BTB_9

140 18 21
                                    

Bu bölüm, bir hikâye yazdığımı bilmeyen canım arkadaşım Sena için gelsin. Artık öğrendiğine göre yorumlarını bekliyorum Sena'cım ;) Resimde Esin var. Ben böyle bir elbise düşündüm, siz istediğiniz gibi hayal edin :) Hepinize iyi okumalar.

"Ben, bu şeyi giymem." dedim.

Benim odamdan çıkıp doğruca onunkine, hemen yandaki odaya, gitmiştik. Kızın o kadar çok kıyafeti vardı ki hepsini dolabına sığdıramamıştı. Kalan giysileri de yığınlar halinde valizlerinden bize el sallıyorlardı. Bu kadar çok kıyafeti olmasına rağmen Gizem, bir şekilde hepsini düzenli göstermeyi başarmıştı.

Odasına gittiğimizde benim fark ettiğim ilk şeyler, bunlardı. Gizem ise önce düşünceli bir şekilde bana bakmış, sonra da neşeyle gidip aklındaki kıyafeti alarak üzerime tutmuştu. Maalesef benim az önceki sözlerim üzerine kızın hevesi kursağında kalmıştı. Ama öyle çabuk pes edecek biri değildi. Onu ilk gördüğümde anlamıştım bunu.

"Bu şey dediğin, sadece normal bir elbise. Duyan da sana bikini falan giydirip o kılıkla yemeğe gitmeni istediğimi sanacak." dedi.

"Ben elbise giymem ki... Kot pantolon ve kazak, beni tanımlıyor. Elbiseyle kendimi rahat hissedemem. Olmadığım biri gibi görünmek istemiyorum."

"Mevlâna, diyorsun yani."dedi.

"Efendim?"

"Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol. Anladım ben ama sen anlamamışsın. Dış görünüşümüz bizim kim olduğumuzu belirlemez. Farklı bir kıyafet giyersen farklı biri olmazsın. Bu söz tamamen kişilikle ilgili, bizi biz yapan özellikler giysilerimiz değildir."

"Yani seni bir büstiyer ve mini etekle bir köye bıraksalar kendini tuhaf hissetmez misin?" diye sordum cevabını merak ederek.

"Evet, bu gerçekten garip olur. Ama tuhaf hissetme nedenim, artık kendim gibi olmadığımı düşünmem olmaz. Sadece, o ortamda söylediğin kıyafetlerle rahat edemem çünkü her an bir yerime böcek konacak diye tedirgin olurum." Söylediklerinde tamamen samimiydi. Aslında benim de küçük yaratıklardan pek hoşlandığım söylenemezdi. Özellikle örümcekler, gece kâbuslar görmeme sebep oluyorlardı.

"Peki, diğer insanlardan tamamen farklı giyindiğin için tüm gözlerin senin üstüne dikilmesinden de mi rahatsız olmazdın?" diye tekrar sordum.

Omuz silkti. "İnsanların giysilerimle ilgili ne düşündükleri önemli değil. Ne giyersen giy; önemli olan davranışlarınla, konuşmalarınla, etrafa sergilediğin tavırlarınla içinin dışının bir olmasıdır. Ancak öyle insanlara tamamen güvenebilirsin." dedi.

"Ama yine de elbise giymem için ısrar ediyorsun?" diye soru sorar gibi söyledim. Madem kıyafetler önemli değildi, neden bu kadar mücadele ediyordu ki benimle bu kız?

"Çünkü insanların ne düşündüğü zerre kadar umrumda değil ama kendi düşüncelerim gayet önemli benim için."

"Hani kıyafetler bizi değiştirmezdi?" dedim. Evet, şimdi kabul edecekti işte yanıldığını.

"Kıyafetler, kim olduğumuzu değiştirmez."dedi vurgulayarak. "Eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir." diye bir atasözüyle destekledi sözlerini daha iyi anlamam için. Belki de eşek şakası yapmak istemiştir.

Hemen kaşlarımı çatıp Gizem'in koluna bir tane patlattım. Bu sefer de eşeğe benzetilmiştim, yeter artık. Hemen eşekle ilgili aklıma gelen ilk atasözünü söyledim. "Eşek hoşaftan ne anlar."

"Hey, teşbihte hata olmaz." dediğinde koluna bir yumruk daha yiyen şahıs Gizem T., bu işin eşek sudan gelinceye kadar devam etmemesi için konuyla ilgili bir kelime daha etmemek üzere ağzını fermuarladı. Tabii, hemen sonra tekrar konuşmaya başladı ama güvenin bana, konuşmanın içinde bir tane bile eşek kelimesi geçmedi.

Bankta Tek Başına (Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin