9

9 5 2
                                    

Merhaba! Vize haftam olduğu için geçen cumartesi yayınlayamadım ama bu cumartesi de bölüm gelecekk. Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfenn!

.

.

.

.

.

Acımasız Güç 9. Bölüm

1 Hafta Sonra

Hayat zorluklarla, kötülüklerle ve oyunlarla dolu. İnsanın dostu da insan, düşmanı da. Yarasını saran da insan, yarayı açan da. Buna direnmemizin amacı nedir? Tam olarak şu; kocaman hayatımızın içinde bizi birkaç saniye olsun iyi hissettiren şeyler. Bu bir sevgili de olabilir, bir evcil hayvan da. Belki de cansız, herhangi bir nesne bile. Her insan farklı şeylerle mutlu olur, değil mi? Peki ya insan, mutluluğunu kaybederse ne yapmalı? Hiçbir şey olmamış gibi, yeni mutluluk kaynağı mı edinmeli? Bu "yeni" mutluluk kaynağı, eskisi gibi hissettirecek mi? Yapamazsa peki? Hangi yolu izlemesi gerekir? Çıkmazda hissediyorsa eğer, ölüm onun sorununu çözer mi? Kendi sorununu, kendisiyle birlikte yok eden insanın, çevresini ne gibi durumlar bekler? O kişi, sorununu yok etmeye kalkarken kendini soruna dönüştürmüş olmayacak mı?

Dün, dayanamayıp intihara girişen Kai'yi zor kurtardık. Vücudu perişan haldeydi. Vücudunun belirli kısımlarında kesikler, boynunu morartacak süre kadar tavanda asılı kalması sonucunda oluşan ip izleri... Hayat dolu olan Kai'yi ilk defa böyle görmek, beni daha kötü hissettiriyordu. Ama biliyor musunuz? Bir an bile kızamadım ona. Üzgündü, kırgındı, çaresiz ve sinirliydi. Aşkına kavuşmuşken başına geleni kabul etmek istemiyordu. "Ben onunla olmak istiyorum." diyerek saatlerce ağladı bana sarılarak. Yüzümüze karşı, onu kurtardığımız için bize küfürler etti. Hatta bana cam bir küllük bile fırlattı. Evinden kovdu, yumruklar attı. Yine kızmadım, kızamadım.

En sonunda kabul etti bu şekilde ne yaşanması ne de ölünmesi gerektiğini. Durumu aştıktan sınra Sehun, Kai ve ben Kai'nin evinde kalmaya karar vermiştik. Kai, her ne kadar duygularını üst seviyede yaşıyor ve yıkılmış olsa da "Kyungsoo bana 'Eğer bir gün beni kaybettiğinde mutsuz olursan ruhum bile yaklaşmaz yanına.' dedi" diyerek kendini avutuyordu. Evinin camından gökyüzünü izleyip geceleri onunla konuşuyor, iyi ve mutlu olduğunu söylüyordu. Yanına geleceğinden fazlasıyla emin bir şekilde, sanki onunla yaşıyormuş gibi davranmaya başlamıştı.

5 Gün Sonra

Kai'nin sevdiği şeyleri yaparak onu biraz olsun kendine getirmeyi başarmıştık. En azından artık biz zorlamadan yemek yiyor, su içiyor ve duş alıyordu. Bunun bizim sayemizde değil, Kyungsoo'nun ruhu sayesinde olduğunu düşünmeye başlamıştım. Üçümüz de devamsızlıktan kalmak üzereydik ve artık aksatmadan okula gitmemiz gerekiyordu. Bu durum yüzünden Kai kendini suçlu hissetmişti. "Artık birlikte okula gitmeliyiz, Kyungsoo sınavlardan kalırsam beni öldürür." dedi.

Ertesi gün okula gittik üçümüz. Bu olayın öncesinde sanki birbirimizi tekme tokat dövmemiş gibi, sanki hiç küsmemiş gibi Kai ile aynı evde 13 gün geçirmiştim. Bizim arkadaşlığımız böyleydi. Ölümüne kavga da etsek, birimize bir şey olduğu an arada duvar falan kalmazdı. Zaten bunun böyle olması gerekiyor, değil mi?

Chanyeol'ü cenaze gününden beri görmemiştim. Aklıma sürekli gelse de, bu durumdayken onunla görüşmek içimden gelmemişti açıkçası. Bir an içimden 'Sadece hayatının bir gününde var olan gizemli adam o.' cümlesi geçtiğinde kendimi reddederek başımı iki yana salladım. Onu düşündüğüm an içimde tuhaf bir duygu beliriyordu ve ben bundan sanırım rahatsızdım. Düşüncelerimden sıyrılıp sınıfa girmek üzere olan Kai ve Sehun'a doğru konuştum.

"Ben birazdan geliyorum. Geç kalmam, siz geçin sınıfa."

Beni onayladıklarında erkekler tuvaletine ilerledim. Telefonumu çıkarım rehberimde Chanyeol'ün kaydettiği numarayı ararken tanıdık olan büyük el hızla belimi kavrayıp beni kendine çekti ve sımsıkı sarıldı.

"Seni çok özledim, Baekhyun."

Sesini duyduğum an sebepsizce gözlerim doldu. Bu cümlesi o kadar fazla duygu yüklüydü ki, Chanyeol ilk defa duygusuz bir piç gibi konuşmamıştı. Onun da gözlerinin dolduğunu, hatta ağladığını fark ederken gördüğüm diğer şeyler kalbimi sızlattı adeta. Yüzünde, yüzünün tamamını kaplayan çapraz bir şekilde derin bir kesik vardı. Üniformasından görebildiğim kadarıyla boynu ve elleri de yara içindeydi. Ellerim titremeye başladı. Hemen durumu anlayıp ellerimi tuttu ve okşamaya başladı. Şaşkınlığım sürerken gözlerine baktım. Dudaklarını aralayıp çaresizce konuştu.

"Yalvarırım, beni sev."

9. Bölüm Sonu

.

.

.

.

.

Bir tık, bakın hani azıcık üzüldüyseniz Chanyeol'a, yorum bırakın msnfmsmf

Cumartesi görüşürüz!

Acımasız Güç | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin