birbirimizin yüzüne bakıp sırıtıyorduk, bulutlar buluşmuştu, birleşmişti, ayrılmaya niyetleri yoktu. gem yüzündeki tatlı gülümsemeyi bölüp ayağa kalkmıştı ve elimi eline kenetleyip beni çekiştirmeye başlamıştı. yavaşça ayağa kalktığımda "seni kaçırıyorum, haberin olsun" deyip koşmaya başlamıştı. benide arkasından çekiştirerek sürüklüyordu, koşarken hiç konuşmadık vardığımızda hava kararmaya başlamıştı, gem'in evi okula uzaktı. koşarak geldiğimiz içinde akşam oluyordu. gem'in kapısının önünde durmuştuk, koştuğumuz için nefes nefese kalmıştık. derin bir nefes alıp konuştuğumda gem evin anahtarını cebinden çıkarıyordu "gem? niye buraya geldik?" sorduğum bu soruya karşılık olarak yanıma gelip kolumu yakalamıştı, kapıyı açtığında ise ikimizde tek hamlede evin içine atıp üstümüze kapıyı kapatmıştı. kapı eşiğinde birbirimizin yüzüne bakıyorduk, ne bakışmasıydı bu? gem beni niye evine getirmişti? ne yapacaktık ki burada? aklımdan geçen bu düşüncelerle gem'in üstüme doğru yürüdüğünü fark etmiştim. sırtımın duvara dayandığını hissettiğimde "gem, sarhoş musun? niye üstüme yürüyorsun?" diyebilmiştim, beni duyduğundan pek emin değildim. yüzüme bakıyor ve yaklaşmaya devam ediyordu, bu beni ne kadar korkutsada bir o kadarda heyecan veriyordu bana. gözlerimi kapatmış gem'in ne yapacağını bekliyordum, parmak uçlarının saçlarımda gezdiğini hissettiğimde için kıpır kıpır olmuştu, sanki içimde rüzgar esiyormuş gibi hissettim. olur ya yaz aylarında sıcaktan bunaldığımız günlerin gecelerindeki o hafif serin esintiler aynı onun gibiydi bu his, yakıyordu ama güzeldi. yavaşça ellerini çeneme indirdiğinde halen gözlerim kapalıydı, içimdeki rüzgara ses vermiştim. kolumu bile kıpırdatacak gücüm yoktu, belkide vardı ama gem beni güçsüz kılıyordu. yavaş dokunuşlarla yanağımı okşamaya başladığında daha fazla dayanamayacağımı hissetmiştim, o kendi esintileriyle beni kendine çekiyordu. ellerimi yavaşça gem'in beline koyduğumda irkilmişti, böyle bir şey yapmamı beklemiyordu. gözlerimi açmadan yavaş hareketlerle gem'in belini okşamaya başladığımda ikimizinde kendini tutamayacağından emin olmuştum, ellerimi yavaşça t-shirt'ünün altına soktuğumda duraksamıştı, suratıma bakıyordu "gem, yanlış bir şey mi yaptı" sorumu bitirmeme izin vermeden dudaklarını dudaklarımda hissetmiştim. öpmüyordu beni, dudaklarının sıcaklığında kasıp kavuruyordu, nefes almama bile izin vermiyordu. elleri kalçalarımda geziniyordu, beni kendine çekerken ayaklarım yerden kesiliyor ve tekrar yerle buluşuyordu. yavaş adımlarla boynuma inmeye başladığında kavradığı kalçalarımdan kucağına almıştı beni, bu da benim daha fazla heyecanlanmama neden olmuştu. yavaş adımlarla merdivenleri çıkarken dudakları yine dudaklarımı bulmuştu, o sıcak içimde fırtına estiren dudakları. yavaşça beni odanın kapısına yasladığında kapıyı açmaya çalıştığını fark etmiştim, yavaşça boynundaki bir elimi kapı koluna götürüp kapıyı açmayı başarmıştım. odaya girdiğimizde gem ayağı yardımıyla kapıyı itmişti, beni kucağından indirdiğinde göz göze gelmiştik. korkuyordum, daha bana aşkımı yeni itiraf etmişti, benide o kızlar gibi kullanır atar diye korkuyordum ve bu gözlerimdende anlaşılıyordu, gem bunu anlamıştı. yavaşça boğazımda parmak uçlarını gezdirirken "korkma güzelim bu gece sadece seni biraz seveceğim" demişti. bu sözlerden sonra korkum geçmişti çünkü bu seni benim yapmayacağım, bu gece seni biraz tadacağım demekti. onun olmayacaktım, bunun için daha zamanımız vardı. beni yavaşça yatağa yatırdığında üstümdeki t-shittten kurtulmuştu, boynumdaki dudakları göğsüme daha sonra karnıma iniyordu, karnıma inen dudakları kafamı geriye atmama ve ağzımdan iniltiler çıkmasına neden oluyordu. dudakları duraksadığında gem'i altıma doğru ittirip üstüne çıkmıştım, şaşırmış gözlerle bana bakıyordu. kalçalarımın erkekliğinin üstünde olması fikri bile beni deli ediyordu, yavaşça t-shirt'ünü çıkartıp odanın herhangi bir yerine fırlatmışım. sıcak nefesini boynumda hissettiğimde "gem, bırak birazda ben seni seveyim" diyebilmiştim. dudaklarımı boynunda gezdirirken, arada ısırıp canını acıtıyordum. cezası buydu, bulutları ağlatmanım cezası. göğüslerine indiğimde "fot, dur lütfen!" demişti, yanlış bir şey mi yaptım gözleriyle kafamı gem'e çevirdiğimde yüzü kıpkırmızıydı. elini yanağıma koyup "bebeğim dur yoksa kendimi durduramam!" demişti. aslında ne demek istediğini anlamıştım ama anlamak istememiştim, dudaklarım göğüslerinden ayrıldığında gem'in yanına uzanmıştım. biz biraz birbirimizi sevmiştik, elimin üstünde bir ağırlık hissettiğimde gözlerim kaymıştı, bakmadan edememiştim. tahmin ettiğim gibi gem'in eliydi "güzelim, sarılıp uyuyalım mı?" demişti. bu cümle beni küçük çocuklar gibi mutlu etmişti, kafamı istiyorum dercesine sallarken gözlerimin parıldadığını hissediyordum resmen, arkamı dönüp gem'in koynuma girmesini beklemiştim usulca. çok bekletmedi beni belime sarıldı ve kafasını koynuma koydu. uyumadan önce o mis kokusunu içime çektim, yorganlarına sinmişti kokusu deterjan ya da şampuan kokusu değildi, onun kendi kokusuydu ona biraz daha sokuldum sırf kokusu benimde üstüme sinsin diye "iyi geceler güzelim, seni biraz sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim" demişti, gülücüklerimin arasından konuşmuştum "iyi geceler gem, asıl ben sana teşekkür ederim" bu sözlerden sonra bir süre daha onun mis kokusuyla baş başa kalmıştım sonra gözlerim ağırlaştığını hissettim...
sen yaşıyor muydun be yazar? dediğinizi duyar gibi oldum. maalesef yaşıyorum😒😒😒