Sonra Sümeyye kafasını omzumdan çekip anlatmaya başladı. Anlattığına göre geçen yıl bununla uğraşan birkaç kişilik grup vardı bunları ele başları iri yarı uzun boylu Burak diye biriydi. Dün ona yazmış Sümeyye yazdığını sabah fark etmiş birkaç tane fotoğraf atıp altına bunları okul grubuna paylaşacağını söylemiş. Fotoğraflarda geçen yıllara ait yaptığı zorbalıkların fotoğrafları vardı bu kadar ileriye gideceğini hiç düşünmemiştim. Bunu yapacak kadar kendini bilmez olamazdı.
Sümeyye'nin son kelimesi "Korkuyorum" oldu Sümeyye'ye sarıldım ona "Korkmana gerek yok Biz ne günü burada duruyoruz? Hem şimdi daha önemli bir şey var Matematik sınavı" dedim oda " Teşekkür ederim Nazlı."dedi sonra göz yaşını silip ders çalışmaya devam ettik. Moral verme konusunda sanırım pek iyi değilim.
İşte o ders geldi matematik sınavı olacaktık. Heyecan doruktaydı. Acaba matematikten kalacak mıydık yoksa zeki öğrenciler gibi geçecek miydik? Kalbim çok hızlı atmaya başladı. Korkudan olduğunu düşünüyorum. Doğrusu sınavdan sonraki halini de merak ediyordum. Ben Kevser'in yanına oturdum Sümeyye de hemen yan sıramdaydı. Sınava başlamadan Kevser'e "Senden kopya çekebilir miyim?"deyip güldüm. Kevser'in kopya vermeyeceğini biliyordum. O canını verir kopya vermezdi. Bir süre sonra hoca geldi ve sınav kağıtlarını dağıtmaya başladı. Ben ve Kevser sınavlarımızı bitirmiştik. Sınav kağıdını hocaya teslim etmeden önce Sümeyye'nin kağıdına baktım hepsi bomboştu. Derin düşüncelere dalmış gibi görünüyordu. Büyük ihtimalle Burak konusu yüzünden. Kağıdın boş olduğunu görünce Bende sıranın altındaki yırtık Kağıt parçalarını alıp çözdüğüm soruları kağıda geçirdim ve Sümeyye'ye attım.Sümeyye de teşekkür edercesine başını salladı ve kağıdına geçirdi. 5-10 dakika sonra sınav bitti.
Son teneffüs Kevser ile ben kantine gidip bir şeyler içmek istedik Kevser bir şeyler yiyemeden duramazdı ama kilo da almazdı sanırım kevser'i bu konuda birazcık kıskanıyorum. Kantine giderken Sümeyye'yi de çağırmıştık fakat o gelmek istemedi Kevser bana kantine giderken Sümeyye'ye ne olduğunu sordu ona olanı anlattım ama aklımızda yapacak bir şey yoktu en ufak bir yanlışta fotoğraflar grubu atılırdı ve bu Sümeyye'yi çok üzerdi. Sevdiğim bir insan da benim yüzümden üzülsün istemezdim.
Kevserle birlikte kantindeki işimizi halledip sınıfa çıkıyorduk. Kapıdan içeri girdiğimizde orada Sümeyye'nin etrafında duran Burağın arkadaşları vardı Sümeyye'nin oturduğu sıranın masasınada Burak oturmuştu. Biz de hemen yanlarına gittik. Kevser "Ne oluyor burda?"dedi. Sümeyye ağlıyordu eşyaları da dağınık haldeydi. Kevser ile Burak orada biraz tartıştı Ben de Sümeyye'yi alıp cam kenarına götürdüm. Tam Sümeyye ile arkamızı döndük Kevser hepsini sınıftan postalamıştı. Racon Kevser yine iş başındaydı. Sonra Kevser de bizim yanımıza geldi ve Sümeyye'yi sakinleştirmeye çalıştık. Ona neden racon Kevser dediğimizi daha sonra açıklarım.
Son derse üçümüz de girmemeye karar verdik. Bahçedeki bankların birine oturduk. Sümeyye bize için döktü. Kevser de Sümeyye'yi güldürmek için saçma espriler yaptı. Sonra Sümeyye bana dönüp "Dünkü bahsettiğin oyun hakkında internette başka şeyler bulabildin mi?" diye sordu. Kevser de "Ne oyunu?" deyince oyundan ona da bahsettik. O da böyle bir oyunu daha önce hiç duymamıştı. ben de onlara"Hafta sonu bizde buluşalım hem oyun oynarız hem de eğleniriz." dedim yarın saat akşam 8.00'de anlaştık. Sabah hepsinin işi olduğu için anca akşam buluşabilirdik. Biz bunları konuşurken çıkış zilimiz çoktan çalmıştı. kızlar her zamanki gibi beni evime bıraktı.
Eve gelince Aklıma dünkü oyunu aldığım sakallı adam geldi oyun hakkında daha fazla bilgi almak için evden geri çıkıp dünkü sakallı adamı gördüğüm yere gittim. Fakat onu orada göremedim. Göremeyince karşıdaki bakkala sordum. Oda bana "Kızım bende o adamı sadece dün gördüm çok durmadı zaten belliki buralardan değil." dedi. Ona hak vermiştim. Teşekkür edip eve geri gittim. Yolda sınıftan arkadaşım olan Ulaş'ı gördüm. Ulaş kıvırcık saçlı hafif kilolu şakacı ve eğlenceli biriydi. Beni görünce merakla "Nazlı hala eve gitmedin mi ters giden bir şeyler mi var?" diye sordu. Ben de o an farketmiştim evden çıkarken çantamı bile çıkarmamışım. Ona dönüp "Her şey yolunda Sadece evden hızlı çıktığım için hiçbir şeyimi bırakmamışım sorduğun için de teşekkür ederim."dedim gülerek. Sonra evimin kapısına kadar birlikte geldik.
Eve gelince biraz dinlendim yarın gelecek arkadaşlarım için kurabiye ve kek yapmaya başladım böyle konularda pek yetenekli olduğumu söylenemezdi. Ilk önce kurabiyeyi hazırladım en son keki fırına verdim tam o esnada Kevser aradı onunla biraz sohbet ettik tam telefonu masayı bırakacaktım ki o an Ulaş yazdı. Onlada biraz konuştum vedalaştığımız anda Keki fırında unuttum aklıma geldi. Artık kek kalıbına güzel nefis kokan bir kek değil de kömür yığını duruyordu. Yine döndük en başa çeki tekrar hazırladım fakat bu sefer yakmadım.
Odama geçtiğinde çok yorgundum yatmak istiyordum ama yatmadan önce yatağın altında Duran o kutu oyununu çıkardım yani ruh oynunu. kutu çok ağırdı fakat arkadaşlarımla açmak istiyorum bu yüzden açmadan geri yerine koydum ve yattım.
Sabah olduğunda her zamanki gibi ailemle kahvaltı yapıp biraz yürüyüşe çıktım ailem ile ettiğimiz hafta sonu kahvaltını özleyecektim. Umarım yurt dışındaki iş iptal olur.
Yürüyüş yaparken bir binanın merdivenlerinde oturan Ulaş'ı gördüm mutsuzdu. "Nasılsın?" dedim titreyen bir sesle bana "İdare eder" dedi. Ulaş'ın ailevi sıkıntıları vardı. Okulda da bazen onu üzgün görünce soruyordum o da bana güvenip anlatıyordu. Ulaş'ın annesi ve babasını boşanmıştı. Annesi çok uzakta yaşıyordu ve Ulaş'ı istemiyordu babasına Ulaş'a bakmak zorunda olduğu için bakıyor gibiydi Ulaş'ın pek halini hatırını sormaz pek de ilgilenmezmiş. Tabii bunları Ulaş'ın anlattıklarına göre. "Bir şey mi oldu?" diye sordum oda bana her zamanki bildiği şeyler dedi ona birlikte yürüyüş yapmayı teklif ettim kabul etti. Hem birlikte yürüdük hem de sohbet ettik. Bu sefer ilk önce onu evine ben bıraktım. Sonra eve geldim. Zaman çok hızlı geçiyordu saat 6.00 olmuştu.
Zaman bir şekilde geçti saat 8 oldu Kevser ile Sümeyye geldiler. İlk önce biraz sohbet edip mutfağa geçtik mutfakta bir şeyler atıştırıp benim odama oyun oynamaya geçtik. Evde kimse yoktu annem ile babam bir iş yemeğinde Ablam da arkadaşlarıyla idi. Bu yüzden biraz garip hissediyordum. Her neyse oyunu yatağın altından çıkardım kızları uzattım. Onlar da kutunun Bu kadar ağır olmasına şaşırdılar. Çünkü oyunun boyu küçüktü. Oyunun kapağını açmamızla elektriğin gitmesi bir oldu. Kutunun içinden beyaz bir ışık odanın içinde süzülmeye başladı. Odanın içinde dolaşıyordu etrafımızda dönüyor bizi korkutuyordu. En son odanın penceresinden çıkıp gitti. O garip Işık çıkınca kutuda hafifleme oldu. Kızlarla biz birbirimize bakıyoruz ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Ne yapacağımızı şaşırmış vaziyetteydik. Elektrikler gittiği için mum yakmaya karar verdik ve etrafımıza 3 adet mum yaktık. Oyunun devamını kutudan çıkarmaya cesaret edemedik fakat içine baktığımızda 2 adet zar ve bazı kartlar gözüküyordu. Kevser kutudan kağıtları çıkarmamız gerektiğini ve ne yazdığını merak ettiğini söyledi başımıza en fazla daha ne gelebilirdi ki? Kağıtları çıkardığımızda kağıtların üstünde garip şeyler yazıyordu internetten baktığımızda ise böyle bir dil bulamadık. Kızlarla sohbet ettiğimiz esnada mumlar bir anda söndü ve eşyalar yere düşmeye başlamıştı. Kızlarla attığımız çığlıklar birbirine karışmıştı. Çok korkuyorduk. Böyle birkaç dakika bağırdıktan sonra Elektrikler geldi. Oda dağılmış vaziyetteydi. Biz kızlarla Birbirimize bakarken bir anda zile bastınlar gelen kimdi ki bu saatte?
...
2. Bölümünde sonuna geldik. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın.