ꆜ 31

69 10 0
                                    


"Seungmin, gerçekten Bang Chan gelir mi?"
"Gelmez."
"Gelirse sözlü olduğumuzu söylemeyeceğim, o hala seni önemsiyor demektir."
"Umut verecek şeyler söyleme, gelirse kendi umutlanmıştır zaten. Söz kısmı sana kalmış A-Young."
Güneş dört yanı ağaçlarla çevrili ve tek bir çöplüğün olmadığı alana yayılıyor, göz yakıyordu. Yerde biten çimenlerin rengi parıldayıp sönüyor, karahindibalar hafif sayılan rüzgara dayanamayıp dağılıyorlardı. Seungmin A-Young ile birlikte etrafta geziyor ve ona karahindibalar getirip üflemesini söylüyordu. Henüz genç görünen kızın da bundan hoşlandığı belliydi, bu oyundan asla sıkılmıyordu.
"Burada çok vakit geçirdik, gidelim."
"Ben burada kalmak istiyorum, ruhum için en uygun yer burası. En azından güzel bir mekan."
"Sıyırdın mı? Ne ruhu be, sanki hemen uçup gidecekmiş gibi konuşma. Yandım yandım!"
Fakat aradan saatler, zamanlar geçmişti.
~
"Seungmin! Şaka mı yapıyorsun!?"
"..."
"Kalksana be adam!!"

~

  Mesaj yazmamın üzerinden çokça geçmişti, odamda oturup işlerimle ilgilenmeyi denesem de büyük bir boşluğun içine düşüyordum her seferinde. Rahatsız olarak yerimden kalktım, delirdim falan sanıyordum ara sıra.
Odamdan çıktığımda ve bu gösterişli evde yalnız başıma koşturuyordum, Minho'nun kapısına geldiğim vakit aynı şekilde içeri girdim.
Arkası dönük bir şekilde yatakta oturuyordu, kamburu çıkmış ve başını aşağı eğmişti. Odada bir lanet ve huzursuzluk gezerken kötü hissetmiştim, kaşlarımın çatıldığını farketmeden yavaşça yanına gidiyordum ama vücudu titriyordu.
Elleriyle yatağın kenarına sıkı sıkı tutunmuştu ve yanında saç telleri vardı. Yerlere, her yere bu saç tellerinden çokça dağılmıştı ve saçları karmakarışıktı.

Korkarak yanına gittim ve ben yanaşamadan yerinden kalkarak karşıma geldi, onu gördüğüm anda nutkum tutulmuştu sanki. O kadar sert ve sinirli bakıyordu ki bir an beni öldürmek isteyeceğini sandım, titrek göz bebeklerim onun gözünün üzerindeki pürüzsüz siyah çizgide dolaşıyordu. Yakut yeşili gözleri cama benziyor, beni incelerken parlıyorlar ve koyulaşıyorlardı. Soğuk gözüken tenine dokunmak istediğimde buna izin vermeden aşırı yakınıma geldi ve o ilk zaman kardeşimden ölürcesine korktum.
"Minho?"
Titrek ve soluk sesime karşı onun tonu çok çevikti ve neredeyse sinirden gülmek üzereydi.
"Sana zarar vermeyeceğim."
Aniden elini boynuma atmasıyla aradığım cevabı almıştım, soğukluğu geç bir volkan kadar sıcaktı. Boynumun yandığını hissediyordum.
"İznin olursa banyoya gireceğim."
Boynumu bırakıp hızlı davranması ile tuttuğum nefesimi bırakmıştım.

O, benim yüzünden üzüntüsünü sinire dönüştürmüştü.

Yerimde sallanırken ve düşmeye hazırlanırken başka telefon sesi duydum, asla rahat bırakmıyorlardı beni. Toparlanıp telefona giderken bile bacaklarım o kadar titriyordu ki bir an devrileceğimi sandım, ama devrilirsem zaten devrilmiş kardeşimi nasıl kaldıracaktım?
Gözlerim dolsa bile yaş akmasını engelledim, telefonu açtığımda sesim ilk başta titrek çıksa da sonraya doğru tonumu netleştirdim.
Changbin'di bu!
"Bang Chan.."
"Ne oldu?"
"Seungmin ile ilgili konuşmamız gerekenler var. Şirkete gel."
"Peki."
Hızla telefonu kapattığım vakit gözüm sehpanın üzerine bıraktığım cekette kaldı.
Ona 'kes' yazdıktan beri mesaj gelse de gelmese de bakmıyordum. Yazdıkları ile karşılaşmak kadar zor birşey yoktu benim için, belki de attığı mesajı okumadan silmeliydim.

Changbin'in şirketine doğru hiçbir adama ihtiyaç duymadan sürmeye başladığımda o kadar hızlı gidiyordum ki az kalsın kaza yapacaktım. 
Geldiğimde atladım ve kapıya doğru uçar adımlarla yürüdüm, katları tek tek çıkarken sabırsızdım. Onun katına vardığımda ve her zamanki cam duvarlı odaya ulaştığımda görmek istemeyeceğim birisiyle daha karşılaşmıştım.
"Bu herifin ne işi var burada!?"
Kim Yeo-won, ağız burnu dağılmış bir şekilde önümüzde duruyordu. Changbin'in eline bir miktar kan bulaşmıştı ve adamın da burnu şelale gibi kanıyordu.
"Yine ne halt yaptı? Kovmadın mı!"
"Yeni birşey itiraf etti beyefendiler."
Changbin burnundan soluyordu, sanırım birazdan benim de ondan farkım kalmayacaktı.

BAHÇEDE ZOMBİ VAR BEYİM! -Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin