31 Aralık 1945

91 12 0
                                    




31 Aralık 1945 - Pazartesi

Isabella çok gergindi. Bunca zaman bir çok tılsım, lanet yapmıştı. Hepsi iyi bile değildi üstelik. Tehlikeli, ölümcül... ama bu tılsım farklıydı.

Akromantula Tılsımı zordu, ölümcüldü, eskiydi. Ve hepsinden öte onun ilk göreviydi. Gizlediği, üzerine bir çok tılsım yerleştirdiği ufak bölmeye bakarken bile kalbi hızlandı. Tılsımın kusursuz olduğunu biliyordu. Onu çok zorlamıştı, tehlikeyi sürekli hissetmişti ama başarmıştı. Buna hem hırsı sebep olmuştu, hem de Tom'u memnun etme isteği.

Tom...

Isabella yutkundu ve sol kolundaki, annesinin ona verdiği saate baktı. Vakit yaklaşıyordu. Artık gitmeliydi.

Koltuğun kollarından destek alarak ayağa kalktı ve ufak bölmeye yöneldi. Eski yılın son saatleri yavaş yavaş akarken onun bitirmesi gereken önemli bir görevi vardı.

-

Knockturn Alley geceleri de en az gündüzleri olduğu kadar sessizdi. Yılın son karı ağır ağır düşerken bile, sokaklarında en ufak bir ses duyamazdınız.

Isabella'da bu sessizliğe adım uydurmuştu. Gölgelerden biri gibi hareket ederek yürürken, adım sesleri duyulmuyordu bile. Siyaha çalan lacivert kadife pelerinine sıkı sıkıya tutunarak ilerliyordu genç cadı. İleride, sokağın karanlığında gizli birisi daha vardı. Gölgelerden birisi değildi, gölgeler ona hizmet ediyordu.

Kadın yaklaştığında bir adım atarak kendini belli etti.

Isabella bu sefer irkilmedi bile. "Vaktinden önce gelmişsin."

"Geç kalmayı sevmem." pelerini yüzünü örtüyordu. "Bu senin içinde geçerli."

Isabella gülümsedi. Büründüğü karanlıklara rağmen, kırmızı dudakları gecenin içinde parıldadı. "Doğru söze ne denir?" ardından elini pelerinine soktu ama Tom "Hayır." diyerek onu durdurdu. "Burada değil."

Isabella kaşlarını çattığında, sonunda yüzünde bir ifade belirdi. Alaycı tavrına Isabella'nın merakı eklendi.

"Görevinin ilk adımı Tılsımdı, Isabella. Onu kullanmak ise ikinci adım."

Genç kadın ifadesini korudu ama kalbi heyecandan ve korkudan çarpıyordu. Tılsımı kullananın o olacağını hiç düşünmemişti bile. Tom yapacak ve kim için olduğunu bilmeyecekti bile.

Adamın yüzünde sorgulayan bir ifade vardı ama kararlıydı. "Öyle olsun." pelerinin kapattı ve ellerini önünde birleştirdi. "Kim?"

Ancak sorusuna bir cevap gelmedi. Tom kolunu ona doğru uzattığında konuşmadı, Isabella eldivenli elini sıkıca koluna sardı ve Tom'un cisimlenmesine izin verdi.

Knockturn Alley'den daha aydınlık ama sessizliği aynı bir arazide belirdiler. Isabella ayakları yere değer değmez elini çekti ve etrafına baktı. Tanıdık bir yerdeydiler ancak emin olamıyordu.

İkisi de pelerinlerini açmadılar. Kimse yoktu ama görünme ihtimallerini riske atmak istemiyorlardı.

"Burası?" Isabella ağaçlık alanda biraz ilerledi ve tek bir ışığı bile yanmayan ufak malikaneye baktı. Neden tanıdık geldiğini anlamıştı. Şaşkın bir ifade ile Tom'a döndüğünde yüzünden yine o sakin ifadesi vardı. "Bones evi?"

"Doğru."

Isabella bir adım daha attı ve elini yanındaki söğüt ağacına yasladı. Neden burada olduklarını biliyordu ama kim için olduğunu bilmiyordu. Tom kim olduğunu söylememeye kararlı gibi görünüyordu. Boneslar ona ne yapmış olabilirdi ki? Evdeki herkesi düşünürken tek bir isim Isabella'nın kalbini durduracaktı.

"Nicholas." diye fısıldadı. Fısıltısı duyulmuştu.

"Slytherin'e on puan Miss Smith." Tom'un alaycı sesi hemen yanıbaşından gelmişti. Kulağına fısıldamıştı ama sanki haykırmış gibiydi.

"Neden?" Isabella geriye döndü ve doğruca gözlerine baktı. "Ne yaptı?"

Onun sorgulaması Tom'un hoşuna gitmemişti. Bir adım geri çekildi. Yüzünde yeniden ifadesiz maskesi vardı.

"Özgür olmak istemiyor muydun?" evi gösterdi. "Bunun için önce zincirlerini kırmamız gerek."

Isabella eve baktı yeniden. Nişanlanacağı, buna zorlanacağı, yaşamasını bekledikleri yer burasıydı. Nicholas Bones. Haftalardır halası çabalıyordu, o karşı çıkıyordu ama bir yerden sonra...

"Özgür olmak istiyorum." diye mırıldandı. "Bana dayatılan kalıplara girmeyeceğim!" diye yineledi. "Beni zorlamalarına izin vermeyeceğim!" sesi konuştukça güçleniyordu. "Özgür olmak istiyorum."

"Ve bunun ilk adımı" Tom onu teşvik etti.

"Nicholas'tan kurtulmak." geriye döndü. Bu sefer korkusuzca gözlerine baktı.

Nicholas masumdu. O da en az Isabella kadar masumdu. Ailesi ne istiyorsa onu yapıyordu. Sakin birisiydi, sevecen, kibar... ve Muggle sever birisiydi. Onu öldürmek, acı çekerek öldürmek Isabella'nın canını acıtıyor ve ona acımasına sebep oluyordu. Ama bunu yapamazdı.

Tereddüt edemezdi. Acıyamazdı. Kimse onu düşünmüyordu o da kimseyi düşünmemeliydi.

"Tamam." dedi sakince. "Ben içeri giriyorum."

Tom sadece elini uzattı. Isabella tılsımı pelerinden çıkarıp dikkatlice onun avucuna bıraktı. "Sende mi geliyorsun?"

"Hayır, Isabella. Ben tek giriyorum."

"Ama-" anlamıyordu. "ben-"

"Sen görevini bitirdin. Bundan sonrasını ben hallederim." Şaşkındı ama uzun sürmedi. Neler olduğunu anlamıştı. Bu bir testti. Nicholas'ı onu test etmek için, vereceği tepkiyi görmek istediği için seçmişti. Isabella sınavı geçmişti. Tom'un güvenini kazanmıştı.

Bu onu hem sinirlendirmişti hem de tuhaf bir şekilde mutlu etmişti.

"Sana iyi şanslar demek isterdim ama ihtiyacın olmayacak." alayla güldü ve yeniden ormanın içine yürüdü. Sıcak bir duş alıp, güzel bir ateş viskisi ile bu geceyi unutmak istiyordu.

"İyi uykular Isabella."

Genç cadı pelerinin başlığını biraz geriye çekti. Cisimlenmeden önce derin bir nefes aldı ama sonra duraksadı.

"Tom?"

Eve bakan adam ona doğru döndü, tek kaşını kaldırdı. "Evet?"

"Doğum günün kutlu olsun." Bu sefer bir cevap beklemedi ve cisimlendi.

Tom Riddle, onun yok olduğu yere bakarken dudaklarında o gece ilk kez gerçek bir gülümseme vardı.

~~~

Biliyorum biliyorum, hep kaybolup geri geliyorum. Sırayla hepsine bölüm gelecek merak etmeyin. Sırada House of Slytherin ve Slytherin Prensesi var. Onlarda da görüşmek dileğiyle.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Beni Instagram ve YouTube üzerinden takip edebilirsiniz. Linkler profilimde.

Sevgilerimle,

Mells.

The Ocean And The ForestWhere stories live. Discover now