi.
"Ne dediysem yap. Ver paralarını gitsinler."
"Hayatım, ayrı kapılardan çıkalım istersen. Senin arka kapıdan çıkacağını söyleyip oraya çekeriz herkesi. Sonra da sen ön kapıdan çıkarsın."
Elimi sıkı sıkıya tutan adama baktım. Bana hayatım derken suratındaki tükenmiş ifadeyi görmek asabımı bozuyordu. Neredeyse bir aydır beraberdik ve yaşadığımız olaylardaki pasif duruşu beni çileden çıkartıyordu. Bu da, parası için bile olsa ona katlanamayacağım bir noktaya geldiğimizi gösterirdi. Beni yetiştirirken, babaannemin çok sevdiğim bir sözü vardı. Bunu her zaman, saçlarımı tararkenki antika ses tonuyla söylerdi: "Unutma ki Hyunjin, bu hayatta her şeyin bir sırası ve gerçekleşmesi gereken bir zamanı vardır. Sabredersen, her şey olması gereken şekilde ilerler ama olur da sabırsız davranıp erken adım atarsan düzenle inşa edilmiş hayat yapını koca bir gülle savurmuşçasına yıkarsın." Büyükannemin bunu, kendimi gerçekleştirmem için söylemediğini biliyordum fakat ilk günden son güne kadar kalbine, evine, hatta yatağına girdiğim her erkekte kullandığım sabır taşım kendimi gerçekleştirmeme sebep olmuştu. Sabrettiğim için buradaydım ve sabrettiğim için ağlasam bile göz yaşlarımı ipek kumaşlarla silebiliyordum. Yani yanımda dikilen bu adam, artık bir işime yaramasa da, eşi birkaç ay sonra kapıma dayanıp yuvasını yıktığımı tokat gibi suratıma vuracak olsa da sabretmek zorundaydım. Onun zamanı henüz dolmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
milyon dolarlık bebek | hyunho
Fanfiction"O sadece pahalı takıları ve kıyafetleri sever. Bir de bunları ona sağlayacak erkekleri."