Düşünmekten patlayacak kıvama gelen başıma sağlam bir ağrı girmişti. İçinde kaybolduğum kaygı labirentinden, annemin bana seslendiğini fark etmemle kurtuldum.
"Shin-yeol? Kızım neden yemeğini yemiyorsun?"
Çatalımla püre haline getirdiğim bezelyelere bakıp iç çektim. Tekrar anneme baktım, "Ben odama gitsem olur mu anne? Hiç iştahım yok."
Annem itiraz etmek için ağzını açtığı sırada babam, "Gidebilirsin bir tanem, acıktığında ısıtıp yersin sorun yok." demişti. Ona zoraki bir tebessüm sundum ve odama çıkan merdivenlere ilerledim. İkisinin konuştuklarını duyuyordum bu sırada.
"Neden izin verdin gitmesine? Belli ki bir sorun var, yemeden içmeden kesilmesini mi istiyorsun?"
"O daha on sekiz yaşında, elbette sorunları olacak. Yemek yemeye zorlayıp konuşturmaya çalışarak sorunu çözemeyiz. Bırak da biraz kendisiyle baş başa kalsın. Bana güven hayatım, böylesi daha doğru."
Annem genellikle sorunları çarçabuk çözüme kavuşturmak istediğinden babamla bu konuda ters düşerlerdi. Çünkü babam her şeyin zamana bırakılarak daha rahat çözüleceğini savunurdu.
Eh, benimse pek umurumda değildi. Kafam büsbütün doluydu.
"Jo Shin-yeol... Kız arkadaşım ol."
Şaşkınlıktan hareket edemeyip ağzım açık bir vaziyette kalırken öylece bakakaldım Hyunjin'in gözlerine. Doğru mu duymuştum? Bu bir nevi “çıkma teklifi” sayılmaz mı?
"İddiayı unut, bu uzun zamandır söylemek istediğim bir şeydi; ben sana arkadaş gözüyle bakamıyorum. O çocuk için üzüldüğün zaman berbat hissettiğimi fark edince anladım bunu. Seni, potansiyel bir kız arkadaş gibi görmüyorum; senden gerçekten hoşlanıyorum."
O bir cevap bekliyor ben ise ne diyeceğimi bilemeyip susuyordum. Neyse ki Kkami'nin havlamaları araya girmiş ve beni kurtarmıştı. Koşarak yanımıza gelip Hyunjin'in bacaklarına tırmanmaya çalıştı. Hyunjin gülümseyerek onu kollarına aldı. Ardından bana döndüğünde artık konuşmam gerektiğini anlayıp derin bir nefes aldım.
"Ben bunu biraz düşünmek istiyorum."
Yutkundu, yanakları pembeleşmişti ki benim de ondan pek bir farkım yoktu. İkimiz de utançtan yerin dibine girmek istiyorduk.
Onu ve Kkami'yi arkamda bırakıp parktan hızla ayrıldım.
Aslında Hyunjin'e düşünmek istediğimi söylemek sadece bir bahaneydi. Aklıma o an başka bir şey gelmemişti. Zaman gerekiyordu, çünkü öncesinde kendime sormam lazımdı.
Hyunjin'e karşı ne hissediyorum?
Ve hayatımda ilk defa sımsıcak bir kalple sevdiğimi zannettiğim Jisung'a karşı hislerim bitti mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brave and Nerd | Han Jisung
FanfictionÖğrencilerin "zeka" seviyelerine göre sınıfsal ayrıştırma yapan bir okul, notlara göre düzenli olarak öğrencilere sınıf değişimi uyguluyordu. Bu da öğrencilerin öğrenci gibi değil de bir yarış atı gibi hissetmelerine sebep oluyor fakat hiçbiri bunu...