Bölüm 14

232 24 29
                                    

Tom'un beni bıraktığı koltukta öylece duruyordum. Tom mutfakta su içiyordu. Yanıma geldi ve yaklaştı. Çenesinden tutup kendime doğru çekip öptüm. Tom belimden tutup beni havaya kaldırdı. Tam o an içeriye Bill geldi.

"Ben de diyorum nerede bu iki gerizekalı. Ben bu sahneyi daha fazla izleyemeyeceğim. Yukarı odama çıkıyorum, iyi eğlenceler." dedi. Bill'in bu laflarına Tom'la beraber ufakça güldük. Bill üst kata çıktı. Tom beni taşıyordu. Merdivenlerden çıktı ve onun odasına geldik. Yatağa oturduğumda Tom'un telefonuna bir mesaj gelmişti ona baktım.

Sofia:
Tommmmmmmm!! Ne zaman geliyorsun? Okulda da göremedim. Bu akşam sözün vardı ama~ Bekliyorummm, acil gel!"

Ne? Bu neydi şimdi? Bana yaklaşan Tom'u durdurdum.

"Tom! Bu ne?" diyip mesajı gösterdim. Evet bu sefer bitti. Tom bir şey demeden dudağını ısırdı ve kaşlarını çattı. Gerizekalı.

"TOM BU NE?" diye tekrardan sordum. Ya cevap verecekti ya da cevap verecekti.

"Kayla, çok büyük bir hata yaptım. Lütfen beni affet."

"Tom, hayatımdan siktir git. Tamam mı? Siktir git."

"Kayla lütfen bekle!" Hızlıca evden çıktım. Kapıdan çıkarken arkamdan Bill, adımı bağırsa da onu görmezden geldim. Evime gelmiştim. Hiç bu evde de durmak istemediğimden hastaneye, annemin yanına gitmiştim. Annemin odasına girdiğimde bir doktor annemin yanında duruyordu.

"Siz Kayla hanım mısınız?" dedi nazikçe.

"Evet?"

"Annenizin hayati bir durumu yok. İyileşeceğini umuyoruz." Kafamı salladım. Doktor odadan çıkınca anneme doğru yaklaştım.

"Anne biliyor musun, Tom beni aldatıyormuş. Hani sen demiştin ya kızıma sahip çık diye, Çıkmadı. Yalan söyledi. Gözlerimin içine baka baka yalan söyledi." dedim. Beni duymuyordu biliyorum ama... Neyse işte.
————————————————————————————
Hastaneden çıkıp evime doğru gittim. Evimin kapısını açtım ve pijamalarımı giydim. Yatağıma yattım ve gözlerimi kapattım. Tam o an kapım çaldı. Rahat vermiyorlar kodumun dünyasında. Aşağı kata inip kapıyı açtım. Önümde Carter duruyordu.

"Selam." dedi. Kapımın önünde ne işi var lan bunun?

"Selam, bir sorum mu var?"

"Yok, sadece..."

"Sadece ne?" Bana yaklaşıp belimden tuttu. Beni öpmeye kalkıştı ama hemen onu ittirdim.

"NAPIYORSUN SEN LAN?" diye bağırdım.

"Beni istiyorsun biliyorum."

"HAYIR! SİKTİR GİT EVİMDEN!" diyip elimle kapıyı işaret ettim. Gerçekten insanlar delirmem için uğraşıyordu.

"Bak, ben özür dilerim. Konuşalım mı en azından?"

"Konuşacak neyimiz var ki?"

"Bak benden Olivia'nın abisi olduğum için nefret ediyorsan ben Olivia'nın öz abisi değilim. Ben de çok sevmiyorum onu. Ama ne yapalım, kader işte."

"Ya bir siktir git! Neyin açıklamasını yapıyorsun? Bana ne kardeşim? Defol git evimin önünden ya!" diye bağırdım. Kafasını sallayıp evden çıktı. Sertçe kapıyı kapattım. Dayanamıyordum, ama ne yapacağımı biliyordum. Hemen odama çıkıp telefonumu elime aldım. Babamı aradım.

"Alo?" dedim.

"Efendim kızım?"

"Ben Paris'e gelsem olur mu?" dedim kısık bir sesle.

"Evet, evet lütfen gel."

"Ama sadece annem iyileşene kadar."

"Tamam, olur. Uçak bileti için paran var mı?"

"Yok."

"Atıyorum o zaman sana para. Yarın için sabah 8e."

"Tamamdır, görüşürüz." diyip telefonu kapattım. Biliyorum bu kaçmaktı, sorunlarımdan kaçmaktı yüzleşmemekti ama, ne yapayım işte. Odama gidip yatağıma yattım. Sabah alarmım çaldı ve hemen valizimi hazırladım. Saat 7ydi. Hızlı olmam gerekiyordu. Hemen evden çıkıp bir taksi çağırdım. Havaalanına geldiğimde çok gergindim. Tom'u hâlâ seviyordum. Ama beni aldatmıştı. Uçağım için yapılan anonsu duyup hemen uçağıma gittim. Yerime oturdum ve uçak kalkarken müzik dinledim. Uçağım iniş yapınca otobüse bindim ve babamı aradım. Beni olduğum yerden alacaktı. Çok geçmeden gelmişti. Arabaya binip sohbet ettik. Eve gelmiştik. Misafir odasına eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Çok yorgundum. Keşke birisi gelip bütün eşyalarımı dolabıma yerleştirse. Aklıma anılarım gelmişti. Tokio Hotel'le olanlar.

Eşyalarımı sonunda yerleştirmeyi bitirmiştim. Salona gittiğimde abimi gördüm. Sıkıca sarıldım. Sonrasında babam geldi.

"Ee ben hangi okulda okuyacağım?"

"Benim okulumda." dedi abim. Kafamı salladım ve hepimiz koltuklara oturup sohbet etmeye başladık. Akşam olduğunda odama gittim. Telefonumu rahatsız etme modundan çıkardım. Tom'dan bir sürü mesaj, Georg'dan cevapsız aramalar, Bill'den mesajlar, Gustav'dan aramalar... En az sinirli olduğum, hatta hiç sinirli olmadığım tek kişi Gustav olduğundan onu geri aradım. Hemen açtı.

"Alo! Kayla sen nerdesin? Evine geldik yoksun her yere baktık yoksun. İyi misin?"

"İyiyim, iyiyim. Sadece Paris'e annem iyileşene kadar babamın yanına taşındım. Önemli bir şey yok." dedim.

"Ne? Ne demek bu ya? Neden bana haber vermedin? Neden bize haber vermedin?"

"Tom beni aldattı. Ona cevap vermeye gerek yok. Size de unutmuşum. Kusura bakmayın ama şu an kapamam gerek. Görüşürüz." diyerek telefonu kapadım. Yarın okulum vardı. Hemen uykuya daldım. Uyandığımda yüzümü yıkayıp makyajımı yaptım.

Bu kıyafetlerimi giyip kapıda abimi bekledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu kıyafetlerimi giyip kapıda abimi bekledim. Yanıma geldiğinde yürümeye başladık. Keşke Almanya'da kalsaydım. Çok özlemiştim eski günleri. Okula ilk adımımı attığımda yine herkes bana bakıyordu. Bu sefer yanımda Tom yoktu. Onları takmayıp sınıfıma gittim. Hiç bir arkadaş bulamamıştım.

NERDESIN? - TOM KAULITZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin