BTB_2

179 36 16
                                    

İyi okumalar ;)

Gözlerimi onun gözlerine diktim ve tepkisini beklemeye başladım. Umduğum kesinlikle bu değildi.

Karşımda birden kahkahalarla gülmeye başladı. Beni daha fazla şok edebilir miydi acaba? Burada gayet ciddi bir şeyler söylüyoruz yaptığı işe bakın.

İçimden "Tamam Esin boşver uğraşmak zorunda değilsin." dedim ve hızlı adımlarla parkın çıkışına doğru yürümeye başladım. Arkamdaki kahkaha sesleri birden kesildi. Sonra kolumdan tutularak arkaya çevrildim.

"Dur tamam gitme kelebek. Söz gülmeyeceğim. Ama bu uzun zamandır yaşadığım en komik andı. Yüzünün hâlini görmeliydin." Gülmemek için gösterdiği çaba takdire değerdi.

Kolumu, gevşettiği parmaklarından kurtardım. "Cidden bunun nesi komik? Kaç yaşına gelmişsin bilmiyorsun. Yalnız yalından gelir sanırım ilkokulda öğretiyorlardı yazılışını."

Yüzünde eğlendiğini gösteren bir sırıtış meydana geldi ve elini uzattı.

"Tanıştığımıza sevindim. Ben Yalın." Göz kırptı.

Peki tamam bu kadar olmaz. Eli havada kalmış benimkini bekliyordu. Ben de elini sıktım ve kısaca "Esin" dedim. Sonra belirtme ihtiyacı hissettim "Kelebek değil."

Gülümsedi. "Tamam kelebek."

Gözlerini gözlerime kilitledi. O böyle gülümseyerek baktıkça başımı başka tarafa çevirmem zorlaşıyordu. Bir süre bakıştıktan sonra esen rüzgârın hissettirdiği soğukluk küçük bir titremeyle gerçek dünyaya dönmemi sağlamıştı. Yaptığım şeyi fark edip hemen başka yere çevirdim gözlerimi. Kar yağışı durmuştu. Bir an önce gitmem gerekiyordu çünkü biraz daha kalırsam hasta olacaktım ve yurtta hasta olmak istediğim son şeylerden biriydi. Hasta olursam çocuklarla yeterince ilgilenemezdim. Hem Allah korusun ya birine bulaştırırsam?

Sonra ellerimizi hâlâ ayırmadığımızı fark ettim. Hızlıca elimi kendime çekip görüşürüz tarzında bir şeyler mırıldandım. Başımı dik tutarak tekrar parkın çıkışına doğru yürümeye başladım. Bu sefer arkamdan gelmedi.

Tabii ki bu kadar kolay kurtulamamıştım. Şimdi de yanımda benimle yürümeye başlamıştı.

"Nereye gidiyoruz?"

Gidiyoruz dedi ya ne ara bu kadar samimi olduk?

"Ben evime gidiyorum." dedim 'ben' kelimesini özellikle vurgulayarak. "Senin nereye gideceğini bilemem. Ayrıca işin gücün yok mu tanımadığın insanların peşine takılıyorsun?"

"Az önce tanıştık ya kelebek ne çabuk unuttun?" Ve ukala sırıtışı yüzüne geri gelmişti.

Neyse çenemi kapatıp daha fazla uğraşmamaya karar verdim. Nasıl olsa sıkılıp giderdi.

Bakışlarımı yere odaklayıp adımlarımı hızlandırdım. Anında tempoma uyum sağladı.

"Anlat bakalım nerden geliyor bu dil bilgisi takıntın? Kitap kurdu musun yoksa yazım kurallarına özel bir takıntın mı var?"

Şimdi de kurt oldum iyi mi? Neyse plana devam gider birazdan zaten.

Cevap vermemem moralini fazla bozmuş gibi görünmüyordu. "Tamam sessizce yürüyelim o zaman." dedi.

Bir süre konuşmadan yürümeye devam ettik. İlk defa parkın yurda bu kadar uzak olmasından şikayetçiydim. Rüzgâr daha sert esmeye başlamıştı sanki. İncecik paltoma beni daha sıcak tutabilirmiş gibi sımsıkı sarındım ve ilkokuldaki çiçek olma pozisyonuna büründüm. Aynı anda rüzgâr Yalın'ın da dikkatini çekmişti heralde.

"Sen bu kadar ince montla üşümüyor musun?"

Yine cevap vermedim tabii ki. Dayan Esin sadece birkaç sokak sonra yurttasın.

Bu sefer yanıt alamamak kızdırmıştı heralde onu. Başım önde yürüdüğüm için aniden önüme geçmesini fark edemeyip ona çarptım. Öfkeyle başımı yukarı kaldırıp gözlerine zehirli oklarımı fırlattım.

"Çekilsene önümden ne istiyorsun?"

Bana doğru biraz eğilmesiyle fazla yakın durduğumuzu fark ettim. Parfümü onun üstünde çok dikkat dağıtıcıydı. Ferahlatıcı dağ çiçeklerinin toprakla karışık kokusu burnuma esiyor gibi hissettim. "Hayır ondan değil pahalı parfüm yüzünden" dedim içimden.

"Soruma cevap vermeni." dedi.

Refleks olarak bir adım geri çekildim. Kafam karışmıştı. Ne sormuştu ki? Ciddi bir şekilde yüzüme bakarken hatırladım ve biraz sertçe "Hayır" dedim. "Üşümüyorum."

Ve o anda hain rüzgâr yalanımı ortaya çıkarmak istercesine öyle bir esti ki iliklerime kadar titredim. Ona bakmadan yanından geçip gitmeye çalıştım ama izin vermedi. Beni yakalayıp yanına çekti sonra üzerindekini çıkarmaya başladı.

Gözlerimi büyüterek "Ne yapıyorsun be?" dedim.

Paltosunu çoktan çıkarmış bu soğukta kazağıyla kalmıştı. Ben daha karşı çıkamadan siyah paltosunu omuzlarıma bıraktı ve ben sıcak dağ çiçeklerinin içinde kayboldum.

"Hayır buna gerçekten gerek yok. Sen donacaksın." dedim. Ama soğuktan hiç etkilenmemiş gibi üzerinde kaslarını belli eden kazağıyla bana gülümseyen Yalın'dan gözlerimi alamadım.

"Hadi ama baksana bana bir şey olmaz kelebek. Seni soğuktan koruyalım da kanatların donmasın."

Ben bu kendini beğenmişliği ve kibarlığı karşısında yine şaşkına dönmüştüm.

"Teşekkür ederim" dedim gülümseyerek. Ve içinde küçücük kaldığım paltosuna sarındım.

Paltoyu üstümden çıkarıp atmadığım için rahatlamış gibiydi. Yürümeye devam ettik. Hiç konuşmadan. Ve sonunda yurdun demir kapısının önüne geldik. İşte küçüklüğümden beri kaldığım sonra çalışmaya başladığım yuvam, evim, yurdum: Özel Kış Bahçesi Çocuk Esirgeme Yurdu

Ben kapının önünde durunca Yalın bir şeyler söylemem için tüm dikkatini bana verdi.

"Evim burası işte. " Kısa ve öz.

"Yurtta mı kalıyorsun kelebek?" dedi. Gözleri anlayışlıydı.

Yok şu yandaki ağaç kovuğunda kalıyorum gibi kötü bir espri yapmadım tabii ki.

"Evet ve burada çalışıyorum." dedim.

Kaşlarını havaya kaldırınca "19 yaşındayım üç yaşımdan beri burada kalıyorum. Burayı benden iyi bilen yok o yüzden 18 yaşımı doldurunca beni burda işe aldılar." diye açıklama ihtiyacı hissettim.

"Tamam bu kadar bilgi yeter zaten büyük ihtimalle seni bir daha görmeyeceğim. Artık gidebilir misin?"

Gülümsedi ve bir şey söylemeden arkasını dönüp yürümeye başladı.

Bir anda anımsayarak arkasından seslendim.

"Yalın bunu vermeyi unutmuşum tekrar teşekkür ederim." diyerek paltosunu üstümden çıkardım.

Yanıma geri geldi, yaklaştı, kulağıma doğru eğildi ve fısıldadı.

"O senin bir daha yalnız kalmayacağının teminatı kelebek."

Etkilenmiş bir şekilde geri çekildim ve cevabını isteyen sıcak kahverengilere baktım.

"Adımı öğrenemedin ama en azından yalnız demeyi öğrenmişsin."

Kafasını sağa sola sallayarak sırıttı ve ben yurda girene kadar sırtımda bakışlarının ağırlığını hissettim.

Ben yazarken çok eğleniyorum umarım okumak da size keyif veriyordur. Bir dahaki bölümü lys den sonra yazıcam heralde. Bu bölüm hikâyemi okuyan ilk arkadaşım Selenay'a gelsin. Sağlıcakla kalın :)

Bankta Tek Başına (Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin