Nöbetçiliği zar zor atlattım ama şu Hasan'ın bipolar hallerini atlatamadım. Psikolojiniz bozulmasın diye çabuk geçicem. Ben günü gününe yaşadım siz yaşamayın.Nöbetçiliğin ertesi gün Hasan'ın kötü kötü bakışlarına marus kaldım. Kötü bir şey yapmışım da suçluymuşum gibi bana bakıyordu. Neyse yine iki güne düzelir diye hiç muhattap olmadım.
Ertesi gün 12. Sınıflarla geziye gidicekti. Şu duyurusunu benim yaptığım. Belki deniz havası iyi gelirde tek kişilikli bir insan olur bir süre diye düşündüm ama nafile.
Bahçede 12. Sınıf ordusu geziye gitmeyi bekliyordu. Bizde kim ne giymiş diye istişare(dedikodu) yapmaya indik. Gözüm Hasan'ı aramıyor değildi tabi. Ortalarda yoktu sabahtan beri. Sonra arkamda elinde çayla beliren hasan okuldan gitmeden son yudumunu içip elime bardağını tutuşturdu. Tek kelime bile etmeden uzattığı bardağı sorgulamadan aldım.
Zaten ne ben onun yaptıklarını sorguluyorum, ne o benim yaptıklarımı. Bu yüzden iyi anlaşıyoruz aslında.
Mesela neden Nurseli Hasanla anlaşamıyor. Çünkü yaptıklarını sorguluyor. Örnek olarak bu adam neden benim arkadaşıma kırbaç atıyor olabilir WPDJWODNOWDMOWDN. Yani son zamanlar da o da bıraktı artık daha fazla anlaşmaya başladılar.
Sorgulamadan yaşamak lazımdı bazen.Hızlı bir geçişle ondan da sonraki güne gidiyoruz. Malum iki gündür bana bulaşmıyor rahat dururmu. Öğle arası Nurseliyle evlat edindiğimiz karıncayı bakamıyacağımızı anlayıp geri aldığımız yere götürüyorduk. Evet karınca 🐜 ismide cacıktı 😭
Tam bahçeye inmiş aldığımız yere gidiyorken Nurselinin elinde duran cacık kendini yere attı.. Bahçenin ortasında çömelmiş yerde karınca arıyorduk. Resmen aile dramı yaşarken ilerden bize doğru gelen Hasan'ı görünce ayağa kalktım. Yerde karınca aradığımızı söylemek pek mantıklı değildi çünkü.
Biz hâlâ yere bakarken 2 metre öteden Hasan, "Ece saçına noldu?" diye bana bağırdı. Saçıma noldu diye korkarak elimi saçıma attım. Ama birşey yoktu. "Nolmuş?" Diye korkmuş bir şekilde cevap verdim. "Kesilmiş" dedi. Kafamı Nurseliye çevirip hasan benle dalga mı geçiyor diye baktım. O da onayladı. Yüreğime iniyordu gerizekalı. Saçıma herşeyden önem veriyorum bilmiyorsun sanki.
Durumu toparlayıp "Saçındakiler ne?" Dedi. Sabahtan beri derdi buymuş boşu boşuna beni korkuttu.. Saçımdaki boncukları gösterip "Boncuk" dedim.
Naptı dersiniz "Boncuuk" diyip arkasını dönüp gitti. Bazen gerçekten anlamıyorum bu adamı. Eminim sizde.
Neyse neyse şimdi sonraki haftaya atlıyoruz. Bugün hızlı moddayız. Çünkü yazar artık güzel olaylar yazmak istiyor.Normal bir okul sabahı sıradaydık. Hasan ve diğer müdür yardımcıları önümüzde sohbet ediyorlardı. Dün noldu dicekseniz dün hasan tüm gün beni görmezden geldi. Görmedi, farketmedi değil bile isteye yüzüme bakmadı. Sınıfa kadar geldi. Yine naptığımı valla bende bilmiyorum. Ama o bakmıyorsa bende bakmıyacağım moduna girdim ertesi sabah.
