Borgin & Burkes'in zili bir kez daha çaldığında, içerideki üç adamın bakışları da kapıya döndü.
Yaşlı ve çirkin Caractacus Burke'un bakışları genç cadı başlığını geri itince ışıldadı. "Miss Smith."
"Mr Burke."
Tom'un bakışları tıpkı Alistair Rosier'ın ki gibi üstündeydi. Isabella ikiliye döndü. Gerginliğini oldukça derine itti. Alistair'i veya bir başkasını görmeyi beklemiyordu. "Alistair," dedi melodi gibi bir sesle. Dudakları güzel bir tebessüm ile şenlenirken, genç adam karşılık verdi. "seninle burada karşılaşmayı beklemiyordum."
"Isabella." Genç Rosier, saygılı bir selam verdi ve okul arkadaşına yaklaştı. "Ben seni burada görmeyi beklemiyordum." Burke'u tamamen yok sayıyordu. Tom ise ilgisiz tavırlarıyla, istenilen siparişi hazırlamakla meşguldü. "Aslında," Alistair sırıttı, "hiç görmeyeceğiz sanmıştım."
Isabella gülümsemesine karşılık verdi. Sitemle karışık imasına karşılık, Alistair'i bir yerlere savurmamak için oldukça büyük güç sarf ediyordu. "Bekar olan benim Alistair, senin ortalarda olmaman lazım."
Parmağında parlayan gümüş yüzüğe küçümseyici bir bakış attı ve tezgaha döndü. "Nişanlın nasıl?"
Tom'un dudakları da gördüğü şey bir gülüş müydü yoksa göz yanılsaması mıydı, o daha fark edemeden hepsi gitmişti.
Alistair cevap veremeden, neşeyle ellerini ovuşturan Burke'a döndü. "Halamın istedikleri hazır mı?" Tom bir cevap vermeden arka odaya geçtiğinde Caractacus Burke konuştu.
"Evet evet, arkada. Tom getirecek. Mrs Smith'in bir başka isteği var mı?" Isabella camın ardındaki siyah kolyeye bakarken cevap verdi.
"Hayır. Şuanlık yok."
"Evet efendim." Caractacus tekrar Alistair'e döndü. O yakıcı bakışlar sırtında dolanırken, Isabella raflarla ilgilenmeye devam etti.
Halasının yokluğunu fark etmesinden, onu dışarıda görecek olmasından dolayı gergindi. Son tartışmalarından ötürü, cezalıydı. Yaşı ne olursa olsun halası onu cezalandırmaktan geri durmuyordu. Üstünde baskı kurduğunu düşünmek Hepzibah Smith'e haz veriyordu.
Caractacus da Tom gibi arka odaya geçtiğinde Alistair yeniden cadının yanındaydı.
"Seni tanımasam kıskandığını düşünürdüm."
Isabella gülümsedi ve ona döndü. Eldivenli elini, tezgaha elini yaslamış olan Alistair'e yaklaştırdı ve yüzüğüne dokundu. "Dorothy Bliswick'i mi?" kirpiklerinin ardından, mavi gözleri ışıldayarak ona baktı. "Lütfen Alistair."
Alistair'in afallaması, Isabella'ya zafer tadını vermişti bile. Elini geri çekip saçlarını geri itti. "Benden bahsediyoruz."
Alistair Rosier'ın kahkahası küçük karanlık dükkanda yankılandığında Isabella'da gülümsedi. Bir Rosier'ın gülüşünün sizi etkilememesi gibi bir şey söz konusu değildi.
Tom odaya elinde paketlenmiş ürünle girdiğinde Isabella'nın gözleri ona kaymıştı ancak yeniden Alistair'e baktı.
"Evet Isabella," Tom'un getirdiği ufak paketi aldı ve pelerinin içine koydu. "senden bahsettiğimizin farkındayım."
Isabella'nın dudakları iltifatla kıvrıldı ancak Alistair'in çıkmadan önce Tom ile bir bakış paylaştığını kaçırmadı. Çok şeyin farkındaydı, çok şeyi biliyordu.
Ancak Alistair bir şey belli etmediğini düşünerek ona döndüğünde onun aksine Tom, Isabella'nın bir şeyleri sezdiğinin farkındaydı.
"Miss Smith."
YOU ARE READING
The Ocean And The Forest
FanficMavi yükseliyor, yeşil yayılıyordu. Gökyüzü kararıyor, yeryüzü sallanıyordu. Okyanus taşıyor, orman yanıyordu. Ve Isabella taht yolunda yürüyor, Tom gücüne güç katıyordu. Onlar bir bütün değillerdi. Onlar bir bütün olmaktan çok uzaktaydılar. Ancak y...