|5| Tanrı'nın hediye ettiği çukurlar

80 17 35
                                    

Bölümü okurken, arkada da şarkı çalınması sizce de hoş değil mi? Bu yüzden bu bölümü okurken bu şarkıları dinlemenizi rica ediyorum.

Cigarettes After Sex - K.

Cigarettes Afrer Sex - Cry

:)

"Hazır mısın asker." diyor başkumandan. Kafamı sallıyorum. Bugün şehire inecek ve bir gece de olsa annemde kalacaktım. Bu yüzden sevinçliydim. Heyecanım artıyor. Kalbim gümbürdüyor. Pekâlâ, başkumandanın da fark ettiğini görüyorum. Gülümsüyor bana ve aralıyor dudaklarını.

"Heyecanlısın asker." diyor. Utanıyorum ve eğiyorum başımı. Elini omzuma atıp sıkıyor bir abi edâsıyla. Sonra ciddileşiyor sesi.

"Ne alacağını biliyorsun değil mi asker?" diyor. Başımı kaldırıyorum ve sallıyorum.

"Pekâlâ, gidebilirsin o zaman." diyor akabinde ekliyor.

"Aman dikkat edesin, düşman asker çıkabilir her an, silahın her daim yanında olsun." diyor.

"Emredersiniz efendim." diyor ve selam veriyorum. Bana yol veriyor önümdeki askerî araca binmem için. Tekrardan asker selamı verip biniyorum, önümde çalışır vaziyette olan askerî araca. Ve yola çıkıyoruz. Bir gece de olsa annemi görebileceğim, geçen ki gün, pek hasret gidermemiştik, lâkin şimdi doya doya annemin güzel kokusunu soluyabilir, başımı okşamasına izin verebilirim. Pek tabii en önemlisi Teğmen Jeon ile buluşacaktım. Onun için de pekâlâ heyecanlıyım.

•••

Varıyor askerî araç annemin evinin önüne. Arka tarafa bıraktığım tüfeğimi ve miğferimi alıyorum ve şoför vasıtasıyla gelen, benim gibi rütbesiz piyade askere gülümseyerek bakıyor, iniyorum. O da bana gülümsüyor pek tabii.

Kapının önüne gidiyor ve çalıyorum tokmağı. Biraz bekliyorum, sonrasında kapı açılıyor ve annemin güzel yüzü çıkıyor karşıma. Ne de çok özlediğimi hissediyorum. Bir kaç gün geçti onu görmemin üzerinden, ama işte özlüyor insan. Sabah, ona veda edemeden gitmiştim ve pişman olmuştum doğrusu, gerçi şafak dahi sökmeden çıkmıştım evden ve annem uyuyordu o sırada. Kıyamadım onu uyandırmaya.

Annem beklemiyor olacak ki, önce duraksıyor, akabinde kaşları havaya kalıyor ve çok geçmeden gözleri dolu dolu oluyor.

"Yavrum," diyor ağlamaklı bir sesle. Hemen ellerini boynuma atıp sarılıyor bana. Bende durmuyor ona karşılık veriyorum. Kokusunu çekiyorum içime, o da benim kokumu.

"Tanrı'nın bahşettiği koku hâlâ üzerinde." diyor ve ayrılıyor benden.

"Annem, ne çok özledim seni." diyorum. Benim de dolu gözlerimden yaşlar akıyor. Annem kendine gelmek için başını iki yana sallıyor ve eliyle evin içini işaret ediyor.

"Gel, bekleme kapıda." diyor. Adımımı içer atıyorum.

"Aç mısın yavrucuğum?" diyor annem. Aç değilim, başımı iki yana sallıyorum anneme bakarak. Gülümsüyor bana, gülümsüyorum ona. Keşke hep böyle gülümseyebilsek, ama nafile. Biliyorum, her güzel şeyin bir sonu olurdu değil mi? Bizim de elbet sonumuz olacak. Ya savaşta, ya da...

•••

Yürüyorum o boş yolu, kimsecikler yok yine. Sert geçen Ocak ayının rüzgârı, vuruyor yüzüme ve ürperiyorum. Annem ile güzel vakit geçirmiştik. Yine bana duâlar okumuştu. Akabinde bir çift ayakkabı sesi işitiyorum. Askerî birlikten ayrılmadan önce, tüfeğim ve her şeye karşı küçük bir silah almıştım yanıma. Tüfeğimi yanıma almamıştım dışarı çıkarken. Üzerimdeki askerî üniformaları da çıkarmıştım ve biraz da olsa rahatlamıştım. Lâkin ardımda bana doğru gelen ayak sesleri, rahatlığımı lânetliyordu bana.

Dinmeyen kurşun sesleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin