selammm!
bu bölümü ufak bir geçiş bölümü olarak düşünebilirsiniz. oylarınız ve yorumlarınız benim için çok önemli🥺🥺 umarım keyifle okursunuz bu bölümü de, diğer bölümde görüşmek üzeree🩷
tw: madde kullanımı
****"Anlat bakalım."
Felix elindeki kocaman kahve bardağı, üzerinde gündelik kıyafetleri ve rastgele topladığı saçlarıyla salona girdiğinde yine gözlerim uzaklara dalmış bir şekilde oturuyordum. Evine geleli on dakika olmuştu. Felix kahveleri hazırlayacağını söyleyerek mutfağa gittiğinden beri salondaki koltukta öylece oturuyordum. Dün gecenin acısı hâlâ çıkmamıştı; başım son derece ağrıyor, midem ara ara bu kadar fazla alkol almamam gerektiğini hatırlatacak şekilde ekşiyordu. Bir de uyutmayan kabuslar yüzünden kafam iyice allak bullak olmuştu ve Felix'in evine gelene kadar yolda biriyle karşılaşırım korkusuyla, güneş gözlüklerimi göz altlarımdaki morlukları kapatacak şekilde takmıştım.
"Neyi anlatayım?" diyerek sehpanın üzerine bıraktığı kahveye uzandım. Hemen yanıma, aramızda biraz mesafe kalacak şekilde oturduktan sonra kahve kupasını eline alıp bacaklarını kendine doğru çekti. Acele etmeden kahvesinden bir yudum aldı; ardından bana baktı.
"Dün neden ağladığını mesela."
Sorusundan kaçmak istiyordum. Kaçan biri elbette gelmemeliydi kapısına fakat söz verdiğim için gelmem gerektiğini düşünmüştüm. Bir şekilde ona yalan söyleyebilirdim. Sonuçta her detayı bilmesine gerek yoktu. Ama söz konusu Felix olunca yalana başvurmak yaptığım her şeyden daha kötü geliyordu kulağa.
"Felix biz seninle böyle şeyleri pek konuşmayız," diyerek konuyu dağıtmaya çalıştım. Çünkü gerçekten de böyle konular hakkında konuşmuyorduk. Genelde herkesin bildiği, gündemin bir parçası olan konuları tartışıyorduk. Bazen o Changbin ile olan bitenleri anlatıyordu, bazen de benim sevgililerimi eleştiriyorduk ama asla, en azından bana ait olan, derin konuları konuşmuyorduk.
"Evet, zaten bu yüzden ısrar ediyorum. Seni ilk kez ağlarken gördüm, Hyunjin ve seni kolay kolay bir şey ağlatamaz."
Gülümsedim. Onun gözünde bile güçlü bir imaj çizmeyi başarmışken içten içe güçsüz oluşumaydı bu gülüş. Her ne kadar etrafımdaki şeyler bana zarar veremezmiş gibi davransam da, hatta buna sık sık inansam da, günün sonunda aslında ne kadar darbe aldığımı fark edebiliyordum. Üstüme gelen her duruma karşı hava yastığı numarası yapıyordum. Fakat benim bile göğüsleyemeyeceğim şeyler vardı.
"Spesifik bir sebebi yok," dedim elimdeki kahve bardağına dalgın dalgın bakarken. Kendi kazdığım kuyuya düştüğümü söylemek kolay değildi.
"Her sebebini dinleyebilirim. Bol bol vaktimiz ve mahremiyetimiz var."
"Neden bu kadar ısrarcısın bu konuda?"
"Bak, seni hiçbir şey için zorlamayacağımı biliyorsun ama her şeyi bu kadar içinde yaşayıp dışarıya sert görünmen canımı sıkıyor. Kendine belirlediğin rollerin farkındayım, Hyunjin. Hepimiz bir oyunun parçasıyız ve inan bana benim de kullandığım onlarca maske var. Sadece, bunları benim yanımda da kullanmak zorunda değilsin diyorum. Herkes zor zamanlardan geçebilir ve paylaşmak sandığından daha fazla yardımcı olur. Seni yargılamayacağımı biliyorsun; bunu yapacak olsaydım önüme onlarca fırsat geçmişken yapardım. Oysa ben senin tarafında durmak istiyorum. Bunu yaparken senin kabul etmesen de kabuğunun altındaki kişiliğini görüyorum ve kendine karşı ne kadar acımasız olduğunun da farkındayım. Yalnız unuttuğun bir şey var ki o da hepimizin insan olduğu. Hata yapman bir kişi bile sayamazsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
milyon dolarlık bebek | hyunho
Fanfic"O sadece pahalı takıları ve kıyafetleri sever. Bir de bunları ona sağlayacak erkekleri."