"Seni sahip olduğum her şey ile seveceğim."
Neon Lights-Pim Stones
****
Onlara sunulan kısıtlı zamanda, sevgi ile parlayan gözlerini ve ufak temasları kesmemişlerdi birbirlerinden. Park Jimin hevesle Hoseok'a tabloyu gösterirken, esmer olan arkadan beline sarılmıştı. Jimin'in heyecanlı heyecanlı anlatması, Hoseok'un hayatında gördüğü en tatlı anlardan biriydi. Sırıtarak önce tabloya bakıyor ardından bakışlarını sevgilisinde kitliyordu. En son dayanamayıp, küçük olan ona döndüğü sırada dudağının kenarına minik bir öpücük bırakmıştı "Az önce ne düşündüm biliyor musun?" Hoseok'un yönelttiği soruya meraklı bakışlarını atarak kaşlarını havaya kaldırdı Jimin "ne düşündün?"
"Bana söylediğin her bir kelimenin arasında kaybolmayı düşündüm. İstedim ki, sevgilimin sesi ömrümün sonuna dek severek dinleyeceğim o şarkı olsun."
Jimin buğulu gözleriyle daha sıkı sarıldı Hoseok'a. Bazen minnettarlığını veya sevgisini bazen nasıl ifade edeceğini bilmiyor, tökezliyordu. Böyle anlar en çok sarılmaya koştuğu anlardı, anlatamadığı her duyguyla kucaklamaktı sevdiğini. "bana bazen en büyük kötülüğü yapıyorsun" dedi Jimin. Serzenişle kurduğu cümleye kaşlarını çattı Hoseok "ne kötülüğü?"
Diğer yandan sağ elini belinden çekmiş ve Jimin'in saçlarıyla oynamaya başlamıştı. "Cümlelerin ve daha da önemlisi sevgin, dudaklarımdan dökülecek tüm kelimeleri mühürlüyor sanki. Sevgin karşısında dilsiz oluyorum."Hoseok gülümseyerek kendini hafif geri çekti ve Jimin'in yanağında dolaştırdı elini "Seni her öptüğümde söyleyemediğin kelimeleri alıyorum senden. Hepsi ulaşıyor bana ve dünyanın en huzurlu insanı oluyorum."
Jimin daha fazla bir şey demeden sevgilisinin yanağında gezinen elini tutup avucundan öptü narince, tam o sırada da serginin açıldığını belli eden sesler yükseldiğinde, Jimin geri çekilerek gelen insanlara bakmış ve heyecanı daha da artmıştı. Hoseok, küçük olanın heyecanını fark ederek elini tuttu "bugün çok güzel geçecek sevgilim, inan bana." Eserin önünden çekilip kenarda durdular. Görevlinin yönlendirmesiyle, birkaç sanatsever Jimin ile konuşmak istediğinde Hoseok onları yalnız bırakmış ve sergide gezinmeye başlamıştı.Tablolara bakarken, insanların arasında arkadaşını da bulmaya çalışıyordu Hoseok. Çok geçmeden Namjoon'u daha sakin bir noktada bulduğunda gülümseyerek yanına ulaştı "sonunda buldum seni" bir elini arkadaşının omzuna koydu ve onun baktığı esere bakmaya başladı.
"Beni arıyor muydun ki" Namjoon'un ironiyle kurduğu cümleye kafa sallayıp güldü Hoseok "Dürüst olmam gerekirse, Jimin'in yanından ayrıldığım için tanıdık bir yüz bulmanın iyi olacağını düşündüm."
"Ah çok kırıcısın, sevgilin gibi kibar olsana biraz." Namjoon diğer esere bakarken Hoseok'ta ona ayak uydurarak peşinden gidiyordu "asıl kırıcı sensin, kaç yıllık arkadaşına insan kibarsız der mi?" diyerek karnına vurdu Hoseok. Namjoon acıyla yüzünü buruşturdu "Az önce yeni bir kelime icat ettiğinin farkında mısın? Kibarsız ne ya"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
before sunrise || jihope
FanfictionFarklı sebeplerden aynı şehire gelen jimin ve hoseok birbirlerini tanımamalarına rağmen gitmeden hemen önce paris'te bir gece geçirmeye karar verirler. "Dünya için görünmez olduğunu düşünen jimin, şimdi fark edilmenin verdiği yaşam soluğunu bu yirmi...