2. TANIŞMA

3.5K 246 221
                                    

O sinema salonundan nasıl eve geri geldiğimi farkedemedim. Yaşam benim için anlamını yitirmişti. Ölümün ucuna gelmek aslında her şeyin ne kadar boş olduğunu gösteriyordu.

Eve gelene kadar bütün yol gözlerimden istemsizce yaşlar firar etmişti. Bütün gözlerin üstümde olduğunu bilmeme rağmen ağlamaya devam etmiştim.

Yaşamama izin vermesinin mutluluğu muydu bu yaşlarım? Yoksa izin vermesinin acısı mıydı? Hangisiydi gözyaşlarımın sebebi?

Yolda bir teyze bana neden ağladığımı sormuştu. Bense ona sadece bilmediğimi söylemiştim. Neden ağladığımı bilmiyordum. Yaşamama izin vermişti ama ağlıyordum.

Bilmediğimi söyleyince bana içten içe deli muamelesi yaptığını biliyordum. Kim sebepsizce ağlardı ki?

Normalde güçsüzlüğümü dışarıya yansıtan bir kız değildim. En azından bu, çok tanındığım Türkiye için geçerliydi. Fakat burada beni kimse tanımazken içimdekileri dışarıya vurmam için engel yoktu. Bu yüzden ağlamıştım işte.

Eve gelir gelmez kendimi büyük yatağıma attım. Evim beyazlarla döşeliydi. Beyaz bana içten içe yaşayamadığım çocukluğumu hatırlatıyordu.

Yaşayamadığım çocukluğumu şu an yaşamaya çalışıyordum.

Mesela ara sıra oyuncak alırdım, asla oynamasamda alırdım. Sırf göz yaşlarının içinde kaybolan çocukluğumu güldürmek için.

Odamın da en ufacık dekorlarını bile beyazlara büründürmüştüm. Beyaz içime huzur getiren bir renkti. İçten içe beni koruyan bir renk gibi geliyordu. Bilmiyordum sebebini. Veya biliyordum ama kendime itiraf edemiyordum. Bütün yaşamımı o olaya bağladığımı itiraf edemiyordum.

Kimseye değil, kendime.

Artık gözümde yaş kalmayınca ağlamayı kesip kendimi suya bırakmıştım. Çıktığım gibi beyaz yün bornozuma sarmıştım bedenimi. Artık ağlamıyordum.

Saate baktım. Partinin başlamasına yarım saat kalmıştı. Bugün gitmeli miydim partiye?

Gidersem hiç eğlenmeyecektim çünkü şu ruh haliyle eğlenebileceğimi sanmıyordum ama gitmezsemde içimi yiyip bitirecektim.

Kendimle baş başa kalınca aklımdaki düşüncelere pranga vuramıyordum ve bu da beni yiyip bitiriyordu. Hangisi daha kötüydü?

O partiye gidecektim. Kendimi eve tıkamak istemiyordum ama çıkarsam yine o katille baş başa kalabilirdim. Evde durmak bana iyi gelmiyordu ama dışarı çıktığımda arkamda birinin varlığını hissetmek istemiyordum.

Çelişkilerimle bir odada tıkanıp kalmıştım ve ellerimi parçalarcasına attığım yumruklara rağmen kapıyı açamıyordum. Çelişkilerime mahkumdum.

Yine düşüncelerim beni ele geçirmişken evde kalmak istemediğim için hazırlanmaya başladım.

Beni öldürecek olsa şu an yaşıyor olmazdım. Bu olayın beni eve tıkamasına izin vermeyecektim. Zaten kızlarda hiç kaçırmadığım partilere gelmediğimi görünce bir gariplik olduğunu anlarlardı. Onlara bu olaydan bahsetmeyecektim.

Hızlıca bornozumu çıkarıp üstümü giyinmeye başladım. Bugün aldığım elbiseyi es geçerek üstüme beyaz askısız bir crop, altıma da mini kot bir şort giydim.

Bugün bıçakla doldurulan boynumun boş kaldığını farkederek babamın tasarladığı gözlerimin rengi, safir ve pırlantalı kolyemi taktım.

KUMRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin