Zehir, öngörülemez bir silahtır. Kanına karışır yavaşça, damarlarında gezer.Şanslıysan yarım saatte etkisini gösterir. Başına şiddetli ağrılar girer önce, sonra soğuk soğuk terlemeye başlarsın. Nefesin daralır, elin panikle göğsüne gider. Kalbin ise çoktan hızla dövmeye başlamıştır kaburgalarını. Sonrasında kasların kasılır, gözlerin kayar ve kalbin birkaç dakika içerisinde durmuş olur, muhtemelen.
Ama eğer şanssızsan, zehrin etkisinin ne zaman geleceğini bilemezsin. Hatta damarlarında zehrin dolaştığından bile bir haber olursun. Belki aylar, belki yıllar sonra gösterir etkilerini. Her gün daha da işler içine, daha bir sen olur. Fark etmezsin, kalbin durmaz ama kan yerine zehir pompalamaya başlar.
🪅
••••••••••
1. Bölüm : ''Ya batacağız, ya çıkacağız.''
Sağ elimdeki bıçağı sıkıca tutarken, sol elimdeki çatalla destekleyerek etten küçük bir parça kestim. Çatalı dudaklarımın arasına götürdüğümde Gökhan söze atıldı, ''Baba, ne zaman başlıyoruz?''
Dudaklarımın arasındaki çatalı yavaş hareketlerle geriye çekerken gözlerimi Akif Beye çevirdim, manevi babama. Sakin bir nefes verdi ve bakışlarını tabaktan çekmeden elindeki çatalıyla beni gösterdi, ''Sana dediğim işi hallettin mi kızım?''
Daha ne kadar dikleşebilirse o kadar dikleşti sırtım ve beynimden geçen bir karıncalanma hissettim, ''Hallettim baba, yarın açık artırmada olacaklar. İki tarafta aynı şeyin peşinde, ama alan mutlaka ben olacağım.'' dudaklarını nazikçe peçeteye silerken bıyık altından gülümsedi, ardından Gökhan'a döndü.
''İş onun Gökhan, sen geride dur.'' dediğinde Gökhan kaşlarını çattı, ardından her zaman yaptığı hatayı yaptı ''Ama baba, ben senin-'' sözünü bitirmesine izin vermeden ayaklanan babam işaret parmağını kaldırıp ona doğrulttu, ''Sözümü ikiletme Gökhan.''
Ardından tek kelime etmeden odasına çekildiğinde masada iki düşman bıraktı, ''Her şey senin yüzünden.'' kendi kendine mırıldanan Gökhan'ı duymadan rahatça arkama yaslandım. Masadaki şarabıma uzanıp küçük bir yudum aldığımda, yumruğunu masaya vurdu. ''Onun oğlu olan benim, ama gözü sadece seni görüyor!''
''On yıldır aynı kavgayı yapmaktan bıkmadın mı abiciğim?'' güldü bu rahat tavrıma ardından gözlerindeki saf nefretle bana baktı, ''Hayatımı çaldın.'' dediğine bu sefer ben güldüm. Ayağa kalkıp şarap bardağını masaya bıraktığımda, her hareketimi izliyordu.
İki elimi masaya yaslayıp ona doğru eğildim, ''Ben geldiğimde sen on beş yaşındaydın, o zamana kadar senden bir bok olmayacağını anlamış olmalı ki beni getirdi.'' sağ gözü seğirmeye başladığında derin bir nefes verip ellerimi masadan çektim, arkamı dönüp sakin adımlarla odama ilerledim.
Oldukça huzursuz bir uyku çekmiş olsam da, bugünün önemini hatırladıktan sonra bütün neşem yerine gelmişti. Bugün intikam oyunumun en önemli günüydü. Beni gözden çıkaran, yerimi başkasıyla dolduran herkes bu intikam oyunundan nasibini alacaktı.
Boy aynamın karşısında ellerimi saçlarıma attım ve sarı dalgalı saçlarımı özenle düzelttim. Üzerime giydiğim siyah dar elbise, vücut hatlarımı güzel bir şekilde belli etmiş; kalın bacaklarımın az bir kısmını kapatıyordu. Nihayet hazır olduğuma emin olduğumda saçlarımı omuzlarımdan geriye attım.
Masamın üzerindeki siyah çantamı alıp, odamdan dışarıya adımladım. O sırada Gökhan da karşı odadan çıkmıştı. Kafası hafif eğik, siyah saçları alnına düşmüşken kol düğmeleriyle uğraşıyordu. Hafifçe ona doğru adımladığımda topuklu ayakkabılarımdan çıkan sesle kafasını kaldırdı. Beni birkaç saniye tepeden tırnağa süzdüğünde çoktan dibindeydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAYİDAR | Gerçek Ailem
ChickLitGecenin karanlığında, ormanın derinliklerindeki o soğuk kulübeye iki tohum düştü. Kendilerine yazılmış olan kaderlerine kan ağladılar. Birbirlerinden ayrı düştüler, içlerinden biri yapayalnız kaldı. İki tohum serpildi, büyüdü. Biri el bebek gül beb...