bulutlar her zaman saklanabileceğimi sandığım, kendimi güvende hissettiğim tek yer olmuştu ama şimdi bir gariplik vardı. bulutlar dışında kendimi birinin yanındada güvende hissediyordum, bulutların kıvrımları gözüme ne kadar güzel gözüksede gözümden yaş akmasına neden oluyordu. ben buydum, bazı insanlara göre depresif bazı insanlara görede iğrenç, özelliklede annemin göre iğrenç ve pistim...
elimi tutan gem ile göz göze geldiğimizde kalbimin ritminin değiştiğini hissedebiliyordum, bunun nedeninin ne olduğunu biliyordum, aşk. aşk acı bir gerçektir, çok can yakar. elimi gem'in elinden ayırmaya çalışırken göz temasını kesmemiştik, ellerimiz ayrıldığında yattığım pozisyondan doğrulup yanıma oturabilmesi için gem'e yer açmıştım. anlamamış gözlerle bana bakarken "yanıma oturabilirsin, bu yüzden burada değil misin zaten?" diye konuşmuştum. bir kaç dakika cevap vermeyip yüzüme baktıktan sonra yanıma oturmuştu, ellerini kucağında birbirine kenetlemişti, üstünde olan kırmızı tshirt'ü ona çok yakışmıştı aslına bakarsak ona her şey yakışırdı ama kırmızı rengiyle bir daha güzel gözüküyordu, sanki kırmızı için yaratılmıştı. gem'in "dün gece hakkında konuşmayacak mıyız?" sorusuyla düşüncelerimi bir kenara bırakmıştım. "ne konuşmalıyız?" diye sorduğumda salak rölüne yatıyordum, gem sinirlenmişe benziyordu ki birkaç dakika konuşmamıştı. yaptığımının onu sinir ettiğini anlayınca özür dilemek için utancımdan yere çevirdiğim yüzümü gem'e doğru çevirmiştim ki, gem "bunu!" deyip dudaklarıma yapışmıştı. şok içindeydim, bu gem'in beni ikinci öpüşüydü. yavaşça dudaklarımı emmeye başladığında bende gözlerimi kapatıp ona karşılık vermeye karar vermiştim. o gece olduğu gibi bir tutkuyla öpüşüyorduk gem yavaşça elini belime götürdüğünde beni resmen kedine doğru çekiyordu, hissedebiliyordum. bu durumu fırsat bilip gem beni çekerken onun kucağına doğru oturmuştum, ben bunları yaparken dudaklarımız hiç ayrılmamıştı hatta öpüşmemiz hızlanmıştı. gem, kucağında olan kalçalarımı kavradığında ağzımdan ufak bir inleme çıkmıştı, yavaşça boynuma inmeye başladığında tekrar inlememek için kendimi zor tutuyordum. *bir saniye! BİZ OKULDAYIZ* okulda olduğumuzu tamamen unutmuştum, irkilerek gem'i ittirip kucağından inmiştim, anlamamış, yanlış bir şey mi yaptığını soran gözlerle bana bakan gem'e "okuldayız!" cevabını verebilmiştim. çok utanıyordum, biz gem'le henüz arkadaş dışında bir şey değildik ama az kalsın okulda sevişecektik! gem'e bakmıyordum ama bana baktığını hissedebiliyordum, derin bir nefes alıp "fot biz neyiz?" sorusunu sormuştu, harbiden biz neydik? gem bana olan aşkını itiraf etmişti ve bende çok bariz gem'den deliler gibi hoşlanıyordum! peki bizi durduran şey neydi? bulutlar mıydı? tabikide hayır benim korkularımdı. ya gem beni bırakırsa? ya beni kullanıp atarsa? düşünceleri kafamda dönüp durduğu için onunla sevgili olamazdık, derin bir nefes alıp bu nefesin son nefesimin olmasını dilemiştim konuşmadan önce "arkadaş" diyebilmiştim kendimi suçlu hissederek yarı buçuk duyulan sesimle. gem'in verdiği nefes normal bir nefes veriş sesi değildi sinirlenmişti çok belliydi, bana bağıracaktı ama ben bu bağırmayı hakediyordum, şu anda beni burada öldürse bile gem haklıydı çünkü canını yakıyordum. tahmin ettiğim gibi sesini yükselterek "arkadaş ha? arkadaş fourth! siktiğiminin arkadaşları birbirleriyle öpüşmezler!" diye konuşmuştu ve haklıydı arkadaşlar öpüşmezdi hele okulda hiç öpüşmezlerdi ama korkuyordum beni atıp kaçmasından, bir daha gem ile konuşamayacak olmaktan köpek gibi korkuyordum. gözlerimden akan birkaç damla yaşla "korkuyorum gem, kahretsin! benide o kızlar gibi kullanıp atacağından ve seninle bir daha konuşamayacak olmaktan köpek gibi korkuyorum! anladın mı?" bunları söylerken gözlerimden akan birkaç damla yaş ağlamaya dönmüştü, yüzümü avuç içime almıştım ki gem ağladığımı göremesin. çok aptaldım göremese bile hıçkırık seslerimden ağladığım anlaşılıyordu. yüzümü kapatan ellerimde bir ağırlık hissettiğimde bu ağırlığın gem'in elleri olduğunu biliyordum, yavaşça ellerimi yüzümden çekerek kavramıştı. ben yere bakmaya devam ederken yavaşça diğer elini kullanıp yüz yüze gelmemizi sağlamak için çenemden tutup gözlerimizi birbirine değdirmişti, yavaşça ağzını aralayıp "fourth bunu kendine yapma, kendine acı çektirme! seni çok seviyorum kahretsin! seni çok seviyorum anladın mı? bu aklından geçen düşüncelerde haklısın çünkü böyle bir kişiliğim var ama sana söz veriyorum sana asla öyle bir muamele yapmam. sen benim için çok değerlisin!" bu cümleleri kurmuştu. çenemde olan eliyle gözlerimdeki yaşları silerken yavaşça yüzüme doğru yaklaşıp iki gözümüzde altına öpücükler kondurmuştu. cesaretimi toplayıp ona onu sevdiğimi ve sevgilisi olmak istediğimi söylemek istiyordum, ona gerçekten güvenmek istiyordum ki yaptım "seni seviyorum gem! bulutum olur musun?" dedim. yüzündeki anlamamış ifadeyle bana bakan gem "bulut?" diye sorabilmişti, "yani biricik, sevgilim demek!"diye ekledim. bulut kelimesi benim için biricik demekti, çünkü bulutlar çok narindi her zaman kırılmaya hazırlardı ve parçalandıklarında ise geri aynı şekli almaya, bu yüzden onlara biricik diyordum. gem yüzündeki tatlı tebessüm ile "bulutunuz olmayı kabul ediyorum fot bey!" demişti ve evet artık bir bulutum, biriciğim vardı. artık yanımdaydı ve bende onun yanında olacaktım...
"oha sen buralara gelir miydin be yazar?" dediğinizi duyar gibiyim ve evet arkadaşlar arada uğruyorum buralara🥲🥲