Sanki mümkünmüş gibi kaşları daha çok çatılırken hiç lafı dolandırmayıp " bizimle geliyorsun" dedi. Işte bu fazla açık olmuştu .Aptal mıydı bu adam öylece onunla gideceğimi mi sanıyordu.
" Kuzey Amerika başbakanı Derek lorey seni istiyor" derken gözleri gözlerimden bir an olsun ayrılmamıştı.Zehir yeşili içime işlemiş acımasız buharlarını hükmüme sunmuştu.
.......
Dudaklarım belirli bir aralıkla açılırken tam ortasından şaşkınlığın kokusu yayılıyordu karanlık odaya. Koku bene ele geçirmişken yıllar sonra ilk defa afalladığımı hissediyordum. Her zaman sert , kontrollü duruşuyla insanları etkileyen ben uzun bir aradan sonra içimde ki duyguyu tıpkı yeni doğmuş saf , temiz bir bebek gibi kollarım arasında tutmuş sesini çıkarmamasını emrediyordum.
Sert ifademi tekrar takınıp zehir yeşili gözlere kilitledim bakışlarımı. Bir an bu kilit kelepçeleyi anımsattı bana onun zehir yeşiliyle benim kızıl gözlerimin bedbaht kelepçesi.
" Kimsiniz?"
En başından sormam gereken soruyu şimdi soruyordum onlara. Sorumun cevabını beklerken bir kaç tahmin yürütmek adına baştan aşağı süzdüm karşımda ki dört erkeği. Dış görünüşlerine bakılırsa sporla fazlaca yakın oldukları her hallerinden belli oluyordu. Geniş omuzları ,uzun boyları ve sert çehreleriyle buralarda sürekli devriye gezen siyahileri anımsatıyorlardı bana. Nitekim o köpeklerle aralarında ki tek farkın ten renkleri olduğu siyah bir mürekkebin bembeyaz bir kağıda dökülmesi kadar belirgin bir farktı.
" Ben Kuzey Amerika askeri istihbarat baş komutanı Akrep " dedi zehir yeşili bir kolunu kapı
Pervazına yaslarken.Asker denen o soysuzlardan olduğu öyle çok belli oluyordu ki zaten, şaşkınlığın tek bir harfini bile hissedemiyordum. Ifadesizliğimi korurken gözlerim diğer üçünü taradı. Onlarda yandaş solucanlar olmalıydılar. Evet askerlerin benim gözümde ki tek terimi solucanlardı. Tıpkı onlar gibi yerlerde sürünmeyi ve toprağa batıp çıkmayı hakediyorlardı. Onların layık olduğu tek şey buydu. Çamurlu topraklar.
" Ben de Karamamba "dedi mavi gözlü olan. Çok konuşmaktan ciğerleri patlamıyor muydu bu çocuğun ? " Ama sen bana kısaca kara da diyebilirsin güzelim sana ayrıcalık tanıyabilirim."
Tek kaşım havaya kalkarken yüzüme alaycı bir gülüş yerleştirdim. Zaten benim gülüşlerim ya alaycı yada buruk olurdu. Daha fazla ne olabilir ki içimde ki nefretten başka.
" Aslında sürüngen demeyi tercih ederim sana , uygun mudur ?" diye sordum.
Yüzünde ki sırıtış bir anlık kaybolurken bir kaç saniye sonra daha geniş bir şekilde yerini aldı.
" Kime sürüneceğime göre değişir " dedi bir yandan bana göz kırparken.
Tırnaklarımı avuç içlerime gömerken alaycı gülümsememi kaybetmeden kafamı küçük bir açıyla sağa eğip " cehenneme ne dersin ? Bence tam senin sürüneceğin bir mekan " dedim.Akrebin sol tarafında kalan araya girip gür bir kahkaha patlattı ortaya. Komik bir durum mu vardı burda ?Aptallar!
" Oğlum kara, tam senin dişine göre bir kadın !kaçırma " dedi gözlerini maviye dikerken. Ardından tekrar bana dönüp sağ elini salladı." Bende gölge "dedi bir yandan.
Ona gözlerimi devirip arkada kalan dördüncü askere çevirdim bakışlarımı. Geldiğinden beri konuyla hiçbir alakası yokmuş gibi gözlerini duvara sabitleyip varlığını silmeye çalışıyormuş gibi bir hali vardı. Kayıtsız duruşundan içinde fırtınalar koptuğu öyle çok belli oluyordu ki bir an kendime yakın hissettim bu asker bozuntusunu. Ama asker olduğu fikri beynime dolmaya başladığı an bu fikrimden vazgeçip ifadesiz bakışlarımı sürdürdüm. İlla ki bakışlarımdan rahatsiz olup bana dönecekti. Nitekim durum beklediğim gibi olmuş gözlerini sıkkınca gözlerime kenetleyip " Cellat" dedi. Tek kelimeydi herşey. Tek kelimeyle bile içinde ki fırtınanın dumanlarını ortalığa serip insanları kasıp kavurabilmişti. Yada sadece beni. Çünkü diğerleri bu sözü belkide binlerce defa duymuş ve olağan birseymiş gibi dönüp bakmamışlardı bile. Belkide bu adama içini görmek istercesine biri bile dönüp nasılsın dememişti. Fırtınadan uzakta bir sahil kentinde yaşamayı sürdürmüşlerdi. Onlara dokunmadığı sürece havaları hoştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Çığlığı#Düzenleniyor#
Science FictionSiz hiç bir ceylanın, peşinde ki kurt sürüsünü birbirine düşürerek avken avcı konumuna çıktığını gördünüz mü ? Ya da aptal bir kurtun kendini aslan zannetmesine şahit oldunuz mu ? Peki... Bir akrebin tüm kurtları haklayıp ceylana yataklık yapması...