7

91 15 63
                                    

"Ben peşinden gelirim, derin denizlere kadar peşinden gelirim bebeğim."

I follow rivers-Marika Hacman(cover)

I follow rivers-Marika Hacman(cover)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

****

Vedaların kalplerde bıraktığı ağır yük, küçümsenemeyecek kadar derindi. Mecazî anlamda kullanılan kelimeler bazen, bizi en iyi ifade edenlerdi çünkü gizli gerçeği içinde taşıyordu. Örneğin; özlemden kalbim acıyor demek, ruhumu sende bıraktım, bana ise sensiz ne yapacağını bilmeyen kalbim kaldı demekti içten içe. Hayat güzel olamayacak kadar acı lâkin sevebilecek kadar görkemliydi. Milyarlarca insanın atan kalpleri, seveceği ânı bekliyordu. Ölüme yakın oldukları kadar sevmeye de yakındılar, acımasız bulutları dağıtan bir maviliği sığınak edinmişlerdi kendilerine.

Doğduğu andan itibaren yalnızlık suyuyla yıkanmıştı herkes, arkalarına baktıklarında gördukleri sadece kendi yansımalarıydı. Kurtarılmak istedikleri zamanlar, cankurtaran'ın kendileri olduğundan bihaberlerdi. İşte insanoğlu yalnızlıkla böyle tanışmıştı; Elini uzatan kimsenin olmadığını anladığında, kendi derinliğiyle yüzleşmeyi seçmiş ve o karanlık kuyuya inmişti. Ama hayatta bazı istisnalar, hediyeler de vardı. En kötü anınızda çıkagelen, kapalı perdeler arasında yavaşça içeri sızan günışığı misali, huzur verici hediyeler.

Park Jimin'e bu hediye verilmişti. Yalnızlığı ile yalpalayarak yürüdüğü yollar bir yabancının hayatına dahil olmasıyla yerini, hislerinin kalabalığına bırakmıştı. Jung Hoseok'a olan ilgisi yalnızlığının ilacı gibiydi, ruhundaki boşluğu doldurmuştu. Artık onu da aşan hisler, esmer olana ulaşmak için çırpınıyordu. Sadece ilgi diyip geçemezdi Jimin, hâlâ yüzleşmek için ürkek davransa da daha büyük duygularla çevrelendiğinin farkındaydı. Bundan sonra olacakları asla tahmin edemiyordu. Geleceğin üzerine sinmiş bilinmezlik, büyüsünü koruyordu. Net adımlar atamıyor, ruhunda beliren karanlıktan, Hoseok'un gözlerinin içine bakarak kurtuluyordu. Ona dolaylı yoldan 'seni seviyorum' dese de ayrı hayatları henüz bu itirafa hazır değildi. Sevgisinin Hoseok'a ulaşmasını her şeyden çok istese dahî, onu zor duruma sokmak istemiyordu ve bu isteği sevgisinin önüne geçiyordu.

Hüzünlüydü Park Jimin, bunca zamandır hiçbir yere ait olmayışından değildi bu hüznü aksine artık çok üstünde durmaz olmuştu. Şimdi durum farklıydı çünkü ait hissettiği, 'ev' diye adlandırdığı o yer
yanıbaşındaydı. Esmer olanın her hareketi, onun için bir sevgi çağrısıydı. Bakışlar, küçük temaslar, sihirli cümleler ve yoğun duygular ikisi arasındaki çekimi daha da arttıran şeylerdi. Jung Hoseok, Jimin'in en güzel rüyasıydı ve bu rüyadan uyanacaktı küçük olan. Şu an odaklanmakta zorlanıyor, geleceğin dipsiz kuyusunda nefes nefese kalıyordu. Ağlamak istemiyordu lâkin gözyaşları kapısını çalmıştı çoktan. Hoseok'u üzmekten kaçınarak gözlerini birkaç kez kırpıştırdı, yavaşça doğan güneş, üzerlerine veda busesini kondurmak üzereydi.

before sunrise || jihopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin