Zaman ;bir atmacanın kanatları arasında süzülüp hızla akarken , insanlık günden güne daha da dibe batıyordu.
Acımasız kralların dudakları arasından çıkan her bir söz kan tükürürken , masumlar kaldırım taşlarına daha da çok sığınıyordu.Peki ya ben ve benim gibiler?
Yani araftakiler ne yapıyordu?Bir elini cehenneme bir elini cennete atmış onları birleştirmeye çalışıyordu işte benim gibiler .
Biliyorduk çünkü nasıl ki su iki ayrı elementin birleşimiyle bir doğa harikası olarak ortaya çıkmışsa yüzyıllar önce, şimdide cennet ve cehennemin birleşimiyle ortaya birşey çıkacaktı.Barış... Ortaya çıkacak olan mutlak tek şey oydu. Ne zalim kırbaçlarını kuşanabilecekti ondan sonra,ne de mahsun göz yaşlarının kurbanı olacaktı.
Eşitlik ve adalet... İşte tek istediğimiz buydu.
Belki şu anda bu söylediklerimi düşünen bir tek ben vardım ama biliyordum ki dünyanın birçok yerinde de benim gibi düşünen insanlar vardı. Bir düşünce asla tek bir insana özgü olmazdı çünkü. Nasıl ki cennet ve cehennem ,içinde bir çok insan barındırıyorsa, arafta onlar gibi birçok insanı barındırıyordu. Bunu biliyordum. Belki şu anda yalnızdım bu yolda ama şimdi veya gelecekte , geçmişte olduğu gibi bana benzeyen, benim gibi düşünen insanlar olacaktı. Aksi mümkün değildi.
Bir hafta... Tam bir hafta olmuştu bu solucan yuvasına geleli. Zaman öyle hızlı geçiyordu ki...
Çok çalışmıştım lakin bu kısa süre zarfında. Her gün düzenli olarak eğitimlerimi almış ,bu konuda iyi olabilmek için elimden gelenin kat ve kat fazlasını yapmıştım. Vucudum bunu bir işkence olarak algılayıp iflas etme aşamasına gelmiş olsa bile ruhum kancasını hayata saplamıştı. Çok değil sadece iki hafta sonra bu maratona alışacaktım ve ondan sonrası benim için çok daha kolay olacaktı. Sabretmeliydim.
Bir haftalık süre boyunca insanlarla olan diyaloğumuda az çok genişletmiştim. Askerler artık yavaş yavaş benim varlığıma alışmış hatta bunu benimsemişti bile. Elimden geldiğince nefretimi gölgeleyip onlara dostmuş gibi yaklaşıyordum her seferinde ama bu benim için tarif edilemez bir azaba dönüşmeye başlamıştı artık .Yüzlerine her baktığımda kusmak istiyordum ama bunun yerine gülücük saçıyordum onlara. Bu... Iğrençti.
Askerlerle kurmaya çalıştığım diyalogların yanı sıra komutanlarlada az çok bir diyalog kurmaya çalışıyordum ama bu zannettiğimden çok daha zordu.
Akrep...
Dövüş konusunda hayli ilerleme kaydetmiştim onun sayesinde. Henüz karşılıklı taktiksel dövüş aşamasına geçemesemde kum torbasıyla yakınlığım iyice artmıştı bu geçen zamanda. Bu hafta itibari ile yumuşak eldivenleri bırakacaktım akrebin söylediğine göre. Düşman hiçbir zaman beni hazırlıklı yakalamayacaktı ve ben hiçbir zaman eldivenlere sahip olamayacaktım. Çıplak ellede kum torbasına vuramayacağım için bundan sonra ellerimi bezle sarıp öyle kuşanacaktım dövüşe. Savaş ; üzerinde ki kıyafetleri yavaş yavaş çıkarıp kana bulanmaya hazırlanacaktı görüldüğü üzere.
Eğitimlerim dışında akreple çok fazla bir muhabbetim olmuyordu onun dışında. Genelde konuşmak yerine birbirimizi gözlemleme kararı almıştık içten içe. Sürekli gözlerimiz birbirimizin üzerindeydi ve bu çok tuhaftı. Genelde her zaman tek taraflı bir şekilde gözlem yapan ben , şimdi bir başkası tarafından mercek altına alınınca ne yapacağımı bilemiyordum. Aslında söz konusu akrep olunca ben çoğu zaman ne yapacağımı bilemiyordum doğrusu. Gözlerinin sürekli üzerimde olması , atışmalarımıza rağmen sürekli beni başkalarına karşı - özellikle kara ve gölgeye karşı- korumaya çalışması,ihtiyacım olan her konuda bana yardımcı olması...
Bunlar karşısında ne yapacağımı bilemiyordum ve anlık tepkiler verip kaçıyordum sürekli. Itiraf etmek istemesemde korkuyordum çünkü. Bugüne kadar hiç kimse cesaret edip gözlerini üzerime dikememişti benim. Sanki ruhlarını söküp alacakmış gibi inceleyeci olan bakışlarım insanları ürkütürdü çünkü.İhtiyacım olan herşeyi kendi çabalarımla karşılamış , karşılaştığım her sorunda da kendi kendimi korumuştum her zaman. Hiç kimse benim için ,herhangi bir talebim dışında birşey yapmamıştı bugüne kadar . Lakin bu adam benim ezberimi bozuyordu ve bu dehşet vericiydi benim için. Her zaman kontrollu , kendinden ve yaptıklarından emin olan ben ,onun karşısında ne yapacağımı bilemiyordum. Kara ve gölge gibi her fırsatta benimle uğraşıp üzerime gelse püskürtürdüm. Cellat gibi mesafeli, etliye sütlüye karışmayan biri olsa yine ne yapacağımı bilirdim ama o farklıydı işte. Bunun için ona karşı olan her hareketimde daha temkinliydim. Onu diğerlerinden daha çok gözlemleyip , çözümlemeleri üzerinde daha çok duruyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Çığlığı#Düzenleniyor#
Science FictionSiz hiç bir ceylanın, peşinde ki kurt sürüsünü birbirine düşürerek avken avcı konumuna çıktığını gördünüz mü ? Ya da aptal bir kurtun kendini aslan zannetmesine şahit oldunuz mu ? Peki... Bir akrebin tüm kurtları haklayıp ceylana yataklık yapması...