"Seninle olduğum sürece yüzümde gülümseme var."
D4vd-here with me
****
Kiraladıkları bisikletleri bıraktıktan sonra şehir turlarına devam etmişlerdi. Nefes alış-veriş ve adım sesleri, gecenin sessizliğinin üzerini örtüyordu. Jimin içinde yeşeren o duygularla eşlik ediyordu bu geziye. Hoseok'un sarılışı ve ardından söyledikleri, aklından çıkmayan anların arasında yerini almıştı hemen. İkisi arasında olan bu yakınlaşmalar, kalplerinde oldukça önemli bir yer edinmekteydi ve ikisi de geçen kısa zamana paralel olarak, aralarında oluşan kuvvetli bir bağın daha da alevlendiğini görüyor gibiydiler. Ruhlarında yeşeren hisler, zamana meydan okuyordu.
Hoseok, içinden gelen ani istekle kollarını jimin'e doladığında, ne zamandır uzak olduğu huzura kavuşmuş gibiydi. Artık jimin'in yanında daha rahattı, bunu kendisi de fark etmişti. Küçük olanın, onu olduğu gibi görmesi buna en büyük etkendi. Unutulmaması gereken bir şey daha vardı ve o da, daha önce tatmadığı birtakım duyguları, yabancı dediği lâkin evrenin en güzel hediyesi olan bu genç adamla tatmasıydı. Jimin'in bahsettiği ev kavramı ve bunun bir insan da olabileceği düşüncesi şimdi kulağa daha tanıdık geliyordu. Çünkü hoseok, jimin ile beraberken evinde hissediyordu.
Nehri çevreleyen çimlerde oturup, akan suyu izlemeye ve biraz nefeslenmeye karar verdiler. Jimin hiç vakit kaybetmeden uzandı. Esmer olan da ona uyum sağlayarak sağ tarafına geçip, kendini çimenlere attı. "Bu gerçekten iyi hissettiriyor." Dedi jimin, çimlerde uzanmayı kastederek. Bakışları gökyüzündeydi, ardından hemen yanında uzanan hoseok'la buluşturdu. Mayıştığını belli edercesine mırıldandı hoseok; "Evet öyle, burada uyuyakabilirmişim gibi hissediyorum."
Jimin kıkırdadı "aslında kalan son birkaç saat seni uyurken izlemek fena bir fikir sayılmaz." diyerek gözlerini hoseok'un gözlerine kilitledi. Zamanı hiç aklından çıkarmıyordu -ki çıkaramıyordu- En değerli oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibi, onlarda zamana karşı oldukça kırgındılar. Hoseok, jimin'i hayatına yeni dahil olmamışçasına daha en başından tanımak istediğini düşündü. Gittikten sonra yapacağı her şey onun için, küçük olana karşı bir ihanet niteliğindeydi.
"Uyurken o kadar güzel görünmüyor olabilirim." Uzandığı yerde hafif kıpırdanıp, göz temasını sürdürdü hoseok.
"Yanılıyorsun, dünyanın en güzel görüntüsüne şahit olabilirim belki de." Küçük olan, dediklerine ilaveten yoğun duygularla kaplanmış bir gülümseme sundu.
Hoseok, bu sözler karşısında yenilen kalbini hissetti ve yutkundu. Her saniye ruhları, bağlarını daha sıkı bağlıyordu sanki, bunu gözardı etmek mümkün değildi. Lâkin hoseok, rüyadan uyandığında bocalayacağını hayal ediyor ve müthiş bir korkuyla baş etmeye çalışıyordu. Ona göre denklem oldukça basitti, bütün güzel rüyaların sonunda uyanmak yok muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
before sunrise || jihope
FanfictionFarklı sebeplerden aynı şehire gelen jimin ve hoseok birbirlerini tanımamalarına rağmen gitmeden hemen önce paris'te bir gece geçirmeye karar verirler. "Dünya için görünmez olduğunu düşünen jimin, şimdi fark edilmenin verdiği yaşam soluğunu bu yirmi...