☼2

659 60 110
                                    

Zil çalar çalmaz hemen ayağa kalktım ve kapıya yürüdüm. Kang Juwan'ı bulmalıydım.

"Hey, Bomi! Bizsiz nereye gidiyorsun?"

Arkamı döndüm ve bana seslenen Soyeon ve Eunji'ye baktım.

"Bir işim var. Halledip geleceğim."

"Biz de gelelim. Arkadaşın değil miyiz?"

Arkadaş mı? Bunu hiçbir zaman başarılarımdan memnun olmayan, beni tebrik bile etmeyen, her çıkma teklifi aldığımda öfkelenip kıskanan ve sürekli beni kötüleyen birinin söylemesi komikti.

"Sadece bekleyin. Hemen döneceğim."

Hızla sınıftan çıktım. Okul koridorunda birkaç adım atıp Kang Juwan'ın sınıfının önünde durdum.

Tam kapıyı açacakken arkamda birinin olduğunu hissettim. Yavaşça arkamı döndüğümde yaklaşık benim iki katım boyunda olan Kang Juwan ile karşılaştım.

"Ben de seni arıyordum."

"Tanışıyor muyuz?"

"Hayır."

"Ne istiyorsun o halde?" Dedi bıkkınlıkla. Kaşları da çatıktı.

Bu kaba tepkisine sinirle karşılık verdim.

"Ne isteyeceğim senden? Bilekliğini vermeye gelmiştim." Bilekliği üniformamın ceketinin cebinden çıkarıp ona uzattım.

Şaşkınlıkla hemen elimden kaptı bilekliği.

"Bunun ne işi var sende!?" Bana iki adım yaklaştı.

Resmen kükremişti. Yuh.

"Ne bağırıyorsun bana? Dün akşama doğru gelip bana çarptın ya. O sırada düşmüş. İyilik de yaramıyor."

Arkamı dönüp sınıfa doğru yürüdüm. Bu çocuğun neden bu kadar popüler olduğunu anlamıyordum. Kaba ve kendini beğenmişin tekiydi.

Sınıfa girdiğimde Soyeon ve Eunji'nin garip bakışlarıyla karşılaştım.

"Kang Juwan ile tanışıyor muydunuz? Neden bize söylemedin!"

Pes. Ne ara görmüşlerdi? Soyeon'a baktım.

"Hayır tanışmıyoruz."

"Ne konuşuyordunuz o halde? Kang Juwan birinin sözüne birden fazla yanıt vermez."

Bu ne? Sapık mıydı bunlar? Nereden biliyorlardı bu gereksiz bilgiyi? Kang Juwan bile birine 'birden fazla yanıt vermediğini' bilmiyordur.

"Konuşma bile sayılmazdı. Bilekliğini ona geri verdim. Düşürmüştü."

"Bazı erkekler arasında popüler olabilirsin ama bu üst sınıflar için geçerli değil. Senin iyiliğin için söylüyorum, Juwan gibi popüler erkeklerden hoşlanırsan seni üzerler."

"Evet, onların gözleri çok daha yükseklerde." Dedi Eunji Soyeon'u onaylayarak.

"Ciddiyim, onunla gram ilgilenmiyorum. Sadece bilekliğini ona geri verdim o kadar. Hiçbir anlamı yok."

"Evet her neyse, sana bir şey vermeliyim. Az önce bir çocuk sınıfa geldi ve sana bunu vermemi istedi."

Eunji bana katlanmış kağıdı uzattığında şaşkınlıkla aldım.

"Ne ki bu?"

"Hayranlarınlarından biridir."

Katlanmış kağıdı merakla açtım.

Uzun zamandır seni izliyorum. Muhteşem bir fiziğin ve güzel bir yüzün var.

Bu gece benim evimde biraz yaramazlık yapmaya ne dersin?

Dehşete düşmüş bir biçimde okudum. Ardından aşağıdaki ismi okumaya çalışmıştım ancak çok karışık yazılmıştı.

"Yong... Ne yazıyor burada?"

Soyeon göz ucuyla bakıp elini ağzına götürdü şaşkınlıkla.

"Yongbok yazıyor! Hey, bu Lee Felix olmasın? İnanmıyorum!"

Lee Felix...

Öfkeyle elimdeki kağıdı buruşturdum. Hangi terbiyesiz benim için bunu yazmıştı!? Onu yakalarsam öldürecektim.

"İmkansız. Felix'in ilişkilerle ilgilenmediğini sanıyordum."

"İlgilense bile bu kişi sence Bomi mi olur?"

Onlara kötü kötü baktım.

"Sorun bu değil. Kim yazdı bunu? Kim getirdi size?"

"Alt sınıflardan bir çocuk. Mektubu yazanın kendisi olmadığını söyledi ama."

"Yazı biraz silinmiş gibi. Burada Yongbok yazdığına emin misiniz?"

"Evet, Yongbok yazıyor işte. Ayrıca bugün Felix'i elinde aynı bu boyutlarda bir kağıt ile görmüştüm. Ayrıca okulda başka Yongbok isimli öğrenci yok."

"Peki, bu Lee Yongbok hangi sınıfta?"

"3-A."

Sinirle arkamı dönüp 3-A sınıfına doğru ilerledim. Çok öfkeliydim çünkü bu çirkin teklife fena bozulmuştum.

Kapıyı açtım hızla. Sınıfta sadece bir kişi vardı. Ben içeri girdiğimde yüzünü çevirip kimin geldiğine bakmadı bile.

"Lee Yongbok diye biri varmış bu sınıfta, acaba nerede olduğunu biliyor musunuz?"

"Sen kimsin?"

"Neden soruyorsun?" O resmi dilde konuşmadığı için ben de konuşmamıştım.

"Aradığın kişi benim çünkü."

Bir anda öfkem yeniden arttı. Demek buydu ve beni tanımıyormuş gibi yapıyordu. Ne komik. Bu onun fantezisi gibi bir şey miydi?

"Bunu sen mi yazdın?"

Bir şey söylemeden kağıda baktı. Demek o yazmıştı.

"Sen hiç aile terbiyesi almadın mı? Bu yazdığın şeyler de ne? Dışarıdan öyle bir insan gibi mi duruyorum?"

"Bekle, ne?" Dedi şaşkınlıkla. Şimdi de anlamamazlıktan geliyor. Şerefsize bak...

Zil çalınca gitmem gerektiğini anladım.

"Midemi yeterince bulandırdın, daha fazla duramayacağım yanında."

Elimdeki katlanmış kağıdı göğsüne fırlattım ve sınıftan çıktım.

"Hey! Bekle!"

Onu dinlemeden hızlı adımlarla sınıfıma doğru yürüdüm. Sinirim az da olsa geçmişti çünkü ona haddini bildirmiştim.

Sınıfa girince Eunji ve Soyeon hemen ayağa kalktılar.

"Ne oldu?"

"Hiçbir şey. Onu uyardım sadece." Dedim ve sırama oturdum."

Bu sırada içeri öğretmenimiz girdi. Yanında da ilk kez gördüğüm bir kız vardı.

Öğretmenimiz konuştu.

"Yeni bir öğrencimiz var. İsmi Sooa. Choi Sooa. Onu aranıza alacağınızı ve birçok şeyi öğreteceğinizi umuyorum. Derse başlıyoruz, oturabilirsin Sooa."

Sooa önümdeki boş sıraya oturdu ve çantasından araç gereç çıkarmaya başladı.

Sessizce iç çektim ve sırtımı geriye yasladım. Hala sinirlerim feci bozuktu.

Merhabaa
Umarım bölümü beğenmişsinizdir 💗
İyi veya kötü, yorumlarınız benim için çok değerli 💘
Kendinize iyi bakın!

LOVE OR LOVE ♡ | LEE FELIXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin