Latif
Maç biteli ve bizimkileri pon pon kız kesicem siz önden gidin diye kandırıp yollayalı bir saat olmuştu. Mimarlıkla yaptığımız maç sonrası belki naif parmaklım da izlemiştir de çıkışta yanıma gelir diye yalnız kalmak istemiştim ama ne gelen vardı ne giden. Üstelik sahada da tek tük insan kalmıştı.
Uzun bir dinlenmeden sonra gücümü toplayıp soyunma odasına gitmek için ayaklandığımda bileğime sancı girdi ve kalktığım yere geri düşmem bir oldu. Sanırım bileğimi sakatlamıştım. Sakatlandığını sıcağı sıcağına fark edemeyip şimdi göt gibi kalmak zaten tam benim yapacağım bir salaklıktı. Etrafıma yardım dilenir gibi bakarken bakışlarım maçta bana dik dik bakan çocuğun üzerinde durdu.
Bu çocuğu bir yerlerden hatırlıyordum ama nerden? Benim tanıdığım tek mimarlık öğrencisi naif parmaklımdı? Nerden hatırlayabilirdim ki? Ama sanki bu cüsseli kıvırcık saçlı çocu- hatırladım! Bu çocuk tuvalette çarpıp kaçtığım çocuktu! Altı üstü çarpıp kaçmıştım neden dik dik bakıyordu ki. Böbreğini çalmıştım sanki.
Omzuma dokunan elle irkilirken ani bir hareketle kafamı kaldırmam bir oldu. Elin sahibinin bana doğru eğildiğini fark edemediğim için kafalarımız çarpıştığında elin sahibinin kıvırcık saçlı cüsseli çocuk olduğunu anlamıştım. Hemen geri çekilirken cüssesine tezat oluşturan naif sesiyle "İlk defa birine yardım edeyim derken kafa yedim sanırım" dediğinde kıkırdayıp " Bilerek olmadı ya. Kusura bakma cüsseli kıvırcık"diyerek cevapladım onu. O ise derin bir nefes aldıktan sonra, "Cüsseli mi kıvırcık? Sahiden mi?" dedi kırgın gözleriyle bana bakarken. Altı üstü çarpıp kaçmış üstüne de cüsseli kıvırcık demiştim. Ne vardı kırılacak?
"Ben biraz patavatsızımdır kusura bakma, bir de geçen sefer için de çok özür dilerim. Öyle yapmamalıydım ama bir an öyle gerekti"
Az önce kırgınlıkla dolu gözleri bir anda çiçek bahçesine ev sahipliği yapan yeşile döndüğünde hayretle ona bakıyordum. Görünüşte bir tane vursa yerle bir olacağım cüsseye sahip bir çocuğun bu kadar naif olması alışılmış şey değildi. Bir kaç saniye sessizlikten sonra gülümsediğinde kısılan gözlerini fark edip ona bakmaya devam ettim.
O ise,
"Özür dilediğin için teşekkür ederim bu sefer aklın başına daha iyi gelmiş gibi. Bacağın ağrıyor gibiydi. İstersen koluna girip yardım edebilirim?" dediğinde kafamızı çarptığımız için aklımın başıma anca geldiğini ima etmesi pek hoşuma gitmese de onu onaylar biçimde kafamı salladım.
Kafamı sallamamla koluma girip nazikçe benimle yürümeye başladı. Ben ise daha önce bir kere gördüğüm bu çocuğu yan profilden çaktırmadan kesiyordum. Sanki maçı birlikte yapmamışız gibi forması tertemizdi. Kıvır kıvır olan saçları parlıyordu. İlginç bir şekilde tanıdık bir kokusu vardı. Hayır ter kokusu gibi değildi. Bana çocukluğumu anımsatan temiz bir koku gibiydi.
Kısa bir yürüyüşten sonra bankta oturan arkadaşlarımı ona gösterip beni oraya bırakabileceğini onların bana yardım edebileceğini söylediğimde "Emin misin? İstersen yardım edebilirim?" diye cevapladı beni. Ulan ne delikanlı çocuktu. Çok sevmiştim bu cüsseli kıvırcığı.
"Sorun değil eminim sıkıntı yok. Çok teşekkür ederim tekrardan cü-" duraksadım. "yani kıvırcık".
"Peki öyle olsun" dedi gülümseyerek.
Arkadaşlarıma doğru giderken kulağımda bir fısıltı duymamla durmam bir oldu.
"Ben de özür dilerim, senin hiç böyle biri olduğunu düşünmemiştim"
Kıvırcık saçlı çocuğun cümlesiyle şaşkınca ona döndüm. O ise hiçbir şey olmamış gibi beni tekrar yürütüp arkadaşlarıma emanet edip yanımdan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya Bu İşler Ne? (BxB)
Ficción GeneralYarı Texting ve BxB kurgudur. Ümit: Onu bunu bırakın da akşam bize gelin -Latif yazıyor- Evet Latifcim evde limonata var -Uygar yazıyor- Evet Uygarcım evde zencefilli gazoz da va...