Bunların çaylarını bitirmelerini bekliyorduk. Malum sabah çaylarını içmeden bizi içeri almıyolar. Çocuğun biri elinde bir gözlükle yanlarına gitti. Birisi kaybetmiş. Gözlüğüde nasıl kaybediyolar anlamıyorum.
Hasan gözlüğü eline almış sapından tutuyordu. Gerçekten evrenin oyunumu, bir işareti mi bilmiyorum ama tam ben Hasan'ın yanından geçerken 2 dakika önce sapasağlam olan gözlüğün camı yere ikimizin ayağının arasına düştü. Durduk birbirimize kim alıcak diye baktık. Ben tam yelteniyordum ki aklıma dün yaptıkları geldi sonra vazgeçip doğrularak içeri girdim (Doğrusu: çantamın ağırlığından eğilemedim yoksa yine enayi gibi alıcaktım) Bu hikayede çok dürüstüm o yüzden gerçekleriyle yazıyorum kb hayal kırıklıkları için 😞
Sınav olduğu için okulda bir şey olmadı zaten yarın acısını çıkartır diyerek yarına geçelim. Sabahı garip şekilde normal atlattık. Ama öğle arası tansiyonlar yükseldi.. Daha doğrusu ona birşey olmadı olan bana oldu. Delirdim.
Okulumuzun güzel koridolarında turluyorduk yine. Ah şu koridorlar. Bugün bir değişiklik yapıp 2. Değil 1. Kattaydık. Koridorda yine bir şeylere kahkaka atarak gülerken sınıfları kontrol eden Hasancığımla karşılaştık. Bu tenefüs 10. karşılaşmamız falandı. Evet bazen bilerek karşılaşalım diye olduğu yerlere gidiyordum da. Biraz aşırıya kaçınca bu kadarı da "tesadüf" olmaktan çıkıyordu.
Hem yine bir şeye sinirliydi hem her yerde karşısına çıkıyorduk. Biz yine bir konuya yarılarak gülerken bizi gördü. Bu kadar mutlu olmamız bile şuan onu sinirlendirebilirdi. Terör estiren bakışlarla bir sınıfa girdi. Hasan biraz daha güldüğümüzü görürse bize patlar diye Nurseliye şuan bana çok mantıklı bir şey söyle dedim. Mantıklı bir şey konuşurken gülmeyiz Hasanı da azar yemeden atlatırız diye düşünüyordum.
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Nurseli aşırı mantıklı bir şey olarak "Leyla ile Mecnun" diye lafa girdi. Ve bu bizi daha da çok güldürdü..
Leyla ile Mecnun'un aşkı derken Hasan sınıftan çıktı. Ve biz hâlâ gülüyorduk. O mutsuz ve sinirliyken herkes mutsuz ve sinirli olmalıydı. Biz değildik işte. Azarlayacak bir şey bulamadığı için "Napıyorsunuz burda?" Dedi. Nurselide şaşırtıcı bir şekilde tüm cesareti ve soğukkanlılığı ile "GEZİYORUZ" dedi. Öz ablam.
Hasan ne desemde Eceyi delirtsem diye düşünüp "Gidip kendi katınızda gezin" dedi. Koskoca okulda kimse kendi katında değilken biz tabiki kendi katımızda olmalıydık. Çünkü biz köleyiz.
İç Ses:Hatırlayınca yine sinirlendim aq ya. Sen bide son haftalarda deseydin ya hasan bana "kendi katında gez ece" diye götün yermiydi acaba. Hasan öyle bir karma yemiş ki en son ben 2. Katta yanlızım diye nurseliye niye eceyle dolaşmıyorsun diye hesap soruyordu PWDHWODNWLDNW
Böyle yola getirirler adamı. Ben bu adama napmışım aydınlanması.Helal olsun sana butonu 😏👉
------------bölüm sonu-------------
-🌒
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Garezim Var
Teen Fictionöğretmenine hem aşık hem de ondan bıkmış bir öğrencinin bir yılda başına gelenlerin derlemesi (bipolarlık, korku ve gerilim içerir) (gerçek hayattan baya esinlenilmiştir)