Genç kız üzerine giydiği elbisenin eteklerini avuç içinde sıkıyordu. Abisiyle konuşmasının üzerinden 1 hafta geçmişti şimdide Çağatay abisine istenecekti.
O gün yengesi Melek ile uzun uzun konuşmuştu Cansu abisi Çağatay'ın sevdasını anlatmıştı Cansu 'hiç hissetmedim abi emin misin sevdiği kız ben olamam' desede Nevzat beyin anlattıklarını anlattı Ertuğrul geceleri sessiz sessiz ağlayışlarını duydukça içi açıyordu genç kızın 'abi ben onu sevmiyorum nasıl olacak' dedi abisi en azından bi şans ver abicim dedi sonra Melek ve Cansu mutfağa girdi Melek 'Çağatay abiden iyisini bulamazsın iyi düşün hem okumana da yardım eder' dedi genç kız heyecanla yengesine döndü 'gerçekten okutur mu beni' diye sordu Melek 'eski kafalı birisi değil Çağatay abi hem o kadına ne kadar daha katlanacaksın Cansu 19 yaşına geldin daha dövüyor seni' dedi Cansu abisine önce Çağatay abi ile konuşmak istiyorum izin verirsen dedi abisi onaylayınca Ertuğrul Çağatay'ı arayıp çağırdı.
Cansu ve Çağatay mutfağa oturup konuşmaya başladılar. 'Seni seviyorum Cansu ömrümün sonuna kadar da severim ama seni istemediğin bir şeye zorlayamam 5 yıldır sen rahatsız olma diye bir kere doyasıya yüzüne bakmadım istemezsen yine bakmam sen mutlu ol yeter' dedi Cansu 'ben hiç fark etmedim bilemedim' diyebildi 'Senin gözün bende başka her şeyi gördü Cansu bana bir kere gülümsemen için neleri vermezdim ki' dedi genç adam Cansu gülümsedi genç adamın kalbi durmak üzereydi farkında mıydı acaba 'senden bazı isteklerim olsa kabul eder misin' diye sordu. Hemen kafasını salladı Çağatay Cansu tekrar konuşmaya başladı 'beni üniversiteye gönderirsin demi' dedi Çağatay 'istersen yarın gidip kaydını yaptırırız' diye cevapladı onu Cansu tekrar sordu 'kursa başlamıştım ama annem son olaylardan sonra bir daha göndermedi devam etmek istiyorum' dedi 'tabi devam edebilirsin ne kursu bu nerede' diye soru yöneltti bu sefer Çağatay 'el işi kursu örgü boncuk takı gibi' Çağatay kafasını salladı Cansu utanarak 'sen benim yıllardır Çağatay abimsin en azından nişana kadar abi demeye devam etsem' dedi Çağatay o dakika donup kaldı. 'Cansu ben seni çok mutlu ederim ama senin de beni istemeni istiyorum' dedi Cansu gülümseyerek 'senin sevgin bir süre ikimizede yeter sanki' dedi.İsteme oldu söz ve nişan için aynı günde karar verildi 1 hafta sonra yüzükler takılacaktı Nevzat bey hoca olduğu için nişan günü dini nikahlarının kıyılmasını önermişti Cansu'nun babası Salih bey başta tereddüt etsene Nevzat bey 'genç insan bunlar düğüne kadar el ele tutuşmak isterler bi düğünde bayramda dans etmek isterler çocuklarımızın ahiretini yakmayalım' demisti Salih bey düşününce mantıklı bulup kabul etti.
Ertesi gün sabah Cansu annesi Nevin hanım ve Melek Çağatay ile beraber nişan alış verişine çıktı Çağatay melek'e ' ben adetleri bilmem başımda bi ana da yok Cansu çekinir isteyemez ama sen ne eksikse onları al' demişti. Melek bu düşünceli adama minnetle baktı. Sonra Çağatay'ın dediği gibi Melek ne lazımsa aldı yüzükler alındı nişan evde olacağı için çok abartılı olmayan ama çok sadede olmayan bir elbise alındı.Cansu heyecan ve korkudan yerinde duramıyordu. Çağatay'ın ise içi içine sığmıyor ama endişesi daha baskındı. Endişeliydi çünkü hala Cansu'dan emin olamıyordu mutlu değildi bundan emindi ama mutsuz gibide değildi.
Yüzükler takıldıktan sonra sıra dini nikaha gelmişti Çağatay Cansu'nun kulağına 'eminmiyiz' diye fısıldadı Cansu'nun bedenini bi titreme almıştı bunu oda fark etmişti tam vazgeçmek üzereyken Cansu gülümsedi genç adam birazda olsa rahatladı.
Nikah için aşağı mahallenin hocasını çağırmışlardı. Nikah kıyıldı hoca Cansu'ya döndü mehir olarak ne istersin kızım diye sordu Cansu ne diyeceğini bilemez bir şekilde yanında oturan Çağatay'a baktı. Çağatay gülümseyip Ertuğrul'a döndü 'evde baskül var mı kardeşim' dedi. Herkes şaşırmıştı Ertuğrul kafasını salladı içeriden baskülü alıp geldi Çağatay Cansu'ya dönüp gülümsedi genç kız anlamadı ne demek istediğini Melek anlamıştı Cansu'nun kulağına eğilip 'gel hadi' dedi kalkmasına yardımcı oldu.
Baskülü gösterdi Cansu basküle çıkınca 'Melek 48' dedi Çağatay biraz kızmıştı ağzının içinde söylenmeden edemedi 'hiç mi birşey yemiyorsun' diye.
Hocaya dönen Çağatay '50 kilo yaz hocam' dedi. Cansu hemen itiraz edecek oldu ama ondan önce hoca 'emin misin oğlum bak ödeyemezsen büyük günahı var Allah korusun' dedi Çağatay 'büyük çoğunluğu hazır hocam geri kalanını da en kısa zamanda hazırlarım söz' dedi. Nikah kıyıldı herkes dışarı çıktı en son Melek çıktı çıkarken genç çifti içeride bırakıp kapıyı çekti.Cansu'dan
Başımı önüme eğdim ne yapacağımı bilemez bir şekilde ayakta duruyordum. Çağatay çeneme baskı yapmadan kafamı kaldırıp gözlerimizi birleştirdi.'Çok güzelsin.. Çok çok güzelsin yıllardır bakmaya utandığım yüzüne doyasıya bakmak. Saatlerce o güzel yüzünü izleyip sesini dinleyebilirim. Seni çok mutlu edeceğime yemin ederim. Asla pişman olmayacaksın.'
'50 kg çok değil mi kafayı yemiş olmalısın' dedim alakasız bir şekilde.' Dudakları yukarı doğru kırıldı.' Daha fazla dayanamayacağım.' dedi. Kollarının belime dolanması bir oldu. Sarılışına karşılık vermek istesem de veremiyordum.
'Sen düşünme şimdi bunları. Senden şimdilik bir beklentim yok. Senin bana gülümsemen bile çok değerli benim için.' Cebinden çıkardığı tektaş yüzüğü parmağıma taktı. Dudaklarını yüzük olan elimin avuç içine bastırdı.
'Yarın beraber kahvaltı edelim ardından senin okul kaydını yaptırırız olur mu güzel karım.' dedi. Hevesle başımı sallayıp ' olur ' dedim. Artık hem nişanlı hemde dinen evli bir kadınım.