eleven

271 23 75
                                    

🍒

Boruto'nun beni arayıp endişelendirmesinin üzerinden on dakika geçmişti, o arayınca hemen bir taksiye binip ağaç eve doğru yola koyulmuştum.

Havanın birden bire bu kadar kötüleşmesi normal değildi.

Hızlıca taksiden indim, parayı ödeyip koşmaya başladım. Hava cidden çok kötüydü. Şemsiyemi açmaya bile fırsat bulamamıştım. Sonunda bizim olan araziye girdiğimde gözlerim sarı saçları aradı. Çimenlerin üzerindeydi, bakışları Hinata teyzenin onlar taşınmadan önce çiçek diktiği yerdeydi ve sırılsıklamdı. Koşarak yanına giderken kalbim ağzıma gelmişti.

Ben gelene kadar çimenlerin üzerinde beklemiş olamaz!

"Boruto!" Ellerim yanaklarını kavrarken bakışları usulca bana doğru döndü. Çok ateşi vardı ve bu hiç iyi değildi. Vücudum onun daha da ıslanmasını engellerken benim yüzümden kayan bir kaç damla onun yüzüne dökülüyordu. Ellerinin havalanıp saçlarımı bulması ile kendime gelmem bir oldu.

"Sarada..."

"Boruto yanıyorsun! Yaslan bana, eve geçelim." Dudakları küçük bir çocuk gibi büzüldü. Yağmur ikimizi de titretiyordu.

"Ama papatyalı taç?"

Bu haldeyken düşündüğü şey gerçekten aptal bir taç mıydı?

"Tamam, söz veriyorum yapacağım. Ama önce eve girelim." Elleri saçlarımdan kayıp sallandı. Ardından bir eli ile yerden destek alırken öbür elini omzuma doladı. Boruto ağırdı fakat şu an bunun hiçbir önemi yoktu. Dudaklarım soğuktan titrerken elimden gelen en hızlı şekilde eve doğru yönlendirmeye çalışıyordum. Yine de Boruto'nun yalpalayarak attığı adımlar ve bacağımın arada sızlaması işimi kolaylaştırmıyordu. Gözlerim kapıya kaydı, kilitli olmalıydı.

"Duvara yaslan, benim anahtarı almam lazım." Vücudunu dikkatlice duvara yasladıktan sonra dağ evinin yedek anahtarı bulmak için yere eğildim. Annem anahtarı saksının birinin içine koymuş olmalıydı. Sırasıyla tüm saksılara bakıp anahtarı bulduğumda hızla kapıyı açtım.

"Hadi, gel." Yeniden vücudunu kendi vücuduma yaslanırken yavaşça içeri girdik. Arkadan kapıyı ayağımla ittirip kapattıktan sonra biraz daha ilerleyip Boruto'yu koltuğa doğru yönlendirdim. Sırılsıklamdı ve yanıyordu.

Ne yapmalıyım?

Bakışlarım sırılsıklam olan kıyafetlerinde gezindiğinde aklımdaki tek şey üstünü değiştirmesi gerektiğiydi. Babamın kıyafetlerinden getirmem en mantıklısıydı ama bunun için üst kata çıkmam gerekiyordu. Hızla merdivenlere doğru dönüp birkaç adım attığımda bir el kolumu kavradı.

"Gitme..." Yanakları kıpkırmızıydı ve kendinden geçmiş gibiydi.

Ya zatürre olursa?

"Gitmiyorum Boruto, sana kıyafet getireceğim." Cevap verecek kadar gücü olduğunu sanmıyordum. Nazikçe elini kavrayıp bileğimi kurtarırken hızla merdivenlere gidip üst kata çıkmaya başladım. İkinci kata geldiğimde bakışlarım annemlerin odasını buldu. İçeri girip bir tane üst ve bir tane alt için kıyafet alıp aşağıya indim.

Umarım bunlar babamın kulağına gitmez.

Koltuğa yaslanıp yüzüne kısa bir bakış attım. "Boruto üstünü değiştirmen lazım." Baygın bakışları elimdeki kıyafetlerde dolaşırken küçük bir çocuk gibi büzdü dudaklarını.

"İstemiyorum."

"Öyle bir seçeneğin yok."

"Halimde yok." Yağmurun altında bu kadar uzun süre beklersen tabi olmaz demek istedim ama kendimi zor tuttum.

Who are you? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin