BTB_4

138 33 11
                                    

Üniversite sınavları bitince üzerimden öyle büyük bir yük kalktı ki hemen yazmaya başladım :) Bu bölümü canım arkadaşım Selenay'a ithaf ediyorum. Umarım yakında tekrar görüşebiliriz.

Okuyucu sayısının artışı beni çok mutlu etti hepinize tekrar teşekkür ederim :)

Tik tak tik tak zaman hiç durmadan ilerlemeye devam ediyordu. Her geçen saniye biraz daha yaklaştırıyordu bizi ömrün sonuna. Bir sonraki gün hatta hemen sonraki an neler yaşayacağımızdan bihaber geçip gidiyordu günler, aylar, yıllar.

Biraz soluklanmak için bankıma gelmiştim. Parkın karşısındaki apartmanın önünde duran ambulansı izlerken bunları düşünüyordum.

Az önce sağlık görevlileri sedyeyle yaşlı bir teyzeyi getirmişlerdi ambulansa. Ne sorun olduğunu bilmiyordum. Konuşmalar bu mesafeden ayıramayacağım kadar iç içe geçmişti. Ama bir şey özellikle dikkatimi çekti. Teyzem her şeye rağmen mutluydu. Hatta gülümsüyordu onun için uğraşan insanlara. Dayanamayıp yardım etmek için yanlarına gittim.

"Geçmiş olsun teyzecim az önce ambulansı görüp geldim. Neyiniz var? Herhangi bir yardıma ihtiyacınız varsa ben hazırım. " dedim etraftaki diğer insanlara da bakarak.

Teyzenin baş ucunda ağlamaklı bir şekilde duran kişi (kızıydı herhalde) cevap verdi.

"Annem babamı kaybettiğimizden beri tam iyi olamadı. Şimdiyse ağrıları çok artmış. Kendi istedi 'beni hastaneye yatırın' dedi. Hatta artık zamanının geldiğini ..."

Konuşması hıçkırıklarıyla kesildi. Ben de destek olmak için gittim ve sarıldım. Diyecek bir şey bulamamıştım çünkü ne denirdi ki? Sarılmak hep iyi gelirdi.

Teyze bize bakıyor ve gülümsemeye devam ediyordu. Ben de onu hayretle izliyordum. Kızını yanına çağırdı. Ben de gittim ablanın yanında. Annesi kızının elini tuttu ve konuşmaya başladı. Zor çıkıyordu sesi.

"Güzel kızım benim. Bak şöyle bana. Neden ağlıyorsun bir tanem? Öbür tarafa gideceğimden korktuğun için mi? Merak etme bebeğim ben hiç korkmuyorum. Bu her insanın kaderi. Ne mutlu bana ki hayatımı dolu dolu yaşadım. Hayırlı üç tane evlat yetiştirdim. Abilerin de gelirler hastaneye onlara da söylersin tamam mı güzelim? Biz gideceğiz de dünya böyle genç nesillere kalacak. (beni işaret etti) Hayat böyle devam ediyor. İnşallah Rabb'im nasip ederse bir başka yerde Cemil'imin yanında huzurla dolu olacağım. Hadi gidelim artık kızım."

Bana döndü ve o güzel gülümsemesinden biraz da bana sundu. "Bir şey lazım değil kızım. Sen güzel yaşa yeter."

"Maşallah teyzecim ne kadar pozitifsiniz. Etrafa neşe saçıyorsunuz böyleyken bile."

"Ne varmış kız halimde gayet güzelim, sağlıklıyım. Bıraksan şimdi beni iki takım elbise bile dikerim." Bana göz kırptı ve sonra ambulansla uzaklaştılar.

Bir süre arkalarından baktım. Sonra yurda yürümeye başladım. Hangisi daha çok acıtıyordu acaba. Benim gibi neredeyse hiç hatırlamadan anne babasını kaybetmek mi yoksa böylesi mi? Sanırım az önceki durum çok daha zordu. Teyze için ve kızı için dua ettim.

Geri kalan yolda teyzeyi düşündüm. Ağlayarak geldiğimiz hayattan gülerek ayrılmak... İşte benim de istediğim buydu. O teyze gibi olabilmek. Her daim iyi bir insan olmak, çevreye mutluluk saçmak ve bunları yaparken içimin huzurla dolduğunu hissetmek.

Yurdun kapısından girerken çocuklar için daha çok çalışmaya karar verdim. Teyzenin dediğini yapıp güzel yaşayacaktım hayatı. Her anın tadını çıkartarak, her mutluluğu kovalayarak, belki de yarın aynı şeyleri yapamayacak durumda olacağımı kendime hatırlatarak... Yani biraz hayatı akışına bırakarak.

Bankta Tek Başına (Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin