0.4

243 18 85
                                    

Seokmin

Çalan iki farklı alarmla yerimden kalkmaya çalıştım ama belimdeki eller ve göğsümdeki kafayla tekrar eski yerime geri döndüm. Doğru dün gece film izlerken ikimizde uyuya kalmıştık. Elimi oynatabildiğim kadarıyla telefonuma uzandım. Yere düşürmeden hemen dikkatlice tuttum.
Saat sabahın yedisiydi. İşe gitmek için iki buçuk saatimiz vardı ama daha etrafı toplamam lazımdı. Bu yüzden telefonu yere bırakıp elimi Joshua'nın saçlarına daldırdım.

-Joshua hadi kalkalım. Daha kahvaltı yapmamız lazım ve hem etrafı toplamam da lazım.

-Tamam kalkıyorum Seokminie sadece gece çok güzel uyudum ve bu yüzden kalkmak istemiyorum.

-Ama işe gitmemiz lazım yoksa bende uyumak isterdim seninle.

Onaylayan bir mırıltı bıraktı ortama sonrasında da kafasını yavaşça göğsümden kaldırdı. Bir eli hala belimdeyken diğeri ile ise kendi saçlarını dağıttı. Uykudan uyanınca bile bir insan nasıl iyi görünebilirdi ki? Gözlerimi ondan alamıyordum. O karizmatik yüzü olsun o dağılmış saçı olsun her şeyi o kadar hoşuma gidiyordu ki anlatamam.

Joshua'nında bana bakmasıyla girdiğim transtan çıkıp hemen koltuktan kalktım. Vücudumdaki tüm kanın yüzüme çıktığını hissedebiliyordum. Koltuktan kalktığım gibi masada duran tepsiyi aldım ve mutfağa gittim. Bardakları ve tabakaları lavabonun içine bıraktım. Onları kahvaltıdan sonra yıkayacaktım.

Arkamı döner dönmez Joshua'yı kapı eşiğine yaslanmış bir şekilde bulmayı beklemiyordum. Bakışıyla tüm vücudum titremeye başladı. Nasıl baktığının farkında mıydı acaba çünkü çok güzel bakıyordu. Bakışlarındaki o yoğunluk beni yerime çiviliyordu.

-Seokmin banyo yapmam lazım ve sorun olmazsa bugün içinde kıyafet verebilir misin? Biliyorsun kıyafet konusunda bazı takıntılarım var.

-Sorun olmaz Shua,banyo içinse benim odamın karşısında da bir banyo var benim odamdakinden daha büyük sen oraya çık bende sana kıyafet ayarlayayım. Üzgünüm ama bugün bir tık renkli giyinmek zorunda kalacaksın.

-Senin kıyafetlerin olduğu sürece renkli veya renksiz inan hiç fark etmez benim için.

Diyip merdivenlere yönelmişti. Dediklerinin bende nasıl etki bıraktığını bilse bunları der miydi acaba? Kafamı sağa sola sallayıp odama çıktım. Ona olacak bir mor sweat ve beyaz pantalon çıkarıp yatağın üstüne bıraktım. Odadan çıkıp karşımdaki odanın kapısını tıklattım.

-Joshua kıyafetleri odama bıraktım başka bir şeye ihtiyacın olursa sormana gerek yok direkt odamdan al. Umarım duymuşsundur.

Diyip tekrar mutfağa indim. Kahvaltıyı hazırladıktan sonra giyenecektim bende. İkimizde hafif bir şekilde kahvaltı yapıyorduk bu yüzden hiç zorlanmadan kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Dilimlenmiş ekmekleri koyduğum yerden alıp tost makinesine attım. Sonrada kahve makinesini çalıştırdım. Mutfaktada masa vardı ama genelde bir şey izleyerek yemek yerdim. Kahvaltıyı ise bu masada yapardım işe geç kalmamak için.

Oradaki masaya birazcık peynir ve yağ da koyduktan sonra geriye sadece tabaklar ve çatallar kalmıştı. Ben tabakaları da koyarken tost makinesinin ötmesiyle hemen onları makineden aldım. Sıcaklığı gitmeden hızlıca yağ sürdüm ve tabaklara koydum. Çatallarıda yerleştirdiğim zaman geriye sadece kahveleri koymak kalacaktı.

Bardaklarıda hazırladıktan sonra mutfaktan çıktım. Kahvenin olması uzun sürüyordu bende o sırada üstümü değiştirecektim. Odama çıktım hızlı adımlarla. Joshua giyiniyordu yüksek ihtimalle çünkü ona hazırladığım kıyafetler yoktu yerinde. Gardırobumun yanına gidip kapağını açtım.Üstüme beyaz mavi çizgili bir sweat ve altıma da krem rengi bir pantalon aldım. Kafama da havaya hiç uymayacak şekilde bir kep taktım.

Until I Found You ||SeoksooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin