Arkadaşlar oy verip yorum yapmayı unutmayalım
---------------------------------------------------------
Saatin sesi kulaklarımı korkunç bir şekilde dolduruyor. Tik-tak , tik-tak,tik-tak. Zaman bu kadar hızlı akar mıydı? Yoksa yavaş olan bizler miydik? Azrail başımızda zamanı bekliyor. Gelsin ve yanına alsın birisini. Süzülmek için , bir ışığın içine doğru süzülmek için sabırsızca bekliyor . Mutlu belki de . Benim için değil . İçimden dualar ve umutlar birbirine karışıyor , gözlerim akan yaşlardan ve dolmaktan etrafı bulanık görüyor. Tüm vücudum titriyor , Azrail belki beni sarsıyor ."Zamanı geliyor ,seninde gelicek . Güzelce izle . Bir daha bakmaya cesaretin ve zamanın olmaz " diyor sanki . Sesi sakin ama bir o kadar heyecanlı .
Onun heyecanı benim korkumdu. O ölürse ne olur diye düşünüyorum. Beynimde çarpan, dönen ve düşüp kırılan düşüncelerimi akıl sağlığım toplamaya çalışıyordu . Akıl sağlığım mı dedim ? Yok aslında . Durum öyle zor ve dakik ki , akıl sağlığını parçalara ayırıp kırılan düşüncelerini bu parçalarla düzeltmeni istiyor . Şu son üç günde Azrail'e değiyordu nefesimiz . Birbirine titremekten çarpan bacaklarım beni duvarın dibinde , bir köşeye sinmemi sağladı . Gözyaşlarım okşuyor yüzümü , ellerimi . Yanaklarımı kızartıyor, burnumu,yüzümü . En çok da gözlerimi . Yanıyordu . Gözlerim alevler içinde yanıyordu . Ben de alevler içinde yanıyordum. Mehmet de öyle . Herkes bir yangının içinde , herkes bir savaşta . Herkes bir yangının içindeki itfaiyeci , herkes bir yangının içindeki bir asker.
Bir de kibrit ile oynayan , iki toprak için kan akıtan kişi var. Katil . Herkesin hayatı ile oynadı . Hayat oyunlardan ibarettir , ana karakter oynasın diye . Peki benim hayatımın ana karakteri neden bir katildi ? Neden bizim hayatlarımızın üçüncü kişisi bizim yerimize oynuyor , oynatıyordu?
Nöbetçi hemşireler bir oraya bir buraya koşturup müdahaleyi yapıyordu. Ben ise kenara geçmiş buğulu gözler ile onları izliyorum . Bir yandan da yalvarıyorum ölmesin diye. Katil yeterince can almamış mıydı? Bunun için fazla genç değil miyiz ? Yine saat sesleri doldu kulağıma ama bu sefer tik-tak daha çok ' Zamanın tükeniyor ' der gibiydi . Ellerimi saçlarıma atmış, çekeliyordum. Başıma ,geçmeye yüz tutmuş ağrılar tekrardan bıçak saplanır gibi saplanıyordu. Buna da şükretmek gerekiyor . O bıçak karnınıza, sırtınıza veya başka bir yere de saplanıyor olabilirdi . Okul değil mi ? Okul , daha çok cehennem gibi . Kim bilir bunu yaşayan ne yaşadı da intikamını bu kadar ağır almak istedi ?
Kolumda bir ağrı vardı . Kafamı ağır bir şekilde koluma doğru çevirdim . Hemşire abla ,koluma yapmıştı bir iğne . Sakinleştirmeye çalışıyordu belki ya da delirmem için çalışıyordu . Ona anlam veremeyen , ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözler ile baktım .
"İyi olacaksın , birtanem . Saatlerdir orada duruyorsun kıpırdamadan. Az sonra öğrenciler doluşur buralara koridorda görmesin seni böyle . Mehmet iyi , bir kaç saate uyanır . "
Sadece bunları dedi bana , beni sakinleştirmeye çalışan gözleri , sesi ve gülümsemesi ile. Üstüm başım kandı. Mehmet'i kucağıma aldığım zaman onun üstündeki kanlar bana geçmişti . Gözlerim kapanıyordu ama ben havadaydım. Sakinleştirici vermiş . Gözlerimi zorlukla açtım . Bir baskı göz kapaklarımı zorla kapatıyor ben ise ona inat açmaya devam ediyordum . Kafamı kaldırıp baktığım zaman bir sedyenin üstünde yatıyordum.
Tek hatırladığım görüntüler telaş , korku ve panik ile kapıyı kırmak istercesine çaldığım revir odasının kapısıydı. Açtı bir korku ile kapıyı . Arkasında Azrail duruyor , ellerini öne uzatıyordu. 'çocuğu bana ver , benimle güvende ' der gibi uzatıyordu ellerini . Hemşirenin yüzüne baktım . Paniklemişti . Elleri ile bana sedyeyi gösteriyor belki de konuştu benimle ama ben duymadım . Kulaklarım uğulduyor , çınlaması yüzünden etrafımdaki her şeyi homojen gibi yapıyordu . Pürüzsüz . Ağzımdan zorla birkaç kelime döküldü . Ne dediğimi duyamadım . Sadece onu demem için cesaretlendiren iç sesimi duydum . O gece kendimi ve Azrail'i duydum .
"Mehmet bıçaklandı" gücüm sadece bu iki kelimeye yetti . Ağırlığı ise bu okuldan daha ağırdı . Sedyeye bıraktım ve diğer hemşire de geldi. Beni hafif ittirerek Mehmet'in başına geçtiler . Koşuşturmalar başımı döndürüyor , midemi bulandırıyordu. Kenara adımladım elimde olmadan . Çöktüm kenara . Gözlerimden akan yaşlar yangını söndürmek istiyorlardı. Hemşireler bana bir şey mi diyordu ? Sanmam, dediklerini duyamıyorum . Kulaklarım yangının içinde yanan hislerin çatırdamasından duyamıyorum . Gözyaşlarım beni dalgalı , hırçın denizlere sürüklüyordu. Bir yanda alevler düşüyor . Diğer yandan dalgalar vuruyor kıyıya , asla çarpışmıyorlar birbirlerine . Ortalarında amaçsızca duran bana çarpıyor hem ateş hem de dalgalar . Daha acı bir şey var , o ateşin içinde yananlar ve o dalgaların içindeki acı ve gözyaşı . Bu okulda ölenler yangına körük oldu , ardında bıraktıkları hırçın dalgalar oldu . Mehmet nerede mi ? Ortaya çekmeye çalışıyoruz , yanımıza , güvenli yere . Ama ölenler ve Azrail çok büyük uğraş sarf ediyorlar Mehmet'i kendi aralarına almak için . Azrail kötü değildi , asla değildi . Kurtarıyor belki de ölenleri .
Suçlu kimdi ? Katildi .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN KATİLİ
HorrorNormal bir sıkıcı okul gününde okulun düzenlediği iki haftalık ders çalışma kampı için sabırsızlanan Minel bir çığlık sesi ile okulda rehin alınır . Mükemmel bir plan ile kurgulanmış bu toplu cinayetin katili kim ? Ana karakterimiz Minel bu kaosta h...