Uzun zamandır gelmediğimiz alışveriş merkezine gelmiştik. Ben daha rahatken o ise cam reyonlar yüzünden heyecanla her an bir yerlere kaçabilecek potansiyele sahipti. Bunu fark ettiğim anda elini daha sıkı tuttum. "Şuraya girelim mi?" Parmağı ile gösterdiği mağazaya göz ucuyla baktım ve kafamı salladım.
Hevesli bir şekilde gösterdiği mağazaya beni çekiştirirken bu hâline güldüm ve kafamı iki yana salladım. Bu kız beni deli ediyordu. İçeriye girdiğimizde rahat rahat istediğine bakabilmesi için elini bıraktım. O gözüne kestirdiği tişörtlere doğru ilerlerken ben de pantolonların olduğu tarafa gittim. En sevdiğim kotumu çaldığı için benzer bir şey bulmam gerekiyordu. "Jimin şuna baksana." Kafamı çevirip üzerine tuttuğu tişörte baktım. Tanrım... çok tatlı gözüküyor.
— Bence çok tatlı ama yine de üzerinde dene.
Gülümseyerek kafasını sallamış ve başka şeylere bakmak için gitmişti. Onun bu hâlleri bana da enerji veriyordu. Aslında bakarsanız tüm duygularımın temelinde yaklaşık bir senedir Minjeong vardı. O mutluysa mutluyum, enerjikse enerjiğim, üzgünse üzgünüm... Üzerimde bu kadar etkisinin olması başta korkutucu gelse de şu an hoşuma gidiyordu. Ona karşı yüksek düzeyde empatim olmasını seviyordum. Tüm bunları düşünürken "Yardıma ihtiyacınız var mı efendim?" diyen çalışanla düşüncelerimden sıyrılmıştım.
— Yüksel bel, geniş paça kot pantolonları arıyordum.
Gülümseyerek olduğumuz standın arkasına doğru ilerlediğinde onu takip ettim. Beğendiğim bir modelin bedenini aramaya başladım. Sonunda bulduğumda refleks olarak üzerime tuttum. "Fiziğinize çok yakışacaktır." Aniden aldığım ve beklemediğim iltifatla afalladım.
— Teşekkür ederim.
Çalışan tekrar gülümsediğinde kendimi garip hissettim. Birkaç saniye sonra belimde hissettiğim elle irkildim ve kim olduğuna baktım. Minjeong yüzünde sahte bir gülümseme ile direkt çalışana bakıyordu. "Aradığını buldun mu sevgilim?" Kıskanmış mıydı o? Bu tatlı hâline gülmek istesem de kendimi tuttum. Ne demişler sevgilinizi kıskandırmayın onun yerine insanlar sevgilinizi kıskansın.
— Buldum güzelim, gel hadi seçtiklerini denemeye gidelim.
Çalışanı umursamadan arkasını dönüp benimle ilerlediğinde kıkırdadım. "Komik mi?" Yine kaşlarını çatmıştı. Küçük bir bebekten farkın yok Minjeong-ah.
— Hayır sadece tatlıydın.
Yanaklarının kızardığını gördüğümde öpmemek için zor durdum. Dışarıda onu öpmemden belki çekinebilirdi. Bu yüzden bu tür şeylerin ilk hamlelerini ona bırakıyordum. "Pantolonu o kız mı beğendi?" Deneme kabinlerinin olduğu yere geldiğimizde sormuştu.
— Hayır kendim beğendim.
"Tamam alabilirsin." Deyip boş olan kabinlerden birine geçtiğinde güldüm. Gün boyu böyle tatlı olursa eve erken dönmek zorunda kalabilirdik. Gerçi o bilmese de bugün uzun olacaktı. Jennie sonunda planladığı bar kafeyi tamamlamıştı ve akşam açılışı vardı. Tüm ailem ve arkadaşlarım oradayken onlara ve Winter'a bir sürpriz yapacaktım.
Kabinin kapısı açıldığında dikkatimi saçlarını düzelten kelebeğe verdim. "Nasıl sence?" Oversize tişörtü pantolonunun içine koymasına rağmen küçücük gözüküyordu.
— Etrafında dön bi' bakayım.
Dediğimi yapıp döndüğünde baştan aşağı süzdüm. Tam onun tarzıydı ve hoş gözüküyordu.
— Alalım bunu.
Gülümseyerek kafasını salladığında gülümsedim. Kabini tekrar kapattığında gelen bildirimle telefonuma baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pray for me • winrina
Romansaİkisi de sevgisini sessizce kalbinde saklıyordu, belki de hiç dile getirmemek üzere.