3| Öğle yemeği

131 21 60
                                    

Kapıdan çıkınca koridordan bu tarafa doğru koşan iki çocukla beraber geri çekildim.

"Hey! Yavaş olsanıza!"

Hyunjin kıkırdayarak kolunu omzuma attığında farklı yöne doğru çevirmişti yönümü.

"Jeongin ve Hyuka, 10. sınıflardan. İstersen bu teneffüs biraz kaynaşabiliriz."

Gülümseyerek başımı salladığımda götürdüğü yeri merak ettiğim için bir anlığına başımı ona döndürdüm.

"Nereye gidiyoruz?"

"Alt kata inelim, tenis sınıfının yanındaki uzun koltuklarda otururuz hem fazla kimse gelmiyor oraya."

İlk merdivenleri inmiştik o konuşurken, sadece sınıftaki herkesi tanıtmasını ve yakın zamanda okulda olacak etkinlikleri merak ediyordum. İkinci merdivenleri de indiğimizde kilitli bir cam vardı. Hyunjin'den ayrılarak cama alnımı yasladım ve içeriye baktım.

"Burası neresi?" Yanıma yaklaştı, benim gibi alnını yasladı. Az önce farketmemiştim ama şimdi kokusunu sezince nergis koktuğunu anladım. Nergisi severdim, Hyunjin'in nergis kokması şaşırtmıştı çünkü ilk günden beynime ter kokulu ergen gibi kazınmıştı o. Daha ikinci gündeydik, tanıyacağım çok kişi ve zaman vardı.

"Eski yemekhane. Sonradan kullanılmadı kilitlendi."

Geri çekildiğimde etrafa bakmaya başladım. Işık çok olmadığı için hafif karanlıktı, karşı tarafta kolonların arkasında uzun L şeklinde fazla eski olmayan, ama yeni de olmayan koltukları görünce koşarak gidip oturdum.
Hyunjin ellerini cebine atarak yavaşça geldi.

"Şimdi sınıftaki herkesten bahset." diye heyecanlı bir şekilde yerimden kıpırdayınca gözüyle sol tarafı işaret etti bir şey bahsetmek ister gibi. Başımı o tarafa çevirdiğimde gördüğüm yek şey sonu görünmeyen karanlık bir koridordu.

"Backrooms falan mı orası?"

Gülerek başını iki yana salladı.

"İçerisinde ne olduğunu bilmediğimiz yüzlerce oda var. Tek bu kat değil, alt katlarda da var."

"Girmek yasak mı peki?" derken derin bakışlarım hâlâ karanlıktaydı.

Çenemden tutup kafamı kendisine çevirdiğinde reflex olarak kafamı geri çektim.

"Sakin ol sarı cimcime, dalıp gittin karanlığa. Hocalar gitmemize izin vermiyor ama gitmek istiyoruz. Neyse!"

Son kelimesinden sonra saçlarını düzeltti ve bağdaş kurarak oturup konuşmaya başladı. Sanırım heyecanlıydı.

"Sınıftakilerden başlayalım, Song Mingi."

Ben de heyecanla onun oturduğu gibi oturup pür dikkat onu dinledim.

"Mingi bizim kantinde fazla takılır, bir şey yediğinden değil kantinciyle çok iyiler hep onunla konuşur." dediğinde bu sabah gördüğüm çocuğun adının Mingi olduğunu öğrendim ve sözünü kesmeden dinlemeye devam ettim.

"Kantincinin adından tut okuduğu okulları bile bilir, en sevdiğim yanı her cuma sohbetinde babası bir şeyler dağıtır. Dersleri gayet iyi ayrıca zengin de." diyerek sustu ve bir sonraki kişiyi aklından seçti.

"Han Jisung." dediği an kestim sözünü.

"Minginin yanında oturan çocuk mu?"

"Evet."

"Kolejde de jisung diye bir arkadaşım vardı, neyse devam et."

"Jisungun dersleri idare eder her sınavda Mingiyle anlaşır kopya çekerler. Tesadüfen de Kelebek sistemindr aynı sınıfa düştüler. Hep üst sınıflardan birisiyle takılıyor genelde sınıfta durmaz öyle."

Boy İmamhatipHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin