13| ÖLDÜ MÜ?

712 42 20
                                    

🎶Şarkı: Murat Boz- Üzüleceksin

Uzun zaman bölüm atmadığım için telafi etmek istedim ve uzuun bir bölümle buradayım shjdjd

Bir oy ve yorumunuzu alırım artık :)


Karargaha gelip kıyafetlerimi değişip üniformamı giyindim. Saçlarımı ördüğüm sırada kapı çaldı.

"Gel!" dedim kapıya doğru. İçeri giren asker "Komutanım, albay sizi çağırıyor." dedi, kafamı sallayıp odadan çıktım. Albayın odasının önüne geldiğimde kapıyı tıklayıp içeri girdim.

"Üsteğmen Gökşin Aslan, emredin komutanım!" dedim selam verip.

"Otur Gökşin," dedi, dediğini yapıp oturdum suratında bir sıkıntı vardı.

"Kötü bir şey mi oldu komutanım?" diye sordum. "Oldu Gökşin, baban..." deyip durdu. Kalbim küt küt atıyordu.

"Ne oldu babama komutanım?" diye sordum. "Ölmemiş olabilir." dediğinde başımdan aşağı sanki kaynar sular dökülmüştü. Tamam, böyle bir ihtimali ben de kafamda kuruyordum ama komutanın ağzından duymak çok farklı bir şeydi. Kendim için kafanda kuruyorsun diyebilirdim ama şu an diyemiyordum.

"Nasıl, komutanım nasıl olur? Ben onun yerde yatan bedenini gördüm." dedim, gözlerim doluyordu. "Haklısın fakat baban olay yerinde ölmemişti, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti." dedi sıkıntılı bir sesle.

"Peki şimdi nerede?" diye sordum.

"Bilgim yok, bir şeylerden şüphelenip araştırdım. Hastanede yatan farklı bir hastayı babanın yerine geçirip kaçırmış olabilirler. Hatta olabilirler değil öyle yapmışlar, bu itlerin eli bu kadar uzamaz farklı biri var işin içinde Gökşin. Kim olduğu şu an meçhul ama bulacağız, üstlere bilgi verdim. Mezarını üç gün önce açtık, içindeki kişiyle babanın DNA'sı uymadı." Anlattıklarını soluk almadan dinledim, kulaklarım kalbimin sesiyle tıkanmış gibiydi. O an aklıma gelen kişi...

"Komutanım, babamı kaçıran kişi Çıyan olabilir mi? Bana bu konu hakkında bir kaç şey zırvalamıştı." dedim.

"Herkes olabilir Gökşin, şu Çıyan denen herifi daha sıkı araştıralım." dedi, başımı salladım.

"Bir şey daha var Gökşin ama bu timinle alakalı." dedi. "Timden seni çıkarabilirler Gökşin." diye devam etti.

"Neden komutanım?" diye sordum, ayrılmak istemiyordum. Bunu itiraf etmek zordu benim için, Deliler Timi'ne ihanet ettiğimi düşündürüyordu. "Tek göreve çıkacaksın, bu görev yıllar sürebilir. Bu sürede timin içinde olmayacaksın, görevden döndüğünde istersen yine aynı pozisyonda time gireceksin ya da sana yeni bir tim verilecek." dedi sıkıntılı bir sesle.

Yıllar sürecek bir görev, onlara o kadar alışmıştım ki yıllarca uzak kalmak zor geliyordu.

"Görev ne peki komutanım, ne zaman başlayacağım?" diye sordum. Sesim sertti, görev görevdir aksini düşünmek beni başarısızlığa götürecekti ve ben buna izin vermezdim.

"Görevi henüz sana açıklayamam, her an tetikte olmalısın. Ansızın çağrılabilirsin. Karanlık, şunu bilmelisin ki bu görev şimdiye kadar çıktığın hiç bir göreve benzemiyor. Çetin ama bir o kadar da tehlikeli. Ufak bir yanlışın tek senin değil, on kişinin ölümüne yol açabilir." dedi. Başımı salladım. "Bu kadardı, çıkabilirsin." diye devam etti. Ayapa kalktım, "Emredersiniz komutanım!" deyip odadan çıktım. O kadar kafam karışmıştı ki, koridorda ilerlerken Alparslan'ı gördüm, o beni farketmemişti hızlıca sağ tarafta kalan koridordan bahçeye çıktım. Bahçedeki banklardan birine oturup dağı izlemeye koyuldum. Bir süre sonra görüş açıma bir pamuk şeker girdi. Onu bana uzatan ele çevirdim bakışlarımı, Alparslan gülerek bana bakıyordu.

KARANLIK| ASKERİ KURGU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin