İkili Karşılaşmalar 1

9 2 1
                                    


Bir yandan dinlemek için:
I see fire/Zyrah

Alice

"Ne yaptığınızı izledim kızlar ve söylemeliyim ki yerimde başka birisi olsaydı sizi doğruca müdüre sürüklemiş ve poponuza tekmeyi basmıştı. Frela mesela..."

Zoe ve ben kocaman açılmış gözlerle Lyfa'yı dinliyorduk.

"Fakat ben savaş sanatları eğitmeniyim ve strateji benim işim... Neden böyle sıkıştığınızı bilmiyorum ve sormayacağım ancak sıkıntı anında bu kadar hızlı ve sağlam bir plan yaptığına göre baya dinamik bir zihnin olmalı, Alice. Ve sen Zoe, arkadaşının planını bu kadar çabuk çözüp, beceriyle devam ettirdiğine göre oldukça kurnaz bir kızsın. İkiniz uzun zamandır beraber hareket ediyorsunuz değil mi? Yeni öğrenciler, harika uyum, sağlam refleksler...Hah, olamaz?"

"Siz...siz...İki Kulesiniz öyle değil mi!"

Bu kadının oldukça kıvrak bir zekası vardı ve strateji eğitmeni olmasının ardındakini artık anlıyordum. Doğru parçaları kısa sürede birleştirmiş ve sonuca ulaşmıştı.

Normalde Lyfa'nın bu zekayla sırrımızı bilmesi beni rahatsız ederdi ama onda bir şey vardı...ona güveniyordum.
Nedenini bilmiyordum ama bana, bize tehlike arz edecekmiş gibi gelmiyordu. 

Ayrıca garip bir şekilde küçük numaramıza kızmamış bizi takdir etmişti ki bu biraz garip ama destekleyiciydi.

Göz ucuyla Zoe'ye baktım. O da bana döndü. Yüzü ilk başta şaşkındı fakat sonra derin bir nefes alıp gülümsedi. Zoe Lyfa gibi sert ama içten anlayışlı insanları severdi çünkü o da tam olarak öyle biriydi.

Yavaşça başını salladı:"Evet,Lyfa. Aslında Edward'ın üstüne atlama sebebim de buydu. Ben...yani biz tanınmak istemiyoruz da. Sakıncası yoksa  sizin de gizli tutmanız harika olur. "

Lyfa gür bir kahkaha attı:" Yüce tanrım bana gençliğimi hatırlatıyorsun kızım! Hapisten önceki halime çok benziyorsun!"

Lyfa gerçekten hapis mi demişti?

"Ha-hapis?"

"Ahh ben sizin yaşınızdayken çok daha enerjik ve duygu doluydum. Dünyayı değiştirip, daha iyi bir yer yabapileceğimden emindim. Bu yüzden zengir tüccar ve iş adamlarından malzeme ve altın çalıyor ve bunları halka dağıtıyordum. Bunun için kimliğimin gizli kalması çok önemliydi. Robin Hood hikayesindeki gibi..."

"Tabii işler bir yere kadar ilerleyebildi. Çok büyük bir hırsızlık planlamıştım fakat fena şekilde geri tepmişti. Ben de yakalanıp hapse atıldım ve o orada 7 yılım çürüdü. Ve ben o 7 yılda insanoğlunun asla değişmeyeceğini anladım. Çünkü yakalanmamın temel sebebi beni ihbar eden, daha öncesinde yardım ettiğim köylülerdi."

Zoe ve ben Lyfa'yı dikkatle dinlemiştik ve bitirdiği sırada, kısa bir süre donakaldık. Zoe'nin yumruğunu sıktığından emindim. Onun kırmızı çizgisi ihanetti... Babasından kalma çok derin yaraları vardı ve her ne kadar kabul etmese de bu konu onu deli gibi rahatsız ediyordu.

"Aa siz de amma çürük çıktınız ha! Dersim başladı benim, hala hikayeler anlattırıyorsunuz. Çabuk herkes yerlerine geçsin. Suyunuzu akıtacağım, muhallabi çocukları sizi!"

Lyfa toplu bir azara başlamış ve herkes etrafta toplanmıştı artık. Ders şimdi başlıyordu.

"Herkes silahıyla 1 saat antrenman yapsın. Sizi izleyip dikkatinizi dağıtmaya çalışacağım. 1 saat sonra ikili karşılaşmalara geçeceğiz. Öğle yemeğinden sonra sınıfı ikiye ayırıp daha büyük çaplı bir savaş vereceksiniz. Şimdi, hadi sallanmayın!

(Bir saat boyunca ben yeni yay ve okumla antrenman yaparken, Zoe de kılıcıyla hareketler ve dizeler tekrarlıyordu. Büyükanne zaten Lyfa gibi yeteneklerimizi keşfedip bize ona göre antrenmanlar vermişti. Bu yüzden silahlarımıza oldukça aşinaydık. Sadece bizim kullandıklarımız asla bu kadar kaliteli olmamıştı.

Bir saat sonra Lyfa sürenin bittiğini söyleyip 5 dakika ara verdi.)

"Tamam hadi bakalım tekrar başlıyoruz. İkili karşılaşmalar için her seferde 1 çifti arenada istiyorum.Griffin! Brina! İşaretimle, başlayın!"

Griffin ve Brina mükemmel rakipler gibi gözüküyorlardı. Lyfa'nın bu kadar kısa sürede gerçek rakiplerimizi tespit etmesi her ne kadar imkansıza benzese de öyle görünüyordu. Bu kadını sevmeye başlamıştım. Biraz ürkütücü bir tipti ama işinde iyi olduğu her hareketinde belliydi.

İkisi de 1.70 boylarındaydı ve kaba ama hızlı harektlerle savaşıyorlardı. Brina genelde sağ yumruğunu kullanıyor ve sol tarafını korumaya özen gösteriyordu. Büyük ihtimalle bir yarası ya da eskiden kalma bir zayıflığı vardı. Griffin bunu kısa sürede fark etti ve saldırılarını o yöne çevirdi.

Önce hızla Brina'nın arkasına geçti ve kız tam arkasını dönecekken diz kapağının arkasına sağlam bir tekme savurdu. Küçük bir inlemeyle yere düşen Brina kendisine doğru yaklaşan Griffin'e doğru hareketlendi. Ayak bileğinden sıkıca tuttu ve onu da kendisiyle birlikte yere çekti.

Yanına yüzüstü düşen Griffin'in burnu kanamaya başlayınca genç adam elinin tersiyle burnunu sildi ve Brina'ya baktı. Brina bu açıklığı kullanarak elleriyle vücudunu kaldırdı. Sağ bacağı ile Griffin'in göğsüne tekme atıp tekrardan yerle buluşmasını sağladı. Ardından zaman kaybetmeden ona doğru ilerledi ve Griffin'in üstüne çıkıp yüzüne sıkı bir yumruk attı. Griffin son anda başını sağa çekerek kurtulmasaydı burnunun bu sefer kesin kırılacağından emindim

Brina bir kıza göre oldukça kuvvetliydi fakat düşünmeden hareket ediyordu. Griffin ile arasında, Griffin'in dizlerini kendine çekmesine yetecek kadar boşluk bırakmıştı. Griffin bunu kısa sürede fark etti ve dizleriyle Brina'yı geriye itti.

Kuvvetle geriye savrulan Brina arenada birkaç tur yuvarlanıp yere düştü. Griffin hızlıca yerinden firlayarak Brina'nın yanına gitti ve endişeyle kıza baktı:"A...Brina?"

Bu savaş boyunca aralarında geçen ilk konuşmaydı. Brina ona boğuk bir sesle inleyerek cevap verdi.

Kızın çok kötü olmadığından emin olunca Griffin mahcup bir ifadeyle kızın boğazına yapıştı:" Afedersin Brina, şey...pes ediyor musun?"

Brina bir şey mırıldanıp son gücü ile tekmeler savurmaya başlayınca Griffin kızın hareketlerinden zorla kaçarak onu tekrar yere yapıştırdı. Bir eliyle kızın boğazını sıkarken, diğeriyle de ayakların tuttu ve daha çok sıkamya başladı:"Brina! Pes e-ediyor musun? Daha fazla canını yakmak istemiyorum."

Brina'dan bu sefer ses gelmedi. Griffin endişeyle kızın boğazını sıkmayı bıraktı ve yavaça yere yatırdı:"Lyfa!"

Lyfa yanlarına gelip Brina'yı kontrol etti. Kızın her tarafında yara vardı ve bazıları kanıyordu. Bir anlığına müsabakanın çok sert olup olmadığından emin olamadım fakat Griffin'in hamleleri o kadar da ölümcül gözükmemişti bana.

En sonunda:"Sadece bayılmış. Griffin onu revire götür ve kendi yaralarına da baktır."

Griffin başını sallayıp Brina'yı kucağına aldı. Tam gidecekken Lyfa seslendi:"Griffin!"

Zafer için tebrik edecek olmalıydı.

Fakat Griffin yanına geldiğinde Lyfa onun ensesine sertçe geçirdi ve kulağını çekmeye başladı. Griffin neye uğradığını şaşırıp Lyfa'ya baktı. Doğrusu bende böyle bir şeyi beklememiştim.

"Bir dahakine daha sert ol! Pes etmesi için bir lütfen demediğin kaldı! Savaşta rakip olduğunuz unutma."

Griffin mahcup bir şekilde başını salladı. Bu iri yarı çocuk oldukça uysal biriydi. Lyfa anladığından emin olunca Griffin'i bıraktı ve reviri işaret etti.

Zoe'ye baktım. Yanımda rahatça oturuyor hiç rahatsız olmamışçasına olanları izliyordu. Zoe zaten kandan çekinmezdi. Yaralanmak onun için bir değişiklikten ibaretti.

Yine de Brina'nın iyi olmasına sevdiğini biliyordum. Zoe birçok duygusunu açıkça gösterirdi fakat umursama ve sevgi bunlardan biri değildi.

Lyfa Griffin gözden kaybolunca derin bir nefes aldı:"Zayn!Zade! Sizin sıranız!"

İki KuleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin