Joshua
Sabah çalan alarmla yavaşça gözlerimi açtım. Haftasonuna girmenin verdiği mutlulukla yerimde gerindim. Bugün Seokminle seramik kursuna gidecektik. Aynı zamanda ona hazırladığım kitabı verecektim. Tamda istediğim zamana yetiştirebilmiştim.
Sıcak yatağıma veda edip kendimi banyoya attım. Haftanın yorgunluğunu ancak bu şekilde atabilirdim. Ilık suyun altında mayışan kaslarımla üstümdeki yorgunluğun gittiğini hissettim. Bugün enerjik olmam lazımdı. Tüm günümü Seokminle geçireceksem enerjiye ihtiyacım olacaktı. Onun yanında yorgun durursam eminim ne yapar eder beni ikna eder ve planlarımızı iptal ederdi. Beni bu kadar düşüneceğini bilmem nedense kalbimin hızlanmasına sebep olmuştu.
Aklıma ne zaman Seokmin gelse böyle oluyordu. En basitinden aklıma gelmesine bile gerek yoktu onu görmem bile kalbimin hızlanmasına yetiyordu. Kalbimin neden hızlandığını anlayabiliyordum ama bu hisler beni korkutuyordu. Çünkü bu hisler yüzünden Seokmin'i kaybedecekmişim gibi hissediyordum. Onunla aramdaki bağın kopmasını istemiyordum. Bu yüzden hislerimi saklayacaktım ondan.
Hem hislerimin karşılıksız olma olasılığı da vardı. Bana o gözle bakmıyor olabilirdi ve bu ihtimal beni çok korkutuyordu. Kendimi bu konuda çok cesaretli hissetmiyordum.Suyu kapatıp hızlıca banyodan çıktım. Hazırlanıp Seokmin'i almam lazımdı. Önce beraber güzelce kahvaltı yapacaktık. Sonrasında da seramik kursuna gidecektik. Üstüme krem renginde bir gömlek altıma da kahverengi tonlarında bir pantolon giydikten sonra hızlıca saçlarımı düzelttim.
Onları da iki yana ayırdıktan sonra çıkmaya hazırdım. Telefonumu ve cüzdanımı da aldıktan sonra kitabıda almayı unutmadan ve tabiki de üstüme şişme montumuda giydikten sonra evden çıktım. Arabama binip kitabı torpidoya koyup unutamadığım adrese doğru sürmeye başladım.
Onu göreceğim için mutluydum. Daha dün görmeme rağmen onu göreceğim için içimde oluşan heyecana engel olamıyordum. Onun yanında gülümsemeden duramıyordum. Kendimi küçük bir çocuk gibi hissediyordum ve bu durumdan çok memnundum.
Geldiğim evin önüne arabamı park edip hızlıca arabadan indim. Adımlarım hızlı bir şekilde kapısına gitti. Yüzümdeki kocaman sırıtışla zile bastım. Ve basar basmaz pişman oldum çünkü ya hala uyuyorsa onu uyandırmak istemiyorum. Keşke çıkmadan mesaj atsaydım geliyorum diye.
Biraz daha bekledikten sonra açılmayan kapıyla omuzlarım çökmüştü. Belki de arabaya gidip mesaj atabilirdim ben geldim diye bu mantıklıydı bak. Tam arkamı dönüp arabama geri gidecekten açılan kapıyla hızlıca kafamı oraya çevirdim. Karşımda Seokmin'i görmeyi bekliyordum ama hayvanlı pijamaları karşımda duran bir Seokmin beklemiyordum.
Karşımdaki tatlılık dolu görüntüyle sırıttım. Uyumaktan şişmiş ve kızarmış yüzüyle ve kendisi kadar tatlı olan pijamalı halini zihnime kazımak için ona derince bakmaya başladım. Onun bu halini görmek beni çok mutlu etmişti. Bu an ve bu görüntü sadece bana özeldi.
-Günaydın Seokminie.
-G-günaydın Shua g-gel içeri üzgünüm kapıda kaldın.
-Sorun değil Seokmin.
Diyip içeri girdim. Burnuma gelen tatlı kokuyla kıkırdadım. Kokusu çok güzeldi. Kendisi gibi tatlıydı kokusuda.
-Sen geç içeri ben üstümü değiştirip geliyorum. Eğer çok açsan da mutfaktan istediğini alabilirsin. Sakın çekinme kendi evinmiş gibi rahat ol.
-Beraber yapalım kahvaltıyı o yüzden beklerim ben seni ve bu arada ev çok güzel kokuyor. Senin kokun sarmış tüm evi. Oysaki geçen geldiğimde bu kokuyu alamamıştım. O zaman oda kokusu falan mı kullanmıştın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Until I Found You ||Seoksoo
FanfictionJoshua ve Seokmin öğle vakitlerini beraber geçirirlerdi ve bunun sonucunda ne olacağını ikiside tahmin etmiyorlardı