Latif
Devrimle konuşmamızdan sonra keyfim yerine gelmişti. Oturduğum yere daha da yerleşip bizimkileri dinlemeye başladım. İçimdeki huzura o kadar yabancıydım ki yüzümdeki gülümsememi durduramıyordum. Bundan bir süre önce hiç görmediğim, kokusunu doya doya içime çekemediğim birinden hoşlanacağımı söyleseler götümle gülerdim ama şu an resmen onun varlığı sayesinde huzurlu hissediyordum.
Aptal sırıtmalarım bizimkilerinin dikkatini çekmiş olacak ki bir yerden sonra birbirlerini dürtükleyip beni gösterip gülmeye başladılar. Onların bu haline benimde gülmeye başlamamla eskisi gibi kahkahalarımız birbirine karışmıştı.
Halimize baktıkça daha da gülmeye başladığı halde konuşmaya çalışan Uygar yüzünden gülmemizi durduramıyor üstüne daha da gülmeye başlıyorduk.
"Hah-Lat-ahaha-if-ah-aş-ık-ahahaha-ol-ahaha-muş-ahaha hale bak-hahaah sorsan-ahahah play-ahah-boyum der-ahahah"
Gülmemi zar zor durdurup " Aşk mı bilmiyorum ama bana çok iyi geliyor be beyler" dediğimde Çağın yüzü bir anda dondu ve bana dönerek " Saçmalama be olum. Ne iyi gelmesi? İddiaya girdik altı üstü" dedi.
"İddia falan umrumda değil benim Çağ ya. Motorun için endişelenmene gerek yok ki"
Herkes gülmeyi bırakmış Çağla bana dönmüştü. Ümit kolunu Çağ'ın omzuna atıp " Salak mısın lan kardeşimiz uzun zaman sonra biri için bana iyi geliyor diyor sen hala iddia diyosun" diyerek gülümsedi.
Uygarsa "Aga be çok mutlu oldum senin adına be. Umarım karşılıklı olur mu denir ne denir ki ben bile heyecanlandım" deyip beni dürtüyor ve Yunus'a sen de bir şey desene der gibi işaret ediyordu.
Yunusa döndüğümde "Umarım karşılıklı olur kardeşim. Karşılıksız olunca canından can gidiyor insanın" dedi Ümit'in Çağ'ın omzuna attığı kolundan gözlerini çekmeden.
"Ulan iyi ki varsınız be. İlk sizinle tanıştıracağım yengenizi" diyerek sarıldım yanımdaki Uygarla Yunusa.
Çağa döndüğümde yüzünde zoraki bir gülümseme vardı. İddia için neden bu kadar içerlemişti ki. Kaç yıldır ilk defa bizimkilere açık açık böyle bir şey söylemiştim sonuçta.
Herkes yine telefonlara ya da ikili grup halinde konuşmalara döndüğünde Ümit durup dururken oturduğu yerden kalkıp Yunusun yanına geçmişti.
Şu an Devrim yoktu, bizimkilerin sohbeti sarmamıştı. Ben de oturmuş kaotik Yunus Ümit ikilisini izliyordum.
Bir anda Ümit Yunusa sarıldığında Yunus kadar ben de şaşırmış şekilde olan şeyi anlamaya çalışıyordum.
Ümit benim duyamayacağım şekilde Yunus'un kulağına bir şey fısıldadığında Yunus'un gözlerinden geçen parıltıları görmemek imkansızdı. Yunus'un gözlerinden geçen pırıltılar anlamsızca bana cüsseli kıvırcığı anımsattığında burnuma sanki yine koluma girdiğinde burnuma dolan kokusu gelmişti.
"Çağ ya geçen mimarlık fakültesiyle maç yapmıştık ya"
"Evet?"
"Orda cüsseli kıvırcık bir çocuk vardı"
Çağ duyduğu cümlemle kaşlarını çatmıştı.
"Ee ne olmuş o çocuğa?"
"Adını biliyor musun? O gün bana çok yardımcı oldu. Sen genelde tanırsın mimarlık öğrencilerini diye sana sorayım dedim"
Çağ kısa bir iç çekişten sonra gözlerimin içine derince baktı ve "Belki de adını zaten biliyorsundur?" dedi.
"Yok be olum nerden bileceğim. Tanımıyorum desene sen şuna"
"Haklısın, tanımıyorum kardeşim" dedi yanındaki Uygara dönerken.
Bir süre daha sohbet muhabbet ettikten sonra dağılmıştık. Eve giderken düşündüğüm tek şey ise Devrim'in nasıl göründüğü, nasıl koktuğu, nasıl güldüğüydü. Sanırım ilk defa bile isteye birine çekiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya Bu İşler Ne? (BxB)
General FictionYarı Texting ve BxB kurgudur. Ümit: Onu bunu bırakın da akşam bize gelin -Latif yazıyor- Evet Latifcim evde limonata var -Uygar yazıyor- Evet Uygarcım evde zencefilli gazoz da va...