ꆜ 14

93 10 7
                                    


Tüm gözler ondayken o da bize şaşkınlıkla bakıyordu. Büyük ihtimalle artık uykusu açılmıştı ve gelmemesi gereken bir yerde bize göründüğü için donup kalmıştı.
"Bay Seungmin?"
"Şey-"
Benim ise şaşkınlığım bu sefer görülür derecedeydi, hatta o kadar çoktu ki utanmadan hayretle düşündüklerimi direkt soruyordum.
"Neden çıplaksınız ve üzerinizde pijamalarla abimin odasından çıkıyorsunuz?"
Abim ise bana kızmaktan ziyade sırrını açığa kavuşturduğum için ne yapacağını düşünür haldeydi.
Abime dönüp ellerimi belime koydum ve bu sefer de ben onu azarladım yürek yemiş gibi.
"Demek adamı hem eve atıp hem de bana kızıyorsun?"
Ve sonuçta başıma bir tokat yemiştim, acımıştı ya..

Ne vuruyorsun aq?

Onları yalnız bırakmak istediğimde ve ya sabır çekip arkamı döndüğümde aralarında bilerek mesafe bırakmış iki adamla karşılaştım. Bir tanesi karşısında ona kızgınlıkla bakan insanlıktan çıkmış varlığa titreyerek ve öfkeyle bakıyor, diğeri de onu dikizliyordu. Jisung zaten insan ilk gördüğünde tırstığı gibi şimdi öfkeli olunca daha da korkunç gözüktü gözüme, ama yemezler!
"Kendinize gelin ya! Niye birbirinizi öldürecek gibi bakıyorsunuz?"
Sağ kulağımda kalın bir ses duydum.
"Bu eleman hiç hoşuma gitmedi benim Minho"
Sol kulağımda da titrek ve korkak bir adamın mızmız sesi yankılanıyordu.
"Bu eleman da bana hiç güven vermiyor."
İkisinin arasına girmemle artık baktıkları şey benim bedenim olacaktı.
"Hey, eğer böyle yapmaya devam ederseniz tür olarak ayırmam ikinize de peçete yediririm."

Benden daha önce hiç peçete yememiş arkadaşım Jisung tek kaşı havada anlamazca bakarken sağımda kalan Hyunjin adlı arkadaşım bunu çok kez tecrübe ettiğinden çoktan geri çekilmişti.

Ha şöyle adam olun biraz.

Aklıma birden Bay Changbin ile görüşmem olduğu gelince nefesim kesildi, ve o görüşmeye de bilmem kaç saat önce geç kalmıştım bile. Onun asistanıyla çok iyi arkadaştık, yani telefonda aldığım arama da ondandı.
Aslında ben iyi arkadaş olduğumuzu sanıyordum çünkü o bazen bana yabancıymışım gibi bazen de çok yakınımmış gibi davranırdı. Çok tutarsız davranışları olsa bile ondan zarar görmemiştim.

Jisung'u kıyafetinden tutarak gidecektim ki halini farkettim, ışık hızıyla odamdan gri renkli bir sweatshirt kapıp eline tutuşturdum.
"Bunu giy ve beni takip et!"
Onu evde bırakmak istemiyordum çünkü herhangi bir açlığı olursa abim kontrol edemeyebilirdi, dahası Hyunjin de bağırarak kaçardı ve ona zarar vermek zorunda kalabilirlerdi.

Onu tek sakinleştirebilecek ve kendine getirebilecek kişi bendim.

Demin bahçemde zombi besledim ulan..Hay anasını.

Evet, çok hayret verici geliyor.

Ben koştuğumda o da ürkütücü haliyle peşimden geliyordu, artık koşmayı sökmüştü o kadar şeyden sonra. Aynı zamanda konuşmayı da artık becerebiliyordu, bunu başardığını kendinde değilken görmüştüm onda.
Koşarken nefes nefese kalsam bile sormadan edemedim.
"Konuşmayı nasıl söktün lan sen?"
"Ne bileyim!"
"Ani şoktan falan mı oldu acaba.."
Ben yoruluyordum ama o asla yorulmuyordu. Benim nefesimin artık bittiği bir noktada durarak karşıma geçti, nefeslenmeye çalıştım.
"Hey, ne kadar yolumuz var?"
"5 dakikaya orada oluruz."
"Koşacak mısın?"
"Zorundayım."
"Değilsin."
O kadar hızlıca birbirimizi geçiştirmiştik ki dediği şeye pek anlam veremeden anında yanıma gelerek beni kucaklamaya çalıştı.
"Napıyorsun ulan!?"
Daha sövemeden zorla da olsa kollarının vücudumu kavradığını farkettim.

Bu yaptığı şey bana fazla tanıdık gelmişti.

"Beni taşıyamazsın sen aq!?"
"Taşırım hem yorulmuyorum."
"Nasıl koşacaksın, benden daha zayıfsın. Biryerlerin falan kırılır indir beni çabuk-"
Dediğim gibi aniden tüm hızıyla koşmaya başlamıştı çocuk. Rüzgar yüzüme çarparken gittikçe hızlanıyordu ve gayette taşıyordu, tüm laflarımı bana geri döndürünce ben de küçük çaplı bir şok geçirip bağırmaya başlamıştım.
Gelen geçen sanki sirk varmış gibi dönüp bize bakıyordu.
Sarsılmaktan ve gösterdiği hız yüzünden korkup ellerimi istemeden boynuna dolamış, başımı da göğsüne gömmüştüm.
Anasını avradını sevdiğim, kalp krizinden gebereceğim şimdi.
Ah, kendimi bu şekilde birinin kucağında korkarak giderken düşününce çok berbat hissediyordum.

BAHÇEDE ZOMBİ VAR BEYİM! -Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin