üç

170 24 17
                                    

"Bay Hwang! Bay Kang ile hakkınızda çıkan haberlere henüz yorum yapmadınız. Bu konuya ilişkin ne söylemek istersiniz?"

"Bay Kang'ın evli olduğundan haberdar mıydınız?"

"Son zamanlarda ölüm tehditleri aldığınıza dair çıkan iddialar hakkında bir şey söyleyecek misiniz?"

Mekandan çıktığım andan itibaren üzerime sicim gibi yağan sorulardan kaçınmak çok zor olsa da başım önde, seri adımlarla önüme yığılan kalabalığı bir şekilde geçmeye çalışıyordum. Normalde ilgiden sıkılan biri değildim fakat gelen ilgi benim için tamamen negatif bir algı yarattığından sakinliğimin son demlerinde olduğumu biliyordum. Bu yüzden Seungmin arkamdan gelirken olabildiğince çabuk hareket etmeye çalışıyordum. Önümde dikilen muhabirlerse işimi gittikçe zorlaştırıyorlardı.

"Bay Hwang bugün sorularınıza cevap vermeyecek arkadaşlar. Lütfen yolu açar mısınız?"

Seungmin'in nafile çabası kalabalığı dağıtmaya yetmediği gibi yeni soruları da beraberinde getirirken sonunda arabanın kapısına ulaştım ve hiç beklemeden içine attım kendimi. Seungmin evine dönmenin bir yolunu bulurdu nasıl olsa.

"Sür." Doğrudan verdiğim emirle Minho dikiz aynasından kısa bir bakış atıp gaza bastığı gibi kalabalığı ardında bıraktı. Şimdiden bir nebze olsun rahatlamıştım.

"Eve mi gidiyorsunuz?"

"Sana dur diyene kadar sürmeye devam et."

Haberlerin üzerinden haftalar geçmesin rağmen hâlâ üzerime aynı soruların yöneltilmesinden inanılmaz şekilde bunalmıştım. Sessiz kalmaya devam ettikçe ve Kang Eun da tersi şekilde davranmadıkça herkes üzerime çullanmaya devam ediyordu. Normalde olmayacağım kadar hassaslaştığım için kendimden nefret ediyordum. Evli olan biriyle ilk defa yakalanmıyordum fakat diğerlerinin aksine ilk defa bu kadar uzun sürmüştü kulaktan kulağa fısıldaşmalar. Buna neyin sebep olduğunu ya da susmakla yanlış mı yaptığımı bilmiyordum. Tek bildiğim, bir an önce içinden çıkmak istediğimdi.

Bay Kim ile avukat meselesini ve kafamdaki şüpheleri paylaştığımda kuruntu yaptığımı söylemişti. Onun elindeki en değerli yıldızıydım; söylediğine göre bana zarar verecek her şeyin önünü kesermiş. Bunu duymak beni iyi hissettirmiş olsa da kafamdaki endişeleri uzaklaştıramıyordum. En çok korktuğum şey başıma geliyordu ve ben başa dönüyordum. Kaygılar, baskılar, güç savaşları... Bir süredir bu kavramlarla o kadar iç içeydim ki kabuslarım geri dönmüştü.

Dün gece kan ter içinde uyandığımdan beri bir dakika bile kapatamamıştım gözlerimi. Tanımadığım eller, hiç duymadığım sesler hep bir ağızdan boğmaya çalışıyorlardı beni. Yatakta debelendiğimi, vücudumun neredeyse yatakla bir bütün olduğunu hissediyorken genizden gelen birkaç boğuk bağırış dışında uykudan bir türlü uyanamıyordum. Tek bildiğim şeyi yapıp bir köşeye siniyor ve tüm o baskı üstümden geçene kadar bekliyordum yalnızca. Uyandıktan sonra da kendimi balkona atıp sigara içiyordum.

"Sigaran var mı?" diye sordum Minho'ya. Sağlık örgütü üyesiymiş gibi gezdiğini biliyordum. Bir haftadır benimle çalışıyordu ve daha ağzına sigara sürdüğünü görmemiştim. Hatta yemek de yemiyor gibiydi. Sabahtan akşama kadar yalnızca surat asıyor, arada telefonuyla Seungmin ve benden uzaklaşarak konuşma yapıyordu. Aslında gereksiz samimiyeti sevmeyen biri olarak benden uzak durması inanılmaz bir rahatlık verse de onda adını koyamadığım bir şey vardı. Kendini beğenmiş biriydim ve açık konuşmak gerekirse Minho bana gözünün ucuyla bile bakmıyordu.

"Kullanmıyorum," dedi donuk sesiyle.

"Torpidoya bak. Orada olacaktı."

Yoldan gözünü ayırmamaya çalışarak torpido gözüne uzandı ve biraz uğraştıktan sonra kapak düştü. İçinde Seungmin'e zor günler için bırakmasını söylediğim sigara paketi ve çakmak vardı. Minho gözünü yoldan ayırmadan paketi bana uzattıktan sonra torpido gözünü kapatıp tekrar iki eliyle direksiyona sarıldı. Elime tutuşturduğu sigara paketinden bir dal çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Şu anda iyi sarılmış bir otu tercih edecek olsam da elimdekilerle yetinmem gerekiyordu.

milyon dolarlık bebek | hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin