0.1

69 9 18
                                    

===============================

Liya Arven Ateş

Karanlıktan korkmamanın bedeli ışığa maruz kalmak mı yoksa ışığa muhtaç olduğunu hatırlamak mı? Sensiz de yaparım dediğin şeye tekrar dönmüş olmak mı?

Beklediğin siyah ufka bakan nemli gözler, elemli bir acıyla kapandığında ne zamandan beri beklediğini bile bilmeyen bir sabreden gibiydim. Her zaman bekleyen, sabreden olmak bana ismimle bile bahşedilen birşeydi.

Liya.

Tek ismim bu değildi. Annemin ve babamın ayrı ayrı koyduğu isimler. Tabii otoriter babamın kendi istediğini yapıp benim ismime tek başına karar vermesi şaşılacak şey değildi. Annem bana kimliğime yazılmayan Karen ismiyle seslenirken, babam bana hep Liya derdi. Kimliğime yazılan Arven ismi ise ortak kararlarıydı ki, buna hiçbir zaman inanmamıştım. İkisi de bana hiç o ismimle seslenmezdi.

Çoğu kişi öyle bir ismim olduğunu bile bilmezdi. Daha önce oturup da etraflıca hiç düşünmemiştim. Zaten düşünmek de istememiştim. Babam annemin ölümünden sonra düşüncelerime bile müsaade etmeyen birkaç öğretmen yığınıyla beni baş başa bıraktığından beri en son ne zaman kendi fikirlerime sahip olduğumu anımsayamıyorum.

İçimde biriktirdiğim zehirli düşüncelere -her zamanki gibi- ara verip oturduğum koltuktan kalktım.

Yine beklemiştim. Yine gelmemişti. İsmini bile bilmediğim, sesini duymadığım,vücut dili ve mors alfabesiyle konuştuğum adam, neden artık gelmiyor  merak ediyorum. O gelmeyince eksik hissediyorum. Babamdan saklayabildiğim tek sır o. 

Benim gizli kahramanım.

Kabus gibi geçen geceden beni kurtaran sessiz kahramanım, yaktığı ateşle içimdeki yangını söndürmüştü. O günden bu yana geceleri halüsilasyon gördüm sanıyordum. Ama o gerçekten geceleri beni ziyarete geliyor, uyuduğum sırada beni seyrediyoru. Bazen uyur gibi yaparsam anlar, ufak bir mırıltı çıkarırdı. Numara yaptığımı anlasa da gitmezdi. Ama ben sabah olduğunu anlayamadan uyumuş olsam gitmiş olurdu.

Sıkıntılı bir nefes verip karşısına geçtiğim aynada kendime göz gezdirdim. Uykusuz kalmama rağmen göz altlarım şişmemişti.Bu en sevdiğim özelliklerimden biriydi.

Çevremdekilerin soracağı soruları duymama engel olan bir faktördü sonuçta.

Karışmış olan kumral saçlarıma, beyaz tenime ve yorgun gözüksede, makyaj ve gülümsediğim zaman belli olmayacak yorgun yüzüme baktım. Bakışlarım saçlarıma kaydı. Saçlarım "wolf cut" bir modeldi ve belimden iki karış üzerine kadar uzanıyordu.

Fiziğim güzeldi, kendimi seviyordum ve kendimde en sevdiğim şey gözlerimdi.
Annemin vermiş olduğu en büyük miras, bir çift mavi göz.

Aynada kendime bakmayı bırakıp banyoya geçtim ve duş aldım. Kısa bir duşun ardından dişlerimi fırçalayıp gargaradan sonra lanet yüz kremleri ve adını bile bilmediğim sıvıları suratıma sürdüğümde nihayet giyinme dolabımdan üzerime beyaz bir bluz ve altıma A kesim, dizlerimin üstünde biten lacivert eteği giydim. Saçlarıma çeki düzen verdikten sonra saati kontrol ettim.

Kahvaltı için 15 dakikam olduğunu görünce ayağıma diz kapağıma kadar uzanan beyaz çoraplarımı geçirip aynanın karşısına geçtim. İşim bitince saate bakınca kalan 3 dakikayı görüp gülümseyerek büyük salona indim.

Bay Gizem 'Karanlık Prensin Oyunları'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin