ꆜ 17

89 10 2
                                    


Gözlerimi açtığımda karşılaştığım ilk şey bembeyaz bir tavan olmuştu. Etrafı incelediğimde küçücük yatağımda Jisung ile birlikte yattığımızı farketmiştim, ona yer yatağı kurmanın zamanı gelmişti. Kendim mi yataydım köşelerde?
Gayet normal bir şekilde bunun birdaha olmayacağını düşünerek yataktan kalktığımda ve gülümseyerek doğrulup sabahı karşıladığımda, yorganım üzerimden sıyrılmıştı. Bedenime baktığımda olduğum yerde şok olmuş bir şekilde donakalmıştım; çırılçıplak bir vücut!..
Hassiktir..
Hızlıca yorganın altından Jisung'un da vücuduna baktım, tabii ki altını kapatarak. Fakat neye yarar! Soyunmuştu çocuk..
Ne yaptık biz lan!?
Namusum elden gitti, aha namusum yok oldu.
Nasıl olur!?

Yüzümü ekşiterek kaynanalar gibi söylenirken aniden gözlerini açmıştı fal taşı gibi, ve beni ayakta öyle ikinciye görünce tekrar çığlığı basmıştı. Birden uyanacağını nereden tahmin ederdim!?
Ben de onun sesine bağırarak çekildim ve o da yorganı gözlerine çekmişti, sesi alttan boğuk gelse de bağırdığından ayarlayamadığı tonu anlaşılıyordu.
"Ulan namussuz! İki oldu yeter ama!?"
"Ulan şerro! Durduk yere gözlerini açıp bakan ben miyim!? Gitti ulan namusum!"
"Ne namusu, namıssız. Ben öyle şey yapacak adam mıyım!?"
"Kıyafetlerine bak anlarsın, donuna kadar herşey yerde salak!"
Gözleri yerdeki kıyafetlere kaydığında -ki üstündekilerin yarısını ona ben vermiştim- tekrar çığlığı basmıştı, bende bu sefer yanık bir şekilde bağırıyordum.
Sesimiz evi inletecek derecedeydi ama şuan konu ikimizin namusuydu.

Bir de ne olsun, ben korunmasız bir şekilde kapıya dönükken birisi sesimiz yüzünden odaya dalmasın mı!; Abi!?

O da şok olmuş bir şekilde beni ayakta çıplak, Jisung'u da yatakta çıplak anadan doğma görmüşken bağırmaya başlamıştı. İkiydi, üç olmuştu. Eğer böyle giderse evde kim var kim yok başımıza toplayacaktık, elimle önümü kapatırken o da yavaşca bağırdığı gibi kapıyı gürültüyle kapatmıştı ve sesi kesilmişti. Dolabı açıp üzerime en azından bir don aldım ve Jisung'a döndüm can havliyle.
"Olum, akşam niye güzel güzel tavuğunu yemiyorsun!?"
"Sen de çikolatanı yeseydin!"
"Başlatma çikolatana, o çikolata burnumdan fitir fitir geleydi de kendimi seninle bu halde bulmayaydım!"
"Ne diyorsun ulan sen!?-"
Dayılanıp ayağa kalkacaktı ki U dönüşü yapıp ellerimle durmasını söyledim ve yüzüne karşı bağırdım.
"Kalkma! Ayağa kalkma, görmek istemiyorum!"
"Pardon.."
Geri yerine oturunca ikimizde iç çekmiştik, şimdi gel de yerin dibine gir ama Jisung'un yüzüne bakma yeter ki Minho..

Üstümüzü hiçbir şey olmamış gibi giyinip odadan çıkarken Jisung'un titremediğini ve battaniyeye sarılmadığını farketmiştim.
"Nasıl geçti hastalığın senin? Düne kadar kundaklı gibiydin."
"Vallahi ben de bilmiyorum ağam, geçivermiş bir gecede."
"Gece deme bana, ağa falan deme çarpacağım ağzının ortasına. Şerefli adamdım bu zamana kadar.."
"Yok ağam, sen 18 yaşındayken de şerefsizdin. Pek birşey kaybetmedin yani merak etme."
"Bütün hinlikleri kendi başıma yapmıştım ya zaten? Tövbe!"
Sonu bu şekilde gelen konuşmayı ikimizin de sürdürmemesi ile kapıdan çıktık ve ağaç gibi dikilmeye başladık. Tüm olanlardan sonra hiç formda hissetmiyordum.
"Ne duruyorsun ulan bostan korkuluğu gibi kapı önünde?"
"Asıl sen ne dikiliyorsun! Yürüsene.."
"Beynini bu zamana kadar kemirmediğime şükret."
"..."
Anlamıştım ki, ikimizde o geceden sonra beyinlerimizin bir kısmını yitirmiştik.

Abim de herşeyi görünce, artık sıçtığımı anlamıştım.

Yavaşça ikimizde yapışık ikiz gibi mutfağa giderken bakışlarımı Jisung'dan kaçırıyordum, o da bana bakamıyordu. Güç bela mutfağa geldiğimizde ve masaya oturduğumuzda abimin de tezgah başında olduğunu farkettik. Yavaşça yüzünü bize döndü, resmen bizi sorguluyordu gözleriyle. Elindeki bir bardak suyu getirip masaya koydu ve ifadesiz yüzüyle, soğuk ses tonuyla çaresiz bakışlarımıza karşılık verdi.
"Buyurun, iyi gelir. Soğuktur.."
Jisung'un da sazan gibi utanmadan lafa atlaması ile sırtına bir tane geçirip onu susturmuştum. Ardından abim konuştu aynı olan fakat bu sefer bastıra bastıra söylediği bir ifadeyle.
"Yalnız neden bir bardak var, iki kişiyiz ya!.."
"Gerek yok. Siz artık, tek bardaktan da içebilirsiniz. İyi günler.."
Ve arkamızdan beyefendi adımlarla gidip bizi mutfakta tek başımıza bırakmıştı. Onun arkasından bakakalmışken sadece mırıldanabiliyordum..
"Evet, artık bir evim yok. Artık bir abim yok. Böyle oldu, evet böyle oldu.."
"Saçmalama ayol! Hem abin de Seungmin Bey'i odasına atmamış mıyd-"
Cümlesini bitiremeden sırtına ikinci kez geçirmiştim ki susmuştu.
Konuş anam, sanki hiçbir şey yapmamış gibi konuş sen!

BAHÇEDE ZOMBİ VAR BEYİM! -Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin