Kalbimden vucuduma çığlık çığlığa pompalanan gerginlik had safhadaydı. Her ne kadar ifadesiz yüz ifademden bunu saklayabilmeyi başarsamda vucut dilimde oldukça zorluk çekiyordum. Evet belki öyle herkesin anlayacağı belirtiler yoktu ama buradakilerin ne tür bir eğitimden geçtiğini bilmediğinden emin olamıyordum.
Yanımda akreple birlikte yemekhane kapısına doğru yürüyordum ve o kapıdan geçtiğim an içimde ki nefreti yok sayarak insanlara biraz daha sıcak davranmam gerekiyordu. Askerler... Onlar benim gözümde solucandan farksızken şimdi onlarla birlikte oturup yemek yiyecektim. Hemde üzerimde çuval gibi duran kıyafetlerle. Acaba kıyafetlerin akrebe ait olduğunu anlar mıydılar? Onu burada üniforma dışında görmüşler midir ? Eğer anlarlarsa işim hiç kolay olmayacaktı. Onların gözünde berbat bir imaj çizecektim ve bu oyuna eksi birle başlamış olacaktım.
Yemekhane kapısından sessizlikle içeri girerken sakin ol dedim kendi kendime. Sen bunu başarabilirsin.
Bizim sessizliğimize karşın yemekhanede büyük bir uğultu vardı. Kapıdan içeri girdiğimiz anda bizi farkeden herkes gözlerini kırpıştırıp gerçekliğini sorguluyordu. Aslında haklılardı onların tarafından bakınca. Baş komutanları yanında kendinden beş beden büyük kıyafetlerle yürüyen bir kızla içeri girmişti. Sıkıntıyla Dudaklarımı dişlemek istiyordum ama bunun aksine sırtımı daha çok dikleştirdim.
Akrep tüm umursamazlığıyla yemeklerin olduğu bölüme doğru yürürken bende onu takip ettim. Sanırım peşinden ayrılmamam en doğrusu olacaktı. Buradakiler sıradan insanlar olsaydı eğer bende onun gibi umursamaz davranabilirdim ama onlar nefret ettiğim solucanlardı ve ben aptalca bir hata yapmak istemiyordum.
Köşeden tabldotumuzu aldığımız sırada akrep kulağıma eğilip " sakin ol" diye telkinde bulundu. Tanrım bu kadar belli mi oluyordu? Şu an psikiyatri kişiliğimin yüzünü buruşturup ,utançla bedenimi terk etmek isteyeceğinden emindim. Bende aynı şekilde onun kulağına eğilip fısıldadım.
" Şey..belli etmediğimi sanıyordum bu kadar çok mu fark ediliyor?"
Yüzünde hınzır bir sırıtış olurken " yoo sadece seni denedim " dedi ve o an gerçekten yıkıldığımı hissettim. Tanrım resmen beni oyuna getirmişti ve ben bunu farketmeyerek oyununa bodoslama atlamıştım.
Sinirle dişlerimi sıkarken bunun intikamını daha sonra almayı kafama note ettim. Adi herif.Yemeklerimizi çabucak doldurup arka sıralara doğru yürüdüğümüzde üzerimizde ki bakışları umursamamaya çalışıyordum. Sakinliğimi korumam gerekiyordu.
Masalardan birine yaklaştığımızda gördüğüm kişi karşısında midemde asitimsi bir tat oluşmaya başladı. Lanet olsun mavi gözlü şeytan buradaydı ! O ve yaveri gölge ,bana el sallarken yanlarında oturan cellat yine bütün umursamazlığı ve boşvermişliğiyle yemeğini yiyordu.
Yanlarına daha çok yaklaştığımızda mavi sürüngenin sol gözünde bir morluk farkettim. Şaşkınlıkla ağzım açılırken gözlerim akrebi buldu. " Sen mi yaptın bunu ?" diye sordum.
Ne dediğimi anladığından emindim ama bana cevap vermemişti. Sadece suratında piç bir gülüş yerleştirmekle yetinmişti ki buda benim için cevap sayılıyordu.
" Sana onun cezasını kendim keseceğimi söyledim neden böyle birşey yaptın?"Yüzünde ki piç sırıtışını devam ettirirken " yapmasam içim rahat etmezdi " dedi." Ayriyetten sana bırakmayıp tam anlamıyla bir ceza kesmiş olsaydım şu an revirde yatıyor olurdu . Kısaca hala istediğin cezayı kesebilirsin benden sana tam teşekküllü izin"
Gözlerim hayretle açılırken " sağol ya " dedim." çok cömertsin gerçekten."
Kendini beğenmiş ukala. Tamam belki söylediklerinde haklı olabilirdi neticede hepsinin üstüydü ve bu onu en güçlü olan yapardı ama yinede ukalaydı işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Çığlığı#Düzenleniyor#
Science FictionSiz hiç bir ceylanın, peşinde ki kurt sürüsünü birbirine düşürerek avken avcı konumuna çıktığını gördünüz mü ? Ya da aptal bir kurtun kendini aslan zannetmesine şahit oldunuz mu ? Peki... Bir akrebin tüm kurtları haklayıp ceylana yataklık yapması